Dijital çağın vebası: Umursamazlık ve vurdumduymazlık… Merak etmeyi ve sorgulamayı unutturan süreç; insanı başta kendisine, topluma, doğaya ve evrensel değerlere yabancılaşmakla başlıyor. İnsan bu sürecin yarattığı tahribatları dahil merak edemez hale geliyor. Merak edenlerin ise itibarsızlaştırıldığına tanık oluyoruz.

300 bin yıl öncesine kadar hayatını sürdüren ‘Dik İnsan’, yani Erectus’tan, homo sapiens denilen ‘akıllı insan’a evrimleşen canlı, bugün Turbo Dijital homo sapiens ‘turbo dijital akıllı insan’ halini alıyor.

Turbo insan! Hızına ve kendisine yetişemediğimiz makinelere bağlı insan tipi! Ama bu dijital çağın insan tipi, eskiler kadar mutlu değiller. Yalnızlar… Makine onları doğal bir tabiat insanı olmaktan uzaklaştırıyor, insani, toplumsal ve doğaya yabancılaştıran makinelere çeviriyor.

İnsanı yabancılaştıran ya da ona sorgulamayı ve merak etmeyi unutturan sadece dijital çağın kendisi değil, dört bin yıllık kitaplı ve peygamberli dinlerin vahiy temelli fetvaları da makinler kadar etkili oluyor.

Bugünün yaygın ve örgün eğitimi merakı, sorgulamayı değil, dijital ve dinsel kullaştırmayı öğretiyor. Çocuklarımız, toplumsal ve insani hakikatlerle yabancılaştırma üzerine kurulmuş okullara dolduruluyor.

Aklın eleştirel düşünme hakkına yönelik saygısızlık, dinsel ve güvenlikçi müdahale kutsallaşıyor. Laik yaşam ve laik düzen yerine, dinci ve dijital düzenler inşa ediliyor. Uhrevi, dijital ve siyasal vahiyler, merak eden ve sorgulayan aklın yerine ikame ediyor. İnsanın merak ve sorgulama hakkı üzerine karabasan gibi çöken kapitalizm, devletlerin ve paranın eline düşmüş din üzerinden uyutarak gelecek nesli eğitmeyi ihmal etmiyor.

Milyonlarca yıl önce iki ayak üzerinde dik durmayı başaran insanın merakı, onun ateşi keşfetmesini, mağaraya sığınmasını, doğadan beslenmesini sağladı.

Çünkü insanın mutluluğu için merak keşfin ilk adımıydı.

“Her ne ararsan mevcuttur ademde” deyimi, insana özgüven vererek, onun yaratıcı olduğu gücünü gösteriyor. İnsanı merak etmeye ve keşfe yolculuğu çıkaran bu özgüven artık, “AR-GE” ofislerine sıkıştırılarak gerçek amacından saptırılmıştır. Akıllara durgunluk ve tembellik veren uyuşturucu hurafelerin keşif ve merak diye derdi olmadı. Zira onlar için her şeyden gökten yaratılmıştı. Ama mağara yaşamından, uzaydaki yaşam arayışına keşfin yolculuğunu gerçekleştiren ise, insandaki bu merakın, keşfin ve kerametin sonucuydu. Çünkü merak etmek, esasen özgürleşmenin ve mutluluğun keşfindeki ilk adımdır.

Bunda iki asır öncesine kadar her keşif ve değişim insan yaşamında yarım asrını alırken, günümüzde en radikal keşifler ve değişimler iki-üç günde gerçekleşiyor. Bir enter vuruşu, siyasi ve ekonomik krizlere yol açarak, toplumsal hayatımızı allak bullak edecek boyuta ulaştı. Tüm bu insani ve toplumsal tahribatların arkasındaki temel güç Turbo kapitalizmdir.

Bugün insan, toplum ve doğanın lehine merak etmemizi değiştirdiler ya da öldürdüler. Dün, mağaradan uzaya ulaşan insan merakı, bugün yanı başında duran yalnız insana ulaşmayı merak etmiyor. İnsan aslında kendisini de merak etmiyor. Kendisine bile yabacılaşan insanın aslında merak ettiği şey kendisinden daha çok nefsi oluyor. Dijital çağın yaratığı yeni insan tipi, insana, doğaya ve topluma bağlanmaktan daha çok makinelere bağlı yaşarken, makinelerin merkezinde duran odakların modern müritleri haline getiriliyor. Dijital çağ bir yandan insanlığa “nimet” gibi sunu(lar)ken, aynı zamanda onu yalnızlaştıran mezarına dönüşüyor.

Makineler, kapitalizmin ve egemenlerin insanları bazen doğrudan, bazen dolaylı, bazen de dolaysıyla yönettiği, denetlediği en önemli dijital istihbarat merkezine dönüşüyor. Dijital çağ sadece makineleri değil, insanı, ideolojileri, dini, iktidarları, güce ulaşma yollarını da makineleştiriyor.

İnsana merak etme, insanın insana yolculuğunu, doğaya, hakikatlere, sömürülere, adaletsizliklere karşı yolculuğunu unutturmak isteyen bu dinci, dijital turbo kapitalizme karşı önce insanı kurtarmak daha çok merak etmemiz gereken konu haline geliyor. Sanırım hayatımızı kuşatan dijitalleştiren makinelerden daha çok, insanın kendini güncelleştirmesi daha da önem taşıyor. Çünkü günümüz insanın kendini güncelleme sorunu vardır. Lakin İnsanın, kendisini kuşatan dinci, dijital, turbo kapitalist düzeni değiştirme sorunu, kanımca önce insanın değişmesi ile başlamalıdır. Merak ve sorgulama dinci, dijital ve tüketici insana “önce kendini yık, önce bu kuşatmaların güncelemesinden kurtul, arın ve kendini yeniden inşaa et” diyor. Hakikatin insani olmak budur. İnsan önce kendini düzeltmeli, kendine dönmeli, “her ne ararsan var insanda” özgüveni ile buluşmalıdır.

Kendisi olmayan insanın, kendisine, topluma, haklarına, hakikatlere dönüşmesini savunmalı merakımız. Çünkü kendisi olmayan her insan eksiktir, nefsidir, bencildir, uhrevi, dünyevi ya da dijital köledir. Zira eksik insanın davası da eksik olur. İdeolojisi, demokratik, laik devleti, siyaseti, eğitimi ve hayatı eksik olur. Merak ve sorgulama ile eksik insanı güncelleme, insanı modern, dijital ve dinci kuşatma ve sömürülerden özgürleştirmek için olmalı. Turbo kapitalizmin dijital ve dinci zulmüne karşı merak etmeye ve sorgulamaya devam edelim.