Çakar’ın fotoğraflarla oluşturduğu görsel belleğin mekânları şimdi yok artık. O, yitip giden mekânları, arkeolojik değerleri, çok sevdiği yöre insanlarının kendisiyle paylaştığı her şeyi daha çok yaşatmak ve fotoğraflarıyla anlatmakta yetersiz kaldığı her şeyi kalıcı bir belleğe dönüştürmek için;  düşlerine, dostluklarına ve yaşamlarına dokunduğu insanların öykülerini de yazmıştır yıllarca

Turgulo: Uzağa giden sessiz yolcu...

İbrahim Karaoğlu

Doğanın, insanların, nesnelerin, seslerin, kokuların, gülümseyişlerin, hüzünlerin, sevinçlerin, acıların, yani yaşama dair ne varsa, her şeyin iç dünyasındaki yansımalarını iç seslere, iç seslerini fotoğraflara, fotoğraflarını sözcüklere dönüştürerek ve onları yeniden, kendi söylemiyle yansıtarak sanatsal gramerini oluşturan total bir sanatçıydı Tuğrul Çakar.

Ne zaman karşılaşsak, sessiz bir gülümseyişti selamı. Sessizce örerdi sanatsal kozasını.

Bir yerlere yetişememenin telaşıyla yüklüydü sanki. Nelerle uğraştığını, kaleminin yazıya, parmağının deklanşöre uzanışının sevincini anlatırdı telaşla.

Kimi insanlar bütüncüldür (total), sanatın pek çok alanında gerçekleştirerek çoğaltırlar yaratıcılıklarını. Neye dokunsalar, yaşam yüklü, yepyeni bir sanatsal yaratıya dönüşür o şey. Sanatın pek çok alanında şaşırtıcı anlamlar yaratırlar. Böyle bir sanatçıydı Tuğrul Çakar ve total sanatçı kimliğini 40 yılda kazandı.

40 yıl önce, Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği’nin Cumartesi-Pazar fotoğrafçıları arasına katılarak başlamış fotoğraf sanatına. Kendi arayışıyla bulduğu kitaplardan öğrendiklerine, derneğin katkıları da eklenince vazgeçilmez bir tutkuya dönüşmüş fotoğrafçılık. Kendi “karanlık odası “nı kurmuş önce. Ve en derin tutkusunun, düşlerinin sığınağı olmuş o oda. Kamudaki memuriyetinden arta kalan zamanlarını fotoğrafa adamış.

Hiç sevmediği memuriyetin tekdüze günlerinin en bungun bir zaman aralığında (1980 Haziran), Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nden gelen bir teklifle, Atatürk Barajı yapılırken sular altında kalacak Tille Höyük kazısına fotoğrafçı olarak gider.
Her şey Tille’de başlar. Adıyaman ilinin doğusunda, Fırat’ın batısında yer alan küçük bir köydeki Tille Höyük yaşantısındaki en büyük değişimin başlangıç mekânı olur. Hiç bilmediği dünyalara ulaşmıştır Tille’de. Günümüzde baraj suları altında kalan bu mekânın tarihsel belleğini fotoğraflarla görselleştirme uğraşı, binlerce fotoğraftan oluşacak arşivinin de başlangıcıdır.
İlk fotoğraf sergisini Tille fotoğraflarıyla Londra’da açar. Çeşitli üniversitelerin isteği üzerine iki yıl sürer İngiltere sergisi. Bu dönemde, The Photographer Dergisi’nde portfolyasına yer verilir. İngiltere sonrası da Ankara, İstanbul ve İzmir’de sergiler açar. 13 yıl çalışır Güneydoğu Anadolu’da. “Suya Çağrı” (1990) ve “Fırat’ı Beklerken” (1992) kitapları bu dönem fotoğraflarından oluşan seçkilerdir.

Çakar’ın fotoğraflarla oluşturduğu görsel belleğin mekânları şimdi yok artık. O, yitip giden mekânları, arkeolojik değerleri, çok sevdiği yöre insanlarının kendisiyle paylaştığı her şeyi daha çok yaşatmak ve fotoğraflarıyla anlatmakta yetersiz kaldığı her şeyi kalıcı bir belleğe dönüştürmek için; düşlerine, dostluklarına ve yaşamlarına dokunduğu insanların öykülerini de yazmıştır yıllarca. “Akşamüstü Yine Hüzün”, “Saklanmış Mektuplar”, “Çuval” ve “Siyah Beyaz Masallar”, Güneydoğu Anadolu’daki yaşama tanıklığının sözel, yazınsal yansılarıdır. Kendi de vardır anlattığı öykülerde. Güneydoğu’da yaşadığı yıllarda köylüler “Turgulo” diye seslenirmiş ona. “Turgulo”, Çakar’ın öykülerdeki adı.

Yıllar önce, “Akşamüstü Yine Hüzün” adlı öykü kitabı için, yazar Oruç Aruoba’nın yaptığı saptamalar ne çok da doğrudur; “Göz ile sözün bir araya getirilmesi zordur. Görülmüş ya da görüntülenmiş bir şeyin anlamının sözelleştirmesi, yazıya aktarılması, anlatı haline getirilmesi, çok özel anlam dönüştürülmelerini gerektirir. Tuğrul Çakar, fotoğrafçı olarak, yazar olmanın da bir yolunu bulmuş, anlaşılan kameranın arkasına geçişindeki rahatlıkla kalemini eline almış ve gözünün gösterdiklerini söylediği söze aktarmış. O zaman okura da özel bir iş düşüyor; sözün anlamını kavrayıp, geriye, gözün anlamına çevirmek... Bu da zor bir iş.”
turgulo-uzaga-giden-sessiz-yolcu-335439-1.
Belgesel fotoğraflardan ön tasarıma dayalı fotoğraflara ve fotoğrafa ilişkin yazdığı yazılardan öykülere kadar uzanan her yapıtını kendi beniyle mühürlemiş çok özel bir sanatçıydı Çakar. İğne deliği (Pinhole) fotoğraflarını hiç unutmam; teknolojinin tutsağı olmadan, “gerçek fotoğrafın büyüsüne ulaşmak” için, kendi elleriyle hazırladığı “camera obscuralar”ın karanlık kutularının yüzünü yaşama döndürerek, tekrarlanamaz sonuçlarla, büyülü görsel tatlar sunduğu fotoları...

Doğayı ve insanı, kendi görme biçimleriyle okuyan ve o okumalarını kendi grameriyle yeniden hayata katan özgün bir sanatçıydı Tuğrul Çakar.

Güle güle sevgili Turgulo. Hiç unutmayacağız seni...