Türk Beşleri

Uğur Küçükkaplan’ı 2016 yılında kabuk değiştirmeye karar veren bir derginin yönetim kurulu toplantısında tanıdım. Gayet aklı başında, saygılı ve kılı kırk yaran titizlikte, pırıl pırıl bir gençti. İlk sohbetimde gördüm ki, aldığı eğitime, katkıda bulunduğu onca kuruma karşın akademik camiayla ilişkisini kesmiş, herhangi bir lobi, çıkar çevresi çevre ya da modern tarikatla göbek bağı olmayan, tek tabanca bir gönül adamıydı. Tanışmamızdan üç yıl evvel yaşının üzerinde bir birikime sahip olduğunu gösteren, “Arabesk: Toplumsal ve Müzikal Bir Analiz” adında bir kitap yazmış, imzalayarak hediye etmişti. Önemli bir özelliği de çalışkan oluşuydu, tanıştığımız yıl da “Türkiye’nin Pop Müziği” kitabını çıkarmıştı. Uğur şimdi saygın bir işe daha imza attı ve üçüncü çalışması “Türk Beşleri”ni yayınlandı.

***

Ahmed Adnan Saygun, Cemal Reşid Rey, Necil Kazım Akses, Ulvi Cemal Erkin ve Hasan Ferid Alnar’a müzik devriminin aktörleri olması gerekçesiyle toplamda uygun görülen sıfat Türk Beşleri. Haklarında bugüne değin tek tek yapılmış irili ufaklı çalışmalar (Emre Aracı, Yılmaz Aydın gibi bir kaç münferit örnek dışında) ya suya sabuna dokunmayan şeyler ya da güdümlü işler; altı boş yıkama-yağlamalar, abartılı methiyeler. Bir kısmı bilmemhangi vakfın arkasında olduğu, niyeti müzikten azade, içeriği zayıf, analiz kısmı bulunmayan şeyler.

Uğur’un çalışmasını hepsini bir araya getirmesinin dışında değerli kılan özelliği, bu bestecilerin ele alınışındaki (eleştirel açıdan) tarihi, politik ve sosyolojik bağlam.

560 sayfalık bu disiplinler-arası çalışmayı üç buçuk yıl içinde yazdı Uğur ama niyetinin oluşması ve fikri temellerinin atılması öğrencilik yıllarına dayanıyordu. O günlerden beri kaynak topluyordu ki en büyük dertlerden biri buydu; zira bu müzisyenlerin notalarının basım telifleri yurt dışında olduğu için ulaşmak kolay olmuyordu. Ulaşabildikleri ise elden ele dolaştığından tahrip edilmiş kâğıt parçalarına dönüşmüşlerdi. Bir kısmı fotokopinin fotokopisi olduğundan okunmaları olanaksızdı. O nedenle tahrip olmuş kısımları bilgisayarda temize çekmiş, bir kısmını da yeniden elde yazmıştı.

Kaynakların güvenilirliği konusu da gözden geçirilmeliydi. Örneğin bu konudaki tezler neredeyse hiç işine yaramamış. Okudukça müzikal analizlerin kifayetsizliği onu bu çalışmayı yapmaya yöneltmişti. Tezleri yazanların çoğu icracı olduğu için teorik analizler yetersiz kalmıştı. Bu kitabın bir farkı da sadece eser tahlillerine değil, bestecilerin düşünce biçimlerine de yönelmiş oluşu. Her iki konuda da eleştirel yorumlarını, tahlillerini esirgememiş Uğur.

***

Cumhuriyet’in kuruluş aşamasında ilk kuşakta yer alan Türk Beşleri, modernleşme mücadelesi veren toplumun izdüşümü; yaşantı, düşünce ve sanatları itibarıyla. Cumhuriyet seçkinlerine ve muhafazakâr kesime yanaşmadan Türk Beşleri’ne paralel odaklanan Uğur; biri İstanbul diğerleri Ankara kökenli olan beş müzisyenin aralarındaki gerilimlere şöyle bir dokunmuş, meraklısı için kapıyı açsa da içeriye davet etmemiş. Şahsi bir hayranlık ya da husumet olmaksızın yazmış. Ancak yüzde yüz nesnel değil; zira yorumlama kısmı burada önemli bir yer teşkil ediyor. Bestecilerin hiçbiriyle tanışmamış, hoşbeş etmemiş, ince belliden çay içmemiş Uğur, tevellüt itibarıyla. Bu durum bir eksiklik oluşturmaktan ziyade, kitabın nesnelliğine olumlu katkıda bulunmuş. Edebi bir lezzet kaygısı taşımadan yazmış, yerine dile ve terminolojiye önem vermiş. Türk Beşleri’ni ağzından düşürmeyen, ama işin envanterine katkı koymayı aklının ucundan geçirmeyen hayırsızlardan bin ışık yılı uzakta bir duyguyla ele almış. Herhangi bir güç odağına müdana etmeden, kapılarında ceket iliklemeden de çalışılabileceğini onuruyla, bağımsız kimliğiyle kanıtlamış.