Türk Tabipleri Birliği’nden gündemdeki kayyum tehdidi ile ilgili yapılan açıklamada, Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nun Ek-2. Maddesi’ne dikkat çekilerek “Madde düzenlemesinde, herhangi bir seçili kurulun görevine son verilmesi halinde sürecin nasıl işleyeceği de belirlenmiş olup görevden alınan kurulun yerine, mevcut üye/delegeler eliyle yeni bir kurulun seçim yapacağı düzenlenmiştir” denildi. Açıklamada, hazırlanan davanamede kayyum atanmasıyla ilgili bir talebin olmadığı da vurgulandı.

TTB’den ‘kayyum tehdidi’ ile ilgili açıklama: Kanun maddesi hatırlatıldı

Türk Tabipleri Birliği (TTB), birliğin başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Financı’nın tutuklanmasının ardından gündeme gelen ‘kayyum tehdidi’ ile ilgili açıklamada bulundu.

TTB Hukuk Bürosu imzasıyla kaleme alınan “TTB’den Basın Bilgilendirme Notu: TTB Kanununda Kayyum ve Benzeri Bir Uygulama Bulunmamakta, Hazırlanan Davanamede de Bu Yönde Bir Talep Yer Almamaktadır” başlıklı açıklamada, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında Fincancı’nın ifadeye çağırılma yerine Anayasa’ya ve uluslararası hukuk kurallarına aykırı biçimde gözaltına alındığı kaydedildi.

“Gözaltı işlemiyle aynı gün Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nin, ayrıca Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın başkanlık görevine son verilmesi talebiyle cumhuriyet savcısı tarafından dava açıldığı medya kuruluşları tarafından haberleştirilmiştir” denilen açıklamada, davanın 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nun Ek-2. maddesinde belirlenen “amaç dışında faaliyette bulunma” iddiasına dayandırıldığı belirtildi.

“SÜRECİN NASIL İŞLEYECEĞİ BELİRLİ”

TTB Hukuk Bürosu, söz konusu maddenin düzenlemesinde, herhangi bir seçili kurulun görevine son verilmesi halinde sürecin nasıl işleyeceğinin belirlenmiş olduğunun altını çizerek, “Görevden alınan kurulun yerine, mevcut üye/delegeler eliyle yeni bir kurulun seçim yapacağı düzenlenmiştir. Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nda 1983 yılındaki değişiklikle getirilen yasaklamaların ve sonrasında 1997 yılında yapılan değişikliklerin dahi kurum üyeleri ve delegelerinin iradesine saygı gösteren bir içeriğe sahip olduğu görülmektedir” ifadeleri yer aldı.

Öte yandan, soruşturmayı yürüten savcı tarafından hazırlanan davanamede de bu yönde bir talebin olmadığı vurgulanarak, “Yasa hükmü nedeniyle böyle bir uygulama yapılmasının da olanağı bulunmadığı açıktır” denildi.

“TABİP ODALARININ MEVCUT DAVAYA DAHİL EDİLMESİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR”

TTB Merkez Konseyi’ne yönelik açıklan davanın doğrudan tabip odalarına yönelemeyeceğinin belirtildiği açıklama şu sözlerle son buldu:

“Ayrıca söz konusu madde Türk Tabipleri Birliği’nin merkezi veya tabip odalarının kendi kurullarının, kurul olarak yaptıkları faaliyetlerine dair iddiaların yargı eliyle denetimini düzenlemektedir. Dolayısıyla her biri ayrı bir tüzel kişilik ve her birinin kendi seçili kurulları olan tabip odalarının mevcut davaya dahil edilmesi söz konusu değildir. Tabip odalarının kendi kurullarının “amaç dışı faaliyette” bulunduğu iddiası olması halinde bulundukları ildeki asliye hukuk mahkemelerinde müstakil davalar açılması gerekmektedir; ancak mevcut durumda TTB Merkez Konseyi’ne yönelik açılan davanın doğrudan tabip odalarına da yönelmesine olanak sağlayan bir yasal düzenleme de yoktur.”