Tünelin ucundaki ışık ne kadar yakınımızda?

Gaye USLUER - Prof. Dr., Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı

Pandemi koşullarında geçen bir yılı geride bıraktık. Dünya genelinde 80 milyonu aşan vaka sayısı, 2 milyona yakın kişinin yaşamını kaybettiği bu süreç adeta bir dünya savaşını andırıyor. Bu nedenle aynı zamanda bir yaşam savaşı verdik yıl boyunca. Hastalanmamak, sağ kalım üzerine kurgulanmış bir yaşam savaşı. Görünen o ki, 2021 yılının ana gündemini de yine Covid-19 enfeksiyonu oluşturacak.

2021 yılında, bir önceki yıl alışmak zorunda kaldığımız yeni normale devam etmek zorunda kalacağız. Maske, fiziksel mesafe ve hijyen yeni normalin şifreleri olacak. Kış aylarında işimiz daha zor olacak, biliyoruz. Sosyalleşememe, çevrimiçi faaliyetler, uzaktan eğitim ve uzaktan çalışma modelleri devam edecek.

Tünelin ucundaki ışık şüphesiz ki “Covid-19 aşıları” oldu. Geldi, gelecek ve hangisi derken yılın son gününden önceki gün, Covid-19 aşılarının ilk partisi (resmi bildirime göre 3 milyon doz aşı) nihayet ülkemize ulaştı. Olması gereken, olacağı beklenen bu olay adeta düğün bayram yarattı, özellikle verdiği sözleri yerine getirmekte zorlanan siyaset kurumunda. Kargo uçaklarını neredeyse çiçeklerle karşılayacaktık.

Ancak unutulmaması gereken şu ki, aşıların ülkemize ulaşması yolun sonu değil. Pandemiye ilişkin yeni bir sürecin başlangıcı diye düşünmeliyiz. Tünelin ucundaki ışığın aşılar olduğunu ve etkin bir aşıyla toplumların en az yüzde 60-70’inin aşılanması durumunda toplumsal bağışıklığın (sürü bağışıklığı) oluşabileceğini unutmaksızın.

COVID AŞISI ZENGİNİN VE GÜÇLÜNÜN OLMUŞ

Pandeminin öyküsü şimdilik bir yıllık. Ancak bu bir yıllık süreçte dünyada 200’ün üzerinde aşı çalışmasının olması bilimsel çalışmaların hızını göstermesi açısından umutlandırıcı. ‘Acil Kullanım Onayı’ almış 4 aşı, yakın süreçte kullanıma girebilecek toplamda 9 aşıdan söz edebilmek umut artırıcı. 2021 yılının ilk yarısında çokça farklı aşının daha kullanıma girebileceğini tahmin etmek ise fazla iyimserlik olmaz diye düşünüyorum.

Pandemi yani büyük salgınlarda aşılar eldeki sihirli anahtar gibi düşünülecek olursa, kilit sözcük ‘halkların aşısı’ kavramı olmalı. Oysa şimdiden tüm dünyada büyük bir aşı pazarı oluştu bile. Güçlü ve zengin ülkeler, dünya nüfusunun ancak yüzde 13’ünü oluşturdukları halde, önce biz mantığıyla, şimdiden bu yıl üretilmesi planlanan aşı rezervinin yüzde 50’sine el koymuş durumda. Bu ülkeler kendileri için gerekli olan miktarın çok üzerinde aşı dozu siparişi vererek, kendileri için en güvenilir ortamı oluşturmaya çalışıyorlar. Örneğin Kanada ülke nüfusunun 9 katı, İngiltere 5-6 katı aşı sipariş etmiş durumda. Salgın sürecinde halkların aşısı olması gereken Covid-19 aşısı şimdiden zenginlerin ve güçlünün aşısı olmuş durumda.

Türkiye’nin tüm aşı stratejisini Çin’de bulunan Sinovac şirketinin ürettiği CoronoVac isimli aşı üzerine kurgulamış olmasını ise iyi analiz etmek gerek. Sinovac firmasına ait aşı inaktif bir aşı. Faz-3 çalışmaları 0-14 gün olmak üzere iki doz planlanarak yürütülmüş, yürütülmekte olan bir aşı. Resmi makamların açıkladığına göre, Türkiye’nin sipariş ettiği miktar toplam 50 milyon doz, yani 25 milyon kişiye yetecek aşı siparişi verilmiş durumda. En basit tanımlamayla bunun “kötü stratejik yönetim” olduğunu söylemeliyiz. Tek bir firmayla yapılan anlaşma, bu çerçevede ülkeye ancak 25 milyon kişiye yetecek kadar aşı geleceği taahhüdü (o da tam tamına gerçekleşirse) kuşatılmışlık, ya da çaresizlik hissini veriyor hepimize. Türkiye’nin nüfusu göçmen nüfusuyla birlikte 90 milyon. Covid-19 aşısını 18 yaş üzerindekilere uygulayabileceğimiz ve ülke nüfusunun en az yüzde 60-70’ini aşılamamız gerektiğini düşünecek olursak bizim en az 140 milyon doz aşıya ihtiyacımız var. İşte tam da bu noktada yetkililere sorulacak soru şu: “140 milyon doz aşıyı nereden, nasıl ve hangi sürede bulacaksınız?”

