5 çocuk kapısı iple kapatılan bir araçla okullarına ulaşmaya çalışırken “kaza” sonucu yaşamını kaybetti. Kazadan kurtulan bir çocuk bir kilometre yürüyerek gözyaşları içinde “kazayı” haber verdi. Gözlerinin önünde arkadaşlarını kaybetti, ağır yaralandıklarına tanıklık etti.

Bu “kazanın” ve öncesinde gerçekleşen tüm “kazaların” sorumlusu çocukları taşımalı eğitime zorunlu bırakanlardır.

On yedi bini aşkın köy okulunu kapatanlar, yeterli öğretmen ataması yapmayanlar ve son çıkarılan yönetmelikle açık köy okullarının da kapatılmasını kolaylaştıranlardır.

Sermayenin öncelikleri için çarklar dönsün diye servis araçları yönetmeliğini değiştirenlerdir.

***

Köy okullarının kapatılması her meselede olduğu gibi politik bir tercihti. Aydınlanmanın, aydınlanma mücadelesinin, her çocuğun okula, eğitime erişim hakkının, kamusal eğitim hakkının engellenmesiydi. Taşımalı eğitime, köy okullarının kapatılmasıyla Aladağ’da ve ülkenin her yerinde yaşandığı gibi cemaatlere, tarikatlara mecbur bırakılmalarıydı, yoksulluğun çaresizliğiydi ve sınıfsaldı.

Laiklik mücadelesinin sınıf mücadelesinden, eşitlik, özgürlük mücadelesinden asla ayrılamayacağının kanıtıdır yaşadıklarımız… 19 yıldır yaşamımızı kuşatan karanlığı örgütleyenler her zaman bu siyasi tercihle, kararlılıkla ve kesintisiz attı adımlarını…Ve hızla bu adımları atmaya devam ediyorlar.

***

15 Ekim’de Resmi Gazete’de yapılan bir yönetmelik değişikliği ile sivil toplum kuruluşları ile yapılacak iş birliklerinde genel müdürlüğün görüşünü alma şartı kaldırıldı ve özel kurumlarla birden fazla ilde işbirliği yapılmasının da önü açıldı. Eğitim alanında yapılan her değişiklikte, atılan her adımda, işbirlikleri, protokoller ifadelerinin geçtiği her düzenlemede eğitimin dinselleştirilmesi ve piyasalaştırılması hattı kesintisiz sürdürülüyor. Sivil toplum kuruluşları adı altında yapılan her düzenlemede ise bu STK’lerin kimler olduğunu, ‘STK’ adı altında protokoller ve işbirlikleri eliyle eğitimin cemaatlere, tarikatlara devredildiğini çok iyi biliyoruz.

Kamusal bir hizmet olan eğitimin hiçbir isim altında başka bir yapıya devredilemeyeceği ve yalnızca eğitim emekçileri eliyle sürdürüleceği kamusal eğitimin tartışılmaz bir ilkesi iken aksi her durumun öğrencilerin eğitim hakkı, eğitim emekçilerinin mesleki hakları ihlali anlamına geleceği çok açık iken ilkesizlik, “kuralsızlık” bir yönetim biçimi haline getirildi.

***

Yine 4 Eylül’ de yapılan değişiklikle yurt yapmak, öğrencilerin barınma ihtiyacını karşılamak yerine TÜGVA, TÜRGEV ve ENSAR’ a kamu kaynaklarını, bize, halka ait kaynakları aktarmak ta bu kesintisiz hattın 2023’e kadar daha da hızlandırılarak sürdürüleceğini gösteriyor.

TÜGVA ile ortaya çıkan son gelişmeler de on dokuz yıldır yaşatılan kuşatılmışlığın geldiği boyutu tüm açıklığıyla bir kez daha ortaya çıkarıyor.

***

1-3 Aralık’ ta yapılacak Milli Eğitim Şura’sının bu denli aceleye getirilerek yapılmaya çalışılması, eğitimde temel gündemin salgın ve alınması gereken önlemler olduğu gerçeklikte Şura’da salgın başlığının gündeme dahi alınmaması da cemaatlerin, tarikatların, dini yapıların ihtiyaçları doğrultusunda kararların hızlıca alınacağı ve yaşama geçirileceğinin bir göstergesi aynı zamanda…

Laikliğin yalnızca metinlerde kaldığı başta kadınların ve kız çocuklarının kazanılmış tüm haklarının tahrip edildiği, rejim inşasının en temel adımlarının eğitim alanından doğru yaşama geçirildiği bu tabloda toplumsal muhalefetin geniş bir kesiminde laiklik mücadelesinin temel mücadele başlığı olarak görülmemesi de sınıfsal ve politik bir tercih…

2023’e doğru giden süreçte tutum alanların yaptığı açıklamalarda, açıkladıkları metinlerde laiklik, kamusallık, emek, sınıf mücadelesi ile ilgili bir cümlenin dahi yer almaması ‘gidenin’ gidişinin hızla devam ettiği bir süreçte yerine “gelecek olanın” da varolan kuşatılmışlıkla bir “uzlaşı” üzerinden devam etme tutumunun beyanıdır.

Emekçiler, kadınlar, gençler yaratılmak istenen karanlığa karşı bedel ödeyerek mücadele etti yıllardır bu memlekette… Bu karanlığa, kuşatılmışlığa da teslim olmadık, bu “uzlaşı” ya da teslim olmayız. “Gelecek olanı” eşit ve özgür bir gelecek için mücadeleden vazgeçmeyenler belirleyecek, laikliği mücadeleden vazgeçmeyenler mutlaka kazanacak.