4X8 Mini-Platform temsili genç koreografların performansı ile 5 Şubat Cumartesi 18.00’de AKM’de sahnelenecek. Koreograflar, danslarla insanlığın sınırlarına bir başkaldırıda bulunduklarını ifade ediyor.

Tüm sınırlara bir başkaldırı dansı

Eda Köprü Yılmayan

4X8 mini platformu, Devlet Opera ve Balesi’ne bağlı MDTistanbul’un içinden yetişen genç koreograflara alan açan bir proje. Farklı koreografların bir arada çalıştığı projede dört farklı temada dans gösterisi sahneleniyor. Bu performanslar 4 x 8 metre boyutlarında bir mini sahnede hayat buluyor. İzleyiciler dans ve müziğin ritmiyle kısa kısa farklı dünyalara dalıyor.

İlk performans Divide. Birbirine yapışık iki bedenin aynı ritim ve hareketlerle dansına tanıklık ediyoruz burada. Unutma Merkezi isimli dans gösterisi ise Pir Sultan Abdal’ın ‘Ötme Bülbül Ötme’ ezgisiyle başlıyor. Müziğin bedenle birleşimi, inişler ve çıkışlar sahnede etkileyici bir gösteriye dönüşüyor. Alem’de farklı bir ritimle dans eden bedenleri seyrediyoruz. Re-side gösterisi ise bir filmle başlıyor. Henüz filmin etkisindeyken sahneye tek tek çıkan dansçılar aynı gök kubbe altında bir olduğumuzu, sınırların olmadığını, şiirler ve şarkılarla maviyi kucakladığımızı anlatıyor. Projede yer alan Alem, Unutma Bahçesi ve Re-Side dans gösterisini koreograflarıyla konuştuk.

Âlem isimli performansta “Âlemde konuştuk farklı zamanda toplandı hayalim hikâyelerinde. Müzikte kapısı var girmek isteyen. Dilerim bulursun kendini o hikâyede” yazılı. Bu performansta anlatılmak istenen nedir?
Kamola Rashidova: MDT İstanbul Sanat Yönetmenimiz değerli Beyhan Murphy’nin yaratıcılığımıza açtığı alan sayesinde bir araya geldik. Âlem projesi sevdiğim ikili Ikaru’nun Monolith albümündeki Âlem parçasından ilhamla dünyaya geldi. Bu şekilde tamamını anlatmam çok güç çünkü Âlem’in kendisi müzik ve fiziksel bir dille kendi bireyselliğini ortaya çıkaran bir proje. Seyircilerimizle olan kinestetik alışverişte, Âlem›in herkeste uyandırdığı kendine özgü, biricik izin oluşmasını anlam olarak daha çok önemsiyorum.

‘UNUTMA MERKEZİ’ BİR BELLEK VE HAFIZA ARAYIŞI

Unutma merkezinde Pir Sultan Abdal’ın ‘Ötme Bülbül Ötme’ türküsünü duyuyoruz. Platformdaki dans, müzikle başka bir boyuta geçiyor. Söz yok fakat tanıdık bir tınıyla müziğin ritminde hareket eden dansçıları seyrediyoruz. Unutma Merkezi’nin hikâyesini sizden dinleyelim…
İsmet Köroğlu: ‘Unutma Merkezi’ bellek ve hafıza üzerine okuduğum, yoğunlaştığım bir dönemde tekrar öğesini bütün hatlarıyla çalıştığım bir proje olarak ortaya çıktı. Esas noktam bir mantra oldu ve o mantra üzerinden hareketleri projede dans eden yaratıcı dansçılarla beraber çıkarmaya başladım. Teker teker herkesin mantrası olsun istedim. Kişisel hikâyeler hem fiziksel hem de düşünsel olarak bir datada toplanarak bir bellek merkezi oluşmuş oldu. Sonrasında bu hareketleri ardışık bir düzene sokarak koreografinin şekillenmesine katkıda bulundum. Koreografinin mekâna yerleşimi de tekrar öğesini destekleyecek şekilde oluştu. Müziği sonradan ekledim ve hem müzikte hem de koreografide tekrarların olması bellek ve hatıra kavramlarına destek sağlamış oldu. Koreografinin birkaç sorusu doğmuş oldu aslında bu şekilde. Tekrarladıkça mı hatırlarız? Belleğin inşası nasıl oluşur? Hatırlamak için illa tekrar etmek mi gerekir? gibi sorular… Bu soruların cevaplamak yerine sadece bir alan açmış oldum ve bu alan soru merkezi haline dönüştü. Proje ismini buradan almış oldu. ‘Unutma Merkezi’. Koreografisini yaptığım bu projede müzik İpek İpekçioğlu (Katermukke’nin katkılarıyla) kostümler Mehmet Emiroğlu, fotoğraflar Cihan Bacak ve prodüksiyon beraber.co’ ya ait.

Gösterinin sonunda tek bir gökyüzü altında hep birlikte olduğumuzu yeniden hatırlıyoruz. Dansçılar sahneye çıkmadan önce bir video gösteriliyor. Sonra danslarla birlikte performans yükseliyor ve bir anda bitiyor.
Ferhat Güneş: Re-side Mdtistanbul bünyesinde gerçekleşen ve yönetmenliğini yaptığım, pandeminin başında çekimlerini tamamladığımız ve sekiz ayrı ülkede festival seçkilerinde yer alan bir kısa dans filmidir. Sizin de ifade ettiğiniz gibi -evet “aynı gökyüzünün altında bir topluluk görüyoruz” fakat insanlığın oluşturduğu sınırlar ve politikaları insanların yaşamlarında büyük çaplı istenmeyen yer değiştirmelere neden olabiliyor. Filmin metinlerini yazan Murat Güneş’in de filmin sonunda dediği gibi “Aslında mavi hepimize aitti. Şiirler, şarkılar da öyle”. Yarattığımız bu sınırlar artık mavinin tüm topluluklara ait olamayışını konu alıyor.