“Bunca ağır mesele varken turist rehberleri de nereden çıktı?” demeyin, bir dinleyin.

21 Şubat Pazar günü Uluslararası Turist Rehberleri Vakfı’nın 1990’dan beri kutladığı Dünya Turist Rehberleri Günü’ydü. Dahası, turist rehberi olan ortaokul-lise arkadaşım Mehmet’in de yaş günü. Ancak, bu köşe sırf ona yaş günü hediyesi olsun diye yazılmadı.

“Turist rehberleri…” diye başlık attığım yazı, bu memleketin ağır sorunlarıyla; “lebalep”le, Boğaziçi’nde yaşananlarla, üniversitelerimizin halleriyle, en olmayacak işlere en olmadık yerlerden yapılan müdahalelerle doğrudan ilgili. Eğitimde nasıl gerileyerek bugünkü çukura düştüğümüzün çarpıcı bir örneği!

Geçenlerde, lisans düzeyinde “Turist Rehberliği” eğitimi veren 36 üniversiteden çok sayıda öğretim üyesinin imzasıyla bir rapor yayımlandı. Yayımlandı dediysem lafın gelişi; medyada yer bulmadığını ve uyarmak istedikleri kesimlere ulaşamadığını biliyorum.

Öğretim üyelerinin altına imza attığı endişe; turist rehberliği mesleğinde yabancı dil zorunluluğunun kaldırılması!

“Daha bir şey olduğu yok ki, onlar da doğmamış çocuğa don biçiyorlar” diyecekseniz, yine durun bir dakika.

Atasözlerine, özdeyişlere, böylesi deyimlere tutkunumdur ve yüzlerce yıllık birikimden süzdükleri doğrulara işaret ettiklerini bilirim. Ama her bağlamda değil!

Misal, “henüz gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli olmayan bir şey için önceden hazırlık yapmaya” karşı söylenmiş şu “don biçmek”le ilgili söz… Körü körüne izlendiğinde felaketiniz olur. Çocuk doğmamıştır belki, ama doğacağı bellidir, doğmadan donunu biçmenin hiç zararı olmaz. Tersine, zamanında biçemezseniz kıçı açık kalır!

Öğretim üyeleri, TÜRSAB ve ona bağlı seyahat acentaları tarafından gündeme getirilen “Türkçe Rehberlik” konusunda endişeli ve uyarıyorlar. Rehber çevrelerinde Turizm Bakanı’nın da bu eğilimde olduğu düşüncesi var. Yani, “Turist rehberi yabancı dil bilmese de olur, Türkçe rehberlik yapar!” diye bastıranlar etkili çevreler.

Covid-19 pandemisinin ağır darbe vurduğu turizm sektöründe, önümüzdeki yıllarda bir toparlanma olacaksa bunun iç turizmle başlayacağı ve bu nedenle “Türkçe Rehberlik” gerekeceği fikri şimdi daha pazarlanabilir oldu. Türkiye’nin 2019’da 51,8 milyon olan turist sayısı 2020’de 15,8 milyona düştüğüne ve toparlanma da iç turizmden başlayarak olacağına göre yabancı dil bilen rehbere ne gerek var?

Sektörün bu baskısının altında “Türkçe Rehber”leri ucuza çalıştıracakları hesabı var. Belki de o nedenle, yabancı dil bilen rehberin Türkçe rehberlik de yapabileceğini akıl edemiyorlar!

Yabancı dilin turist rehberliği için olmazsa olmaz olduğu 1890’da Abdülhamit döneminde kabul edilmiş. 8 Kasım 1925 tarihinde yayımlanan “Ecnebi Seyyahlara Tercümanlık ve Rehberlik Edecekler Hakkında Kararname”de iyi derecede Türkçe yanında sınavla tespit edilmiş bir yabancı dilin bilinmesi zorunluluğu var.

Ne hikmetse, o günden bugüne hiç değişmeyen zorunluluk şimdi kaldırılmak isteniyor!

11 bin 500 üyesi bulunan Türkiye Turist Rehberleri Birliği (TUREB) Başkanı Suat Tural, dil şartı kalkarsa 20 yıl sonra lisan bilen rehber kalmayacağını, ortalığın lisanslı fakat işsiz rehberlerle dolacağını söylüyor.

Alanın öğretim üyeleri, yabancı dil zorunluluğunun kaldırılması konusunda; “Sadece turist rehberlerine istihdam sorunu yaratmakla kalmayacak, piyasa dengelerini bozacak, eğitim kademelerinde de ciddi sorunlar ortaya çıkartacak, gelecek dönemlerde mesleki kaliteyi ciddi oranda aşağı çekecektir” diye uyarıyor ve kendi alanlarında eğitime sahip çıkmaya çalışıyorlar.

Ben de ucundan tutayım dedim.