Türk-İş 23. Olağan Genel Kurulu bugün başlıyor. İşçiler ve sendika başkanları, konfederasyondaki sendikal anlayışın bütünüyle değişmesi gerektiğini, ancak bu kongreden çok da umutlu olmadıklarını dile getiriyor

Türk-İş’te zihniyet  bütünüyle değişmeli

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) 23. Olağan Genel Kurulu bugün başlıyor. Ankara’da 3 gün sürecek Genel Kurul’da bu kez siyasetçiler olmayacak, kongre yalnızca delegelerin katılımıyla gerçekleşecek. Türk-İş’e bağlı 33 sendikanın başkanının 10’ar dakikalık konuşma yapacağı kongrede, daha önceki genel kurullarda alınan “Kıdem tazminatına dokunulması genel grev nedenidir” şeklindeki kararın yeniden alınması bekleniyor. Öte yandan, Tekgıda-İş Sendikası’nın konfederasyondan ayrılması da kongrenin gündemleri arasında. Genel Kurul, mevcut yönetimin yeniden aday olduğu tek listeli seçimle sona erecek.

Türk-İş, Türkiye’nin en büyük işçi konfederasyonu. Bu nedenle, ekonomik krizin derinleştiği, emeğe dönük saldırıların artarak sürdüğü bir dönemde yapılacak bu kongre, şüphesiz önem taşıyor. Buna karşın konuştuğumuz işçiler ve sendika başkanları, kongreden bir beklentilerinin olmadığını dile getiriyor. İşçiler ve sendikacılar, Türk-İş’te bütünüyle bir zihniyet değişikliğinin, yeni bir sendikal anlayışın gerekli olduğunu, ancak kongrenin bu gereklilik doğrultusunda şekillenebileceğine dair bir umutlarının olmadığını ifade ediyor.

600 GÜNDÜR DİRENİYORUZ SADECE BİR GÜN GELDİLERturk-is-te-zihniyet-butunuyle-degismeli-657568-1.

Oğuz Çömez, ABD’li gıda tekeli Cargill’de sendikalı oldukları için işten atılan işçilerden biri. Türk-İş’e bağlı Tekgıda-İş Sendikası üyesi Çömez, arkadaşlarıyla birlikte tam 597 gündür direniş çadırında işine sendikalı olarak geri dönebilmek için mücadele ediyor.

Çömez’e Türk-İş Genel Kurulu’na dair beklentilerini soruyoruz, “Direnişimizin 596’ncı günü bugün, Türk-İş yalnızca bir gün geldi çadırımıza” diyor. Bugüne kadar üyesi oldukları konfederasyondan hiçbir destek görmediklerini belirten Çömez, “Ekonomik ya da hukuki desteği bırakın, dayanışma bile görmedik. Bir çayımızı bile içmediler. Biz Türk-İş’i daha çok yanımızda görmek isterdik; ama demek ki verdiğimiz mücadeleyi önemsemiyor” diye konuşuyor.

Türk-İş’te bütünüyle sendikal anlayışın değişmesi gerektiğini vurgulayan Çömez, şunları söylüyor: “Ben Türk-İş’in genel yapısının bir şekilde değişmesi gerektiğini düşünüyorum. O koltuklarda oturan insanlar kendilerini bürokrat olarak görmekten vazgeçmeli, işçi öncüsü olarak görmeli. Ama onlar işçiyle aynı yerde görmüyorlar kendilerini, sınıfla bağlarını koparmışlar, tek dertleri mevcut durumlarını ve koltuklarını korumak olmuş. Türk-İş yüzünü işçiye dönmeli. Ama açıkçası umutlu değilim.”

NET, MÜCADELECİ BİR TAVIR BEKLİYORUZ

Çömez, kamu işçilerinin toplu sözleşme töreninde Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın mikrofonunun açık kalmasıyla yaşanan skandalı da hatırlatıyor ve ekliyor: “Bu mikrofon olayından sonra inandırıcılığını yitirmiş bir başkan var ve yine başkan olacak. Değişmesi gerekiyor, komple zihniyetin değişmesi gerekiyor.”

Çömez, Türk-İş yönetiminin, üyesi olduğu Tekgıda-İş’i örnek alması gerektiği düşüncesinde. Sendikalarının neredeyse 600 gündür süren direnişte kendilerini hiç yalnız bırakmadığını vurgulayan Çömez, “Diğer yandan işçisinin sendikalı olduğu için kıdemsiz, ihbarsız atılmasına müsaade eden bir Türk-İş var. Böyle bir Türk-İş neye yarar? Bakanlarla o kadar dirsek temasındalar, neden bir adım atmazlar?” diye soruyor.

Son olarak geçenlerde Kocaeli’nde bir fabrikada sendikalı işçilerin işten atılmak istendiğini anlatan Çömez, “Genel Başkanımız Mustafa Türkel, orada çok net bir tavır koydu. ‘Ya işçileri geri alacaksın ya da o şalteri indiririz’ dedi. Bu netliği, mücadeleci tavrı Türk-İş’te de görmek istiyoruz. ‘İşçileri ekmeğiyle terbiye etmeye kalkarsan el şaltere uzanır, üretim durur.’ Kıdem tazminatı başta olmak üzere tüm saldırılarda tavır bu olmalı” diyor.

TABAN OLARAK ARTIK HAREKETE GEÇMELİYİZ

Kongreye ilişkin beklentilerini, TÜPRAŞ Aliağa Rafinerisi’nde çalışan Petrol-İş üyesi İ.Y.’ye de soruyoruz. “Türk-İş’ten beklenti mi?” yanıtını veriyor ve ekliyor: “Ankara’da lüks bir otelde yapıyorlar kongreyi. Bir tