Sava ve Tuna’nın kesiştiği yerde kurulan Belgrad, Balkanlar’ın en özel kentlerinden bir tanesi. Yıllarca Osmanlı toprağı olmasına rağmen kentte Osmanlı’ya dair birçok eserin yerine yenileri yapılmış. Nihayetinde Sırbistan geçmişi eski, yaşı ise genç bir başkent yaratmış: Belgrad

Bükreş’te geçirdiğimiz günlerin ardından sabahın ilk ışıklarıyla Sırbistan’a doğru yola koyulduk. Sırbistan, Balkanlar’ın merkez ülkesi konumunda. Kuzeyde Macaristan, batıda Hırvatistan ve Bosna Hersek, güneyde Karadağ, Kosova ve Makedonya ile doğuda Bulgaristan ve Romanya, Sırbistan’ı çevreleyen sekiz ülke. Yıllarca Osmanlı toprağı olmasına rağmen Osmanlı mimarisinden eserleri görmenin pek mümkün olmadığı kentte Osmanlı’ya dair birçok eserin yerine yenileri yapılmış. Nihayetinde Sırbistan geçmişi eski, yaşı ise genç bir başkent yaratmış: Belgrad.

Biz 1,5 günümüzü Belgrad’da geçirdikten sonra, ülkenin güneyinde yer alan Zlatibor Dağı’na doğru hareket ettik. Üç gece konakladığımız Zlatibor’dan sonra da yönümüzü Bosna Hersek’e çevirdik.

tuna-nin-kiyisindan-sirbistan-in-baskenti-belgrad-a-91704-1.

Kentleri bölen Tuna!
Romanya’dan Sırbistan’a Severin yakınlarındaki kapıdan girdikten sonra Belgrad’a ulaşmak için Tuna Nehri kıyısından yaklaşık 3 saatlik bir yolculuk yaptık. Aslında 150 km’lik olan bu parkuru belki biraz daha hızlı geçebilirdik ama Tuna’nın eşi benzeri görülmemiş heybetiyle yan yana olmak bize inanılmaz bir haz verdi. Tuna çok büyük. Tuna alabildiğine heybetli, ürkütücü ve bir o kadar da sizi kendine çağıran bir nehir. Tuna’dan başka, kentleri bölen, ülkeleri ayıran başka bir güç sanırım dünya üzerinde yoktur. Yıllardır bunu düşünürüm ve Tuna’nın bu hali bile beni korkutur. İşte bu haldeyken Tuna’nın yanından seyreyledik doğayı. Ne yalan söyleyeyim, bir süre sonra alıştık mı birbirimize, yoksa eskiden kafamda kalan o olumsuz intibayı mı sildim bilmiyorum ama Tuna’ya bugün daha dostane bakabiliyorum!

tuna-nin-kiyisindan-sirbistan-in-baskenti-belgrad-a-91707-1.

Tuna Nehri’ne, Avrupalılar genelde Danube, Sırplar ise Dunav diyorlar. Tuna boyunca kıvrılan yollar, inişli çıkışlı güzergâh, ağaçları kendine arkadaş etmiş hali ile yemyeşil doğası bizi bizden aldı. O 150 km’lik yolda sanırım 6 defa durduk. Kimisinde Tuna’nın sesini dinledik, kimisinde doğanın albenisine kapıldık, kimisindeyse öylece çimenlere uzanıp sadece düşündük. Ve bugün, hafızamı yokluyorum da, sanırım bugüne değin yaptığım en keyif aldığım rotalardan birisiydi o üç saatlik kısım. Her şekilde yine gitmek için elimden geleni yaparım. Bir gün mutlaka!

