Google Play Store
App Store

Sekiz yıl aradan sonra Antalya’da konser vermeye hazırlanan Fransız soprano Emma Shapplin BirGün’e konuştu. Türkiye’yi özlediğini belirten Shapplin, Türk dinleyiciyi “tutkulu, saygılı ve sadık” olarak tanımlıyor.

Türk dinleyiciler sadık ve tutkulu
Işıl Çalışkan
Işıl Çalışkan
isilcaliskan@birgun.net

Fransız soprano Emma Shapplin, sekiz yıl aradan sonra Antalya'da konser vermeye hazırlanıyor. 9 Ekim Çarşamba akşamı Antalya Açıkhava Tiyatrosu’nda sahne alacak olan Shapplin, benzersiz sesi ve etkileyici performansıyla müzikseverlere unutulmaz bir gece yaşatacak. Shapplin’in konserinde, klasik müzik, pop ve gotik unsurları harmanlayarak oluşturduğu büyüleyici repertuar, 25 kişilik Sinema Senfoni Orkestrası ve Korosu tarafından desteklenecek. “Venere Grand Classic Tour” kapsamında gerçekleşecek bu özel etkinlik, Musicarium ve Y Kültür Sanat işbirliğiyle düzenleniyor.

BİR MÜZİK EFSANESİ

Asıl adı Crystêle Madeleine Joliton olan Emma Shapplin, genç yaşta müzik dünyasına adım attı. Yerel bir hard rock grubunda opera hayalleri kurarak başladığı kariyerinde, Paris’te klasik müzik eğitimi aldı. Jean-Patrick Capdevielle ile tanışmasıyla büyük bir sıçrama yapan Shapplin, “Carmine Meo” albümüyle uluslararası üne kavuştu ve “Etterna” albümüyle başarısını pekiştirdi.

ANTALYA’DA MÜZİK ŞÖLENİ

Türkiye’ye dönüşünün ardından Antalya’da gerçekleştireceği konser, hem klasik müzik hem de farklı müzik türlerine ilgi duyan dinleyiciler için unutulmaz bir konser vaat ediyor. Shapplin ile müzik serüvenini konuştuk.

Klasik müzik ve opera alanından pop müziğe geçişinizi etkileyen faktörler nelerdir?

Gençliğimde tanıştığım kişiler bu geçişte büyük rol oynadı. Ayrıca, deneme ve özgürlük arzum da beni harekete geçiren bir diğer faktördü. Ancak, pop ya da rock müziği denerken bile opera şarkıcılığının teknik temellerini ve eğitimini hiç bırakmadım çünkü bu temeller teknik çalışma açısından oldukça önemlidir.

Bir soprano olarak, farklı müzik türlerinde sesinizi kullanma deneyiminizi nasıl yaşıyorsunuz?

Farklı vokal aralıkları ve müzik türlerinde denemeler yapmak çok istediğim bir şeydi. Opera, neo-klasik, elektro-pop ve pop-rock gibi çeşitli teknikler ve geniş bir duygusal yelpaze kullanarak hem vokal hem de kişisel ve sanatsal olarak çok tatmin edici buluyorum. Bu deneyimler sınırlarımı zorluyor ve kendimi aşabilmemi sağlıyor. Aynı zamanda yaratıcı olarak uyarıcı, farklı ve özgür bir şekilde besteler yapmamı ve yazmamı sağlıyor. Ancak, bu deneyimler vokal olarak tehlikeli olabilir, bu yüzden her zaman çok dikkatli oluyorum. Ses mühendislerinin ve müzisyenlerin taleplerime dikkat etmeleri ve müzikal ile ritmik açıdan titiz olmaları gerekiyor.

Kariyeriniz boyunca birçok müzik türünü deneyimlediniz ve bunlar arasında köprüler kurdunuz. En büyük zorluk ne oldu?

Her albümüm, kompozisyon, yazım, yorumlama ve prodüksiyon açısından gerçek zorluklar, duygular ve sorgulamalar sundu. Nihai sonucu, ilk hayalimle en yakın hale getirmek için çok çalıştım.

YAKLAŞIMIM GENELDE SEZGİSEL

Farklı ülkelerde ve kültürlerde performans sergileyen bir sanatçı olarak, bu kültürel çeşitlilik müziğinizde nasıl yansıyor? Farklı seyircilere hitap ederken hangi unsurları göz önünde bulunduruyorsunuz?

Yaklaşımım genellikle sezgiseldir. Seyahat ederken ve müzikal evrenimi taşırken her gece bunu yeniden yaratmaya çalışıyorum. Bazı aryaları veya şarkıları hissettiğim şekilde modüle edip değiştiriyorum. Performanslarda, geceye, mekâna ve izleyicilere uygun olduğunu düşündüğüm şarkılar hazırlayıp konserime dahil ediyorum.

Performanslarınızda sıklıkla görsel ve tiyatral unsurlar kullanıyorsunuz. Müzik ile sahne düzeni arasındaki bağlantıyı nasıl kuruyorsunuz ve bu unsurlar kariyerinizde ne kadar önem taşıyor?

Tüm sanatlar birbirleriyle bağlantılıdır. Her zaman hepsine büyük bir merakım oldu. Seyahatlerim ve araştırmalarım sırasında, ses ortamıyla uyumlu ve düşsel bir atmosfer yaratan görsel unsurları sezgisel olarak oluşturuyorum.

Kariyerinizde dönüm noktası olarak gördüğünüz bir an var mı?

Birden fazla önemli an yaşadım ve birkaç büyük yeniden değerlendirme süreci geçirdim. Bu süreçler yönümü değiştirmemi sağladı. Ancak her zaman olumlu bir ilerleme ve gelişim duygusunu korudum. Olaylar genellikle planladığımız gibi gitmiyor ama bu durumdan keyif alıyorum çünkü birçok kez sürprizler yaşadım ve ortaya çıkan sonuç beni hoş bir şekilde şaşırttı.

Türkiye’deki izleyicilerinizi nasıl hatırlıyorsunuz?

Dinlemeye odaklanmış, anın içinde, tutkulu ve saygılı bir izleyici kitlesi. Hep sadık kalan, özel bir izleyici kitlesi. Türkiye’de çok uzun süre kalmadan dönmek zorunda kalıyorum; orada hem insani hem de sanatsal dostluklar kurdum. Türkiye’yi ve Türk izleyicilerimi özlüyorum.