Türk-İş Genel Kurulu ya da erkekleri seçen erkekler

NECLA AKGÖKÇE / Konuk Yazar

Türk-İŞ’in 23. Genel Kurulu 5-7 Aralık tarihleri arasında Ankara’da yapıldı. 289 delegenin katıldığı genel kurul oylamasında, Ergün Atalay oyların 236’sını alarak tekrar başkan seçildi. Burnunu çıkaran sosyal demokrat sendikaların bir bölümünün AKP operasyonu ile çoktan bertaraf edildiği ve geriye kalanlardan bazılarının işkolu barajı ile uğraştığı, bir kısmının da kendi içlerinde iktidar savaşlarından mecalsiz kaldığı genel kurulda, zaten alternatif liste de çıkmamıştı. Açılış konuşmasında ve daha sonra yapılan konuşmalarda işçi sınıfının hiçbir temel sorununa değinilmedi. Nasılsa rakip yok. Bazı nahif solcu arkadaşlarımızı heyecanlandıran Tekgıda-İş’in ayrılma sorunu da alışılageldiği gibi çözümlenince ortada mini aksiyon bile kalmadı. Tam sessizlik hali.

Konfederasyonun sitesinde ve gazetelerde çıkan fotoğraflara ve video çekimlerine baktığınızda, yurtdışından gelen konuklar dışında ortada kadın göremiyorsunuz. Boy boy yaş yaş erkekler dizilmişler öyle neşeli, kendi kendilerine konuşuyorlar. – Tek liste olunca kulis bile yok o derece- Şaşırtıcı mı? Hayır değil.
Artan muhafazakârlıkla birlikte Türk-İş’te ve bağlı sendikalarda kadınların görünürlüğü de temsiliyeti de gücü de iyice azaldı. Öyle ki Hak-İş bile söylem düzeyinde daha önde. Zaten bir biraderler örgütü olan işçi sendikaları, erkekler arası iktidar, güç ve para alışverişlerinin yapıldığı arenalara döndü, bu ilişkiler ağına zaman zaman bir ya da iki genç kadının takılıyor olması da ne yazık ki sisteminin gereği.

Temsilci ve delege seçimlerine bakıyorum bazı sendika bloklarından, hepsi erkek. Genç, bir bölümü de solcu ve muhalif hareketlerden olan erkekler, birbirlerini tebrik ediyorlar. Hiçbirinin aklına partilerinde omuz omuza dövüştükleri kadın arkadaşları gelmiyor. Cinsiyetçilikle savaştığını iddia eden partilerin sendika politikalarına bu durum niyeyse bir türlü yansımıyor. Kadınlar bazı sendikalarda, 1970’li yılların ikinci yarısında DİSK içinde İKD’li büyükannelerinin formüle ettikleri “yönetimlerde eşit temsil” taleplerine geri döndüler. Sendikalarda kadın deneyimleri hiç mi birikmiyor?

BİRİKEN CİNSİYETÇİLİK

‘Türk-İş’ten ne bekliyorsunuz?’ diyenler çıkabilir. Onlara Seyhan Erdoğdu’nun Türk-İş Kadın Bürosu Sorumlusu olduğu 1993-1998 arası dönemi hatırlatmak isterim. 1995 yılı Aralık ayı başında yapılan 17. Genel Kurul kararları içinde bir dizi kadın kararı da vardı. Bu kararlarda, o dönemde kadın kurtuluş hareketi tarafından gündeme getirilen kadına yönelik şiddete karşı mücadele, Medeni Kanun’un cinsiyetçilikten arındırılması taleplerinin dışında, İş Kanunu’ndaki ayrımcı maddelerin değiştirilmesine yönelik maddelere de yer verilmişti. Ebeveyn izni, şiddete uğrayan kadınlar için danışma merkezleri, bağlı sendikalardan gelen temsilci kadınlarla bir Türk-İş kadın komisyonu kurma, kadın-erkek işi ayrımına son verme konfederasyonun yapacağı işler arasında sıralanıyordu. Kadın ağırlıklı sektörlerdeki sendikalarda kadınların yönetime gelmesinin destekleneceği, bu amaçla kadınlara liderlik eğitimi verileceği bile kayıt altına alınmıştı. Erdoğdu gidiyor, başganın adamları- kadınları- geliyor… Ve 8 Mart bildirileri bile bir süre sonra ortaokul birinci sınıf öğrencisi seviyesinde yazılmaya başlanıyor… O dönemden bu yana bir kadın bürosu kalıyor. Adamlar gidiyor, adamlar geliyor. Cinsiyetçilik biriktikçe birikiyor.

Ama sendikalarda kadın deneyimi söz konusu olunca taş üstünde taş bırakmıyorlar. Tüm muktedirler gibi iktidarları ömür boyu sürecek sanıyorlar. Üstelik bütün bunlar, kadınların 2017’den bu yana Polonya, İspanya, Arjantin, Brezilya, ABD, Almanya ve İsviçre’de, evde ve işyerinde çoğu zaman sendikaların katılımıyla feminist grevler örgütledikleri bir dönemde oluyor. İsviçre Sendikalar Birliği, feministlerin organize ettiği 14 Haziran 2019 Kadın/Feminist Grevi’ne kadın işçilerin talepleri ile çemkirmeden gururla katılıyor ve kadınları 24 saatlik greve götürüyor.

İŞİN OLMUŞU VAR

Üç yıldır dünyada o bin dereden su getirerek başvurmadığınız grevler var ya, onların feministler içeriğini değiştirdiler, yeni bir grev kültürü de kol geziyor ortalıkta. Bazı sendikalar grev alanlarına çocuk bakım çadırları filan kuruyor. Zevahiri kurtarmak maksadıyla. Batı’da ve Doğu’da…Türkiye’de sendika üyesi sağlık çalışanı, AVM çalışanı, montaj işçisi, ticaret işçisi kadınların bütün bunlardan habersiz olduğunu mu düşünüyorsunuz? Kadınlar en sıradan çıkarlarını bile korumaktan aciz, sürekli erkeklere yontan bu sendikalara daha ne kadar dayanacaklar sanıyorsunuz? İngiltere ve Amerika’da yüzyılın başında kurulan kadın sendikaları deneyimi hâlâ hafızalarda ve şu anda Japonya ve Kore gibi patriyarkanın güçlü olduğu bizim gibi ülkelerde kadın sendikaları kapı gibi sözleşmeler imzalayıp, fiili grev ve eylemlerle işyerinde cinsel şiddete karşı direniyorlar. İşin olmuşu var yani artık…Bizden söylemesi…