Balkanlar’ın merkezinde tuna-nin-kiyisindan-sirbistan-in-baskenti-belgrad-a-91705-1.
Sava ve Tuna’nın kesiştiği yerde kurulan Belgrad, Balkanlar’ın en özel kentlerinden bir tanesi. Bir defa mimari olarak genç ve modern olmasına rağmen, tarihi çizgilerine özen gösterilmiş bir altyapıya sahip. İkincisi nüfus olarak enerjikler, sportmenler, güzeller ve pozitifler. Üçüncüsü ise öyle nefis bir noktada ki, pergelle bir daire çizilse, araçla 3-4 saatlik bir yolculuk sonrasında Zagreb, Budapeşte, Saraybosna, Mostar, Üsküp, Sofya ve Temeşvar gibi kentler bu daire içerisinde kalıyor.
Biz Belgrad’a vardıktan hemen sonra Tuna’nın kıyısındaki Camping Dunav’da soluğu aldık. Nehrin kıyısında afilisinden bir kamp alanımız vardı. Yerler çimen, duş ve tuvaletler tertemiz, etrafta 7 milletten 10’larca seyyah vardık. Bu kampa dair hatırlayacaklarım bunlar; ha bir de Alman Klause ile saatler boyunca yaptığımız muhabbet ve güneşin batışıyla ortaya çıkan zalim sivrisinekler!
Belgrad’daki ikinci günümüzde, sabahın erken saatlerinde kendimizi merkeze attık. İstanbul’da bir turda tanıştığımız arkadaşımız Burcu da Belgrad’daydı ve ücretsiz bir Belgrad turundan bahsedince hemen harekete geçtik. Mihailo Obrenovic’in atlı heykelinin altında, boynunda sarı kartı asılı olan rehberimizin etrafında Burcu ile buluştuk.

Beleş turla gezmek; paha biçilemez!
Bu meydanın adı Cumhuriyet Meydanı. Etrafında Ulusal Müze ve Ulusal Tiyatro var. Genelde de insanlar bu meydanda buluşuyorlarmış. Rehberimiz, turun başlamasına daha yarım saat olduğunu söyleyince daldık ara sokaklara, meydanlardan meydanlara, çeşmelerde yüzümüzü yıkamaya!

Bu turu www.belgradewalkingtour.com sitesi organize ediyor. Tur ücretsiz ama turun sonunda dileyen rehber arkadaşın çantasına tuna-nin-kiyisindan-sirbistan-in-baskenti-belgrad-a-91706-1.gönlünden kopanı bırakıyor. Rehberimiz tur esnasında 11 sıfırlı sembol Sırp dinarlarından ve babanesinin yaptığı özel içkiden bizlere dağıtınca kocaman alkışı da hak etti doğrusu. Turumuzu gerçekleştiren Sırp rehberimiz ile üç saat boyunca Belgrad’ı gezdik. Tura yaklaşık 40 kişi katıldı ve tur İngilizce olarak gerçekleşti. Cumhuriyet Meydanı’nda başlayan turumuzun ilk durağı rengârenk çiçeklerle bezenmiş kafe ve barların olduğu Skadarlija’ydı. Burası kısacık bir sokak. Hemen Cumhuriyet Meydanı’nın bir alt sokağı ama öyle gizli kalmış ki görünce bayıldık. Buradan bir cami ve Müslümanların kullandığı yurdun da olduğu eski Belgrad sokaklarına doğru ilerledik. Ardından da Kalemegdan’a yürüdük. Yani kentin tepesine kurulmuş Kale’ye ve hemen yanı başında yer alan aynı isimli parka. Manzaramız çok kraldı, Tuna nehri ayaklarımızın altındaydı. Kaleye giriş ücretsiz, parkta ağaçlar altı enfes gölgelik!

Sonra Knez Mihoilova Caddesi’ne doğru yürürken, Belgrad’ın en eski kafesi olan “? Kafana”nın önünden geçtik. İsmiyle ilgili yaşadığı bir sorundan ötürü, işletmecileri tarafından geçici olarak tabela yerine “soru işareti” koyulan mekânın adı, müşterilerinin de alışmasıyla zaman içerisinde değişmemiş ve böyle kalmış. Kafana ise içkili mekân demekmiş. “Soru İşareti Meyhanesi” gibi bir şey anlayacağınız.

Belgrad’ın gecesini yaşamayı bir başka sefere bırakıp ve Zlatibor’a doğru yola koyulduk. Zlatibor Dağları’nda çok önceden verilmiş bir randevuya katılacaktık. Yükseldikçe yükselen yollar boyunca, bazen sağımızda, bazen de solumuzda kalan nehirlere yoldaşlık ederek akşam çökmeden Zlatibor’a vardık.

Haftaya Zlatibor ve Balkanlar’ın en büyük klasik VW buluşmalarından biri sayılan 5. Balkan Bus Meeting!