ETKİNLİĞİ KANITLANMIŞ AŞIYLA AŞILANMALIYIZ

Bilindiği üzere Sinovac firmasına ait aşının Faz-3 çalışmaları Brezilya, Türkiye ve Endonezya’da yürütülmekte. Çalışmanın Brezilya ayağı aralık ayı başında tamamlanmasına rağmen resmi sonuçlar dün açıklandı. Oysa Covid-19 için bulunmuş aşılara ‘Acil Kullanım Onayı’ verilebilmesi için birincil ve en önemli koşul Faz-3 çalışmasının bitmiş olması, sonuçların kamuoyuyla açıklanmış olması, mümkünse de saygın bir dergide bu sonuçların yayımlanmış olması. Bu durum aşıyla ila ilgili en önemli sorun olarak devam etmekte. ‘Acil Kullanım Onayı’ için Faz-3 çalışmasının bitmiş olması, sonuçların açıklanmış olması, aşının güvenilir, etkili ve de kaliteli olması vazgeçemeyeceğimiz şartlar arasında. Geçtiğimiz hafta Sağlık Bakanlığı eliyle, Bilim Kurulu üyeleri tarafından yapılan açıklamayla, henüz Faz-3 çalışması bitmemiş olan aşının “güvenilir ve etkin” olduğuna dair bilgiler kamuoyuyla paylaşıldı. Bunu bir ön açıklama olarak kabul ettiğimiz takdirde, açıklanan veriler yaklaşık 2 doz aşılaması tamamlanmış aşı+plasebo grubuna yaklaşık bin 700 kişiye ait sonuçlar... Yeter mi, yetmez. Türkiye’de kitlesel Covid-19 aşılamasına başlamadan önce çalışmanın bitmiş olan Brezilya ayağının (15 bin gönüllü ile) Faz-3 çalışma sonuçlarının açıklanması gerekmektedir. Bu açıklama sonrasında ‘Acil Kullanım Onayı’ verilebilir.

Dünyada mevcut Covid-19 aşılarının hepsinin yeni olacağı bilgisini unutmaksızın, mevcut aşıların hiçbiri için yüzde 100 güvenilir ya da yüzde 100 etkin deme şansımız yok. Pandemiyi sonlandırmanın tek ve en güçlü yolunun kitlesel aşılama olduğunu biliyoruz. Bu nedenle ulaşabilir olduğumuz, ancak güvenilirliği, etkinliği ve kalitesi mutlaka kanıtlanmış bir aşıyla aşılanmamız gerekiyor.

TÜNELİN UCUNDAKİ IŞIK: COVID-19 AŞILARI

Sinovac firmasına ait aşının Faz 3 çalışması, sağlıklı, 18-59 yaş arası bireylerde yürütülmekte. Bu nedenle kitlesel aşılamaya başlandığında 60 yaş üzerindeki kişilere nasıl bir uygulama yapılacak? Pfizer/Biontech aşısı, Astra Zeneca-Oxford aşılarında 60 yaş üzeri için Faz-3 çalışmaları mevcut olduğuna göre en azından bu yaş grupları için Sinovac firmasının dışında bir seçenek nasıl oluşturulacak? Doğal olarak 60 yaş üzeri vatandaşlarımız ‘bu aşıyla aşılanabilir miyiz, aşılanmamız doğru mu?’ kaygısı içinde. Bu kaygının bilimsel temelli açıklamalarla doğru biçimde giderilmesi gerekmekte. Mantık silsilesi ile eski ve bilinen bir teknolojinin kullanıldığı Sinovac’ın aşılarıyla 65 yaş üzerindeki kişilerin aşılanmasında tek sorunun daha düşük antikor yanıtı yani daha düşük oranda koruma olabileceğinin söyleyebiliriz. Ama yetmez, bilim kanıt ister.

Elbette hiç kimse aşılanmak konusunda zorulu tutulmayacak. Ancak salgının kontrolü toplumların yüzde 60-70 oranında aşılanmasıyla mümkün olacağına göre, doğru iletişim kanallarını kullanarak, güven temelli aşılama stratejisi, aşılanma uyumunu da artıracaktır. Sonuç olarak “Covid-19 aşılarının tünelin ucundaki ışık” olduğunu yinelemek istiyorum. Hedef Covid-19 aşılarının herkes için kamusal, eşit ulaşılabilen ve ücretsiz olmasıdır.