Ayşe Sarısu Pehlivan’ın görevden uzaklaştırılmasını gerektiren biç bir koşul mevcut değildir, nitekim HSK de bir sebep bildirmemiştir. Üstadın dediği gibi, tükürsek cinayet sayılıyor artık

Tükürsek cinayet sayılıyor artık*

Av. Mustafa Karadağ / Yargıçlar Sendikası eski Başkanı

Türkiye, Covid-19 salgını günlerinde tuhaf zamanlar yaşıyor. “Tuhaf zamanlarda yaşayın” bir Çin atasözü, bir beddua.
İletişim Başkanı’nın vakıf arazisi işgalini haber yapan gazetecilere terör soruşturması yapılıyor. Maliye Bakanı, damadın arsa kapattığı haberlerine erişim engeli getiriliyor. Hoşa gitmeyen haberler yapan televizyon programlarına yasaklar konuyor, yazarların köşeleri ellerinden alınıyor. Bazı televizyon programlarında bir ailenin 50 kişiyi öldürmeye yeter donanımının olduğu, iktidarın yapacaklarına zemin hazırlandığı konuşuluyor, sosyal medyada öldürmeye nerelerden başlanacağı yazılıyor ama iktidar yanlısı bu dehşet, tehdit, ölüm içeren paylaşımlarda ne Cumhuriyet savcıları ne de RTÜK bir abes görmüyor. Televizyonlarda sigara görüntülerinin buzlandığı memlekette ölüm tehditleri normal karşılanıyor.

Anayasal bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın profesör ünvanlı başkanı, bağlı olduğu Anayasa’yı unutup laiklik, yaşam hakkı, eşitlik gibi ilkelerden uzaklaşarak cinsiyetçi, ötekileştirici nefret söylemlerinde bulunuyor, savcılar bunda bir suç unsuru görmüyorlar ama onu hukuka davet eden baro yönetimleri hakkında hemen soruşturma açıp ifadeye çağırıyorlar.
Gerçekten tuhaf zamanlar yaşıyoruz. Anayasa’ya göre devlet, cinsel kimlikleri ve yönelimleri, etnik kökenleri, siyasi görüşleri, sorunları tespiti ve çözüm önerileri farklı, suçlu ya da suçsuz, kim olursa olsun yurttaşlarını yaşatmak, onların düşünce ve açıklama özgürlüğünü korumak, meşru taleplerine cevap vermek zorundadır.

Ayşe Sarısu Pehlivan bir yargıçtır, dahası Yargıçlar Sendikası Başkanı’dır. Ölüme karşı yaşamı, yasaklara karşı hak ve özgürlükleri savunmak zorundadır. Hak ihlalleri, hukuk dışı uygulamalar her zaman Yargıçlar Sendikası Başkanının ilgi alanı içinde olmalıdır. İbrahim Gökçek, Grup Yorum adında bir müzik grubunun üyesi, bir sanatçıdır. Kesinleşmiş bir mahkûmiyeti yoktur. Yani Anayasa’ya göre masumdur ve bir haktan mahrum edilmiş değildir. Üyesi olduğu bir grubun konserlerinin engellenmemesini, mülteci bir istek olarak da adil yargılama hakkı talep etmektedir. Bu masum bir istektir ve talebine bir cevap verilmediği için de ölüm orucu sonunda yaşamını yitirmiştir. Burada eleştirilmesi gereken konu, devletin tutuklu bir yurttaşının yaşamasını sağlayamamasıdır.

Gerçekten tuhaf zamanlar yaşıyoruz. Ölümü değil yaşama hakkını savunduğu için bir yargıç, Yargıçlar Sendikası Başkanı hakkında iktidar yanlısı medyada “terör seviciliği, terör üyesine ağıt yaktığı” nitelemeleri yapılmış, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın katillerine destek çıkma suçlamasında bulunulmuş, hakkında inceleme başlatılmış ve nihayetinde hiçbir gerekçe gösterilmeden üç ay süreyle görevinden uzaklaştırılmıştır.

Aklımıza gelen şudur: Acaba yandaş medya, Ayşe Sarısu Pehlivan hakkında soruşturma açılması ve geçici olarak görevden uzaklaştırılması için ortam mı hazırlamıştır? 2010’dan beri bir şekilde siyasi iktidarın etkisinde olan ama son birkaç yıldır tamamen iktidara bağımlı hale getirilen HSK, yaratılan ortamı iyi değerlendirmiş, deyim yerindeyse yandaş medyanın pasını gole mi çevirmiştir?

Hukuk ve adalet bilinci olan herkesin bilmesi gereken şudur; Yargıçlar Sendikası Başkanı’nın İbrahim Gökçek ile ilgili paylaşımları, soyut olarak, Anayasa ile korunan haklara, bu bağlamda yaşama hakkına sahip çıkma bağlamında değerlendirilmelidir.

HSK’nin (teknik olarak) inceleme yapma ve görevden uzaklaştırma kararı tamamıyla siyasi bir karardır. Hukuki değildir. Bir kararı hukuki kılan ikna edici bir gerekçesinin olmasıdır. Kararlar gerekçeden yoksundur. Ayşe Sarısu Pehlivan’ın görevden uzaklaştırılmasını gerektiren biç bir koşul mevcut değildir, nitekim HSK de bir sebep bildirmemiştir.
Üstadın dediği gibi, tükürsek cinayet sayılıyor artık.

*Ahmet Telli’nin Belki Yine Gelirim adlı şiirinden.