Bugün Türk-İş 21. Genel Kurulu başlıyor. Biliyorum başlık tuhaf görünüyor ama bazen geçmişe yolculukta yarar var...

Bugün Türk-İş 21. Genel Kurulu başlıyor. Biliyorum başlık tuhaf görünüyor ama bazen geçmişe yolculukta yarar var. Bugün 21. değil 3. Türk-İş genel kurulunu yazmak istiyorum. Şimdi 1950’li yılların ikinci yarısına uzanalım. DP yönetiminin iyice otoriterleştiği ve diğer baskıcı uygulamalar yanında bazı sendika ve sendika birliklerini de kapattırdığı, diğerlerini ise kapattırmakla tehdit ettiği günlerde, Haziran 1957’de toplanan Türk-İş 3. Genel Kuruluna göz atalım ve sendikacı-siyaset ilişkisi açısından oldukça öğretici olan bu unutulmuş öyküyü hatırlayalım.

1953 yılında Türk-İş Başkanlığına seçilen Naci Kurt 1954 seçimlerinde DP milletvekili seçilince Türk-İş genel başkansız kalmıştı. Türk-İş Yönetim Kurulu mali yapının olumsuzluğu nedeniyle bir başkan adayı çıkaramamış ve bunun üzerine Genel Sekreter İsmail İnan’ın genel başkanın görevlerini yerine getirmesine karar verilmiş ve 1957 kongresine kadar Türk-İş genel başkanı olmaksızın faaliyet yürütmüştü. Bu ara dönemden sonra 1957 yılında yapılan Türk-İş 3. Genel Kurulunda DP baskısı ve vesayeti açıkça hissedildi. Hatta daha erken toplanması gereken 3. Genel Kurulun sendika birlik ve federasyonları kapatan DP zihniyetinin hışmına uğramasından kaygı duyulduğu için genel kurul toplantısı bir süre geriye itilmişti. Toplantı endişeli başlamıştı. Akis dergisi  genel kurul sırasındaki manzarayı şöyle anlatıyordu:

 “Toplantı açıldığında delegelerde ve hele Türk-İş idarecilerinde bariz bir endişenin hüküm sürdüğü görülüyordu. Türk-İş’n son zamanlarda hükümete pek şirin gözükmediği malûmdu. Hele Çalışma Bakanlığı adeta Türk-İş’e cephe almıştı. Bu bakımdan Türk-İş idarecileri kongre hazırlıkları yapılırken uçurulan bazı balonlar yüzünden çok rahatsız olmuşlardı. Mesela kongrenin toplanmasına izin verilemeyeceği yolunda bir söylenti çıkarılmıştı.”

İzmirli sendikacı Burhanettin Asutay, seçimler öncesi yaptığı konuşmada “İstanbul’da iyi bir icra komitesi seçemedik. Ufak pazarlıkla iş olmaz. Öyle bir heyet seçelim ki, hükümetle anlaşabilsin” diyerek hükümete yakın bir ismin başkan olmasının işaretini vermişti. Ancak buna rağmen Türk-İş 3. Genel Kurulunda başkanlık seçiminde CHP’li İsmail İnan ile DP’li Nuri Beşer arasında yarış yaşandı. İlk beş turda Nuri Beşer’e açık üstünlük sağlayan İsmail İnan bununla birlikte seçilmek için gerekli olan üçte iki oya ulaşamadı. Dönemin Türk-İş Ana Tüzüğüne göre, başkan, genel sekreter ve sayman kongreye katılan delegelerin üçte ikisinin oyunu almak zorundaydı ve sonuç alınana kadar turlara devam edilirdi. Bu hüküm geniş bir delege mutabakatını öngörmesi nedeniyle son derece önemliydi ama sonra değiştirildi.

İsmail İnan, 35’e 24 üstün olduğu 4. tur sonrası başkanlıktan çekilip genel sekreter olabileceğini ilan etti. Ancak Beşer, İnan’la çalışmak istemiyordu. 5. turda İnan 32’ye 19 Beşer’e üstünlük sağladı. Ancak yine seçilemedi. Bunun üzerine seçimler aşağıdan yukarıya doğru yapıldı. İnan genel sekreterliğe aday olup seçildi, Beşer ise zoraki genel başkan seçilmiş oldu. Bu tablo 3. Genel Kurul delegasyonu içinde DP karşıtlarının ağırlığını gösteriyordu. Ancak bir yandan başkan seçtirecek güçlerinin olmayışı öte yandan ise hükümetle çatışmayı göze alamamaları, dahası hükümetin gazabından korkmaları nedeniyle Nuri Beşer genel başkan seçilmişti.

Bazı sendika birlik ve federasyonların kapatılması ardından toplanan 3. Genel Kurulda yeterli desteği olmamasına rağmen Beşer’in başkan seçilmesi bu kapatmalardan duyulan tedirginliğin ve DP iktidarının mutlak hakimiyetinden duyulan korkunun bir ürünü olarak da değerlendirilebilir.

Bilindiği gibi dönemin sendikaları asıl olarak kamu işletmelerinde örgütlüydü. Her şey DP hükümetinde bitiyordu. Bu yüzden 3. Genel Kurulda yapılan seçimlerde DP ile iyi geçinme kaygısı hâkim oldu.  Nitekim Türk-İş 3. Genel Kurulundaki seçimlerle ilgili olarak 4. Genel Kurula sunulan raporda “Delege miktarından fazla polisin baskısı altında aktedilen 3. Genel Kurul, düşük iktidarın taraftarlarının ‘biz seçilemezsek Türk-İş’in kapısına karakilit takılacaktır’ şeklindeki tehdidi altında, özel kalemlerin ve düşük D.P.’nin Genel Kurulunun telefonla verdikleri talimat üzerine cereyan etmekte idi” denilerek bu genel kurulun gerçek niteliği ortaya konmuştur.

Ama yine de tarih pek çok kez tekerrür etmiş ve sonraki yıllarda 3. Genel Kurul bir çok kez tekrar yaşanmıştır. Şüphesiz, ders alınırsa hiç tekerrür eder mi tarih!

Not: Bu yazı 21. Türk-İş Genel Kurulu ile ilişkili olmayıp tamamen tarihi mülahazalarla kaleme alınmıştır!