TÜGVA, TÜRGEV‘in 17-25 Aralık 2013 “Yolsuzluk ve Rüşvet Soruşturma Dosyasında” yer almasının hemen ardından 2014’te kuruldu. Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) fezlekesinde yer alan rüşvete aracılık etme ve kamu otoritesinin vakıf yöneticileri tarafından kullanıldığı gibi iddialar, bu vakfın biraz olsun gözden uzaklaştırılmasını gerektiriyordu. Ayrıca vakıf, fezlekeye konu yöntemlerle elde edilecek mal-mülk ve serveti tek başına taşıyamayacak kadar büyümüş ve kirlenmişti. Yeni bir römorka ihtiyaç vardı, Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) kuruldu.

TÜGVA’nın kuruluşunda Erdoğan ailesinden kimse yoktu. Bilal Erdoğan, sonra oluşturulan İcra Kuruluna ortalık durulduktan sonra dahil oldu. TÜGVA kısa sürede TÜRGEV tarzı bir teşkilata dönüştürüldü. TÜRGEV tarzı nasıl bir şey derseniz hakkında düzenlenen fezlekeye bakmak gerekir: Takipsizlikle ortadan kaldırılan 17-25 Aralık Soruşturma Dosyasında vakfın, Erdoğan ve oğlu tarafından yönetildiğine yer verilerek arazi devirleriyle bağış toplama işlemlerinin bilgileri dahilinde gerçekleştiği iddiasıyla Rıza Sarraf’tan çanta dolusu nakit, Mehmet Cengiz ve Ali Ağaoğlu’ndan hediye arsa; Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in belediye bütçesinden 5 milyon lira harcayarak sit alanına inşa ettiği öğrenci yurdunun 25 yıllığına bedelsiz olarak TÜRGEV’e tahsisi soruşturma konusu ediliyordu. Ayrıca dosyada Şahinbey-Şehitkamil ilçe belediyesine ait 24 bin 500 metrekare, Hayırlıoğlu Vakfına ait 27 dönüm, Tokat Gazi Osman Paşa Üniversitesi kampüsü içerisinde kamuya ait 20 dönüm arsa veya arazinin; Fatih Şehzadebaşı’nda 2 parselin, Tekirdağ’da Tarım İl Müdürlüğü’ne tahsisli arazinin, Üsküdar ilçesi Ünalan mevkiinde bulunan TCDD’ye ait arazinin, İstanbul Ataşehir’de TMSF’ye ait arazinin, Şanlıurfa Harran Üniversitesi Osmanbey Yerleşkesi yakınında hazineye ait arazinin, Esenyurt Örnek Mahallesi Ahmet Arif Caddesi’deki 6 bin 232 metre karelik taşınmazın, Zeytinburnu’nda yarısı Hazine’ye yarısı vakfa ait 8 dönüm arazinin, Bursa’da Milli Emlak’a ait hazine arazisinin, Enerji Bakanlığına ait Kütahya’daki 50 dönüm arazi ve 209 adet dairenin, Gölbaşı’nda (Adıyaman) Milli Emlak’a ait Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına tahsisli arazinin TÜRGEV’e devri işlemlerine yer veriliyordu.

Fezlekede yer almamasına rağmen Erdoğan ve oğlu ile TÜRGEV’i en çok yıpratan olay, o zamanki Suudi kralı Abdullah Bin Abdulaziz’in 99 milyon 999 bin 990 dolar nakit para bağışının ortaya çıkmasıydı. Para, 26 Nisan 2012 günü kraliyet Vakfı olan Royal Protocol tarafından Necmettin Bilal Erdoğan’ın Vakıflar Bankasındaki kişisel hesabına yatırılmış, beş dakika içinde de TÜRGEV hesabına aktarılmıştı. 2008-2014 yılları arasında Rıza Sarraf ve diğer 21 yurtiçi kişi ve şirket “bağış” toplamının 29 milyon 666 bin 533 TL olduğu göz önüne alınırsa, Suudi kralının 10 dolarlık transfer ücretini düşerek gönderdiği 100 milyon doların ne tür bir hizmetin karşılığı olduğu daha kolay anlaşılabilir.

Hulasa TÜGVA, kaynakları ve faaliyeti izlenmeye alınmış olan TÜRGEV’in arka sayfasıdır. Bugün TÜGVA için bir fezleke düzenlenecek olsa, adres bilgisi değişikliğine yeni isim ve iddiaların eklenmesi yeterli olacaktır. TÜRGEV, TÜGVA ve benzerlerinin vakıflar kanunundan ve vakıflara tanınan ayrıcalıklardan faydalanan “kasa” işlevi gören oluşumlar olduğu ortadadır. Tüm vakıflar, bir kısmı holdingleşmiş birer şirkettir. O nedenle vakıf tipi örgütlenmelerin yasaklanması, öncelikle de vakfedeni devlet olan vakıflara el konulması gerekir.

Vakfedeni (bağışçısı) devlet olan vakıfların ne mütevelli heyeti ne yönetim ve istişare kurulları elini cebine atmaz. Sahibi oldukları, yönettikleri vakıflara bir kuruş katkıları olmamıştır. TÜGVA’yı, TÜRGEV’i, ENSAR’ı ve benzeri vakıfları kuran, yöneten ve bu vakıfları geçim aracı olarak kullananlardan varsa katkısı olan çıksın ortaya. Sadece bunlar değil, cemaat ve üniversite vakıflarının da tek vakfedeni devlet, yani kamudur.

TÜGVA’nın en büyük bağışçısı belediyelerdir. Peki, partnerleri (iş ortakları) kim? THY, Türk Telekom, Halkbank, Ziraat Bankası, Milli Eğitim Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Gençlik ve Spor Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, TİKA, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı ve büyük ortağı devlet olan Türkcell... Toplamı devlet demek olan bu ortakların işi vakıfların kâğıt üzerinde yazılı olan amaçlarını gerçekleştirmek, halkı vakıf adı altında örgütlenen “yardım” kuruluşlarına muhtaç etmemektir.

Kaldı ki Kanun vakfı "gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle (bağış, tahsis) oluşan tüzel kişiliğe sahip mal toplulukları" olarak tanımlıyor. Özetle vakıf, sosyal bir problemin çözümüne katılmak üzere maddi kaynağı şahıslar olan organizasyondur ve hiçbir şekilde kar amacı güden faaliyetlerde bulunamaz. Peki, bizdeki vakıflar ne yapıyor dersiniz; sorun çözme dışında her şey: Otel, petrol, lokanta, okul, inşaat, market, mandıra aklınıza ne gelirse sayın; girmedikleri alan ticaretini yapmadıkları mal yok…

TÜGVA AKP gençlik kolları gibi çalışıyor da üniversitesi olan vakıflar başka bir şey mi yapıyor: Mesela İhsan Doğramacı Vakfının (Bilkent Üniversitesi), Haberal Eğitim Vakfının (Başkent Üniversitesi), Bahçeşehir-Uğur Eğitim Vakfının (Bahçeşehir Üniversitesi), Bezmialem Vakıf (Bezmialem Üniversitesi) ve diğer 74’ünün kaç şirketi var biliyor musunuz? Ben de bilmiyorum!