er yerinde can alıp ocaklar söndüren Covid-19’un üzerine “Sorun küresel, mücadelemiz ulusal” mottosuyla yürüyen iktidar, mücadelenin ulusal kısmında Türk Tabipleri Birliği’ni (TTB) hedefe oturttu.

İlk çağrı Bahçeli’den geldi: “Türk Tabipler(i) Birliği, bugünkü hassas dönemde, insan ve toplum sağlığı hakkında asılsız şaibe ve şüpheleri körüklemektedir. Bu nedenle sadece adında Türk bulunan Tabipler(i) Birliği derhal ve gecikmeksizin kapatılmalıdır. Yöneticileriyle ilgili adli işlem yapılmalıdır.

Derhal ve gecikmeksizin kapatılsa, pandeminin bunalttığı ülke ve hatta dünya rahat edecek! Çünkü; “Türk Tabipler(i) Birliği, Korona kadar tehlikelidir, tehdit saçmaktadır.

Semih Yalçın da, genel başkanını izleyerek, TTB’yi “Marksizm’e ve ona hizmet eden partilere adamış”, “sağlık sorunlarından çok siyasetle iştigal eden”, bir “tıbbi atık” olarak niteledi!

Bahçeli, TTB’nin sağlık personelinin yaşadıkları sıkıntılara işaret eden siyah kurdele kampanyasının “hastanelerde vasat bulmasının” nelere yol açacağını da düşünmemizi istedi!

Bu “vasat bulma” ile işaret ettiği tehlike, bir meslek grubunun şundan ya da bundan yana olduğunun hizmet verdiği mekânlarda açıkça ilan edilir hale gelmesinin yol açabileceği sonuçlar olsa gerek.

Öyle ya, bir yargıç, insanları yargıladığı mahkeme salonunda siyasal görüşlerini veya inancını ilan eden semboller taşıyorsa ya da bir avukat şucu ya da bucu olduğunun tescili anlamına gelen farklı barolara üyeyse, sağlıklı bir yargılamadan, yargının tarafsızlığından nasıl söz edeceksiniz!

Neyse ki, çoklu baronun bayraktarlığını yapanlardan Selman Öğüt; “Bu ayıp bize yeter!” diyerek ayrı baro kuracak 2 bin avukat bulamadıklarını ilan etti de, yargıya ilişkin umutlara can suyu verdi.

Çoklu baro olmasa da, çoklu TTB, çoklu TMMOB! Örgütlü topluma aşkla bağlı olan iktidarın bütün örgütleri kendi çatısı altında toplama arzusu küllenecek gibi değil.

Yalçın TTB için reçeteyi yazdı: “Artık bu Marksist yuvasının dağıtılmasının, en azından mesleki tekelinin kırılmasının zamanı gelmiştir. Akla en uygun olan şey, sağduyulu doktorlar ordusunun Marksist azınlığı temsil eden Tabipler Birliğinin tekelinden kurtarılarak özgür ortamda hak ve çıkarlarını savunabilecekleri başka bir meslek odası oluşturabilmelerinin önünün açılmasıdır.

Bu arada boş durmak da yok tabii. Saray’da, İletişim Başkanlığı bünyesinde kurulan Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi Başkanlığı, Türkiye’ye karşı yürütülen her tür manipülasyon ve dezenformasyona karşı faaliyette bulunacak. Artık, TTB’nin “gerçek korona rakamları açıklananın çok üzerinde” demesi manipülasyon mu sayılır, dezenformasyon mu, yoksa her ikisi birden mi göreceğiz.

Metropoll’ün son anketi AKP+MHP toplam oylarını (31,3+7,5) yüzde 38,8 olarak gösterdi. Manipülasyon/dezenformasyon değilse eğer, iktidar oyları da Covid-19 verileri gibi aşağı çekiliyor demektir!

Ne yazık ki, hekimlerin canları pahasına en çetin savaşlarını verdikleri şu günlerde, hekimlerin örgütü TTB konusunda da bir kutuplaşma yaratmayı başardılar. Bir yanda TTB’ye pandemi muamelesi yapan AKP+MHP, öte yanda muhalif partilerin tümü.

BirGün’ün dünkü birinci sayfasını görmüş müydünüz? Koronavirüse karşı verilen mücadelenin gerçek kahramanlarının, o mücadelede can veren sağlık emekçilerinin, hekimlerin fotoğraflarıyla dolu bir sayfa! Gazetenin tüm sayfaları da yetmezdi o kahramanların hepsini resmetmeye…

Kimileri TTB’ye pandemi muamelesi yapsa da, hekimler onların da canı sağ olsun diye çırpınacaklar.

İyi ki TTB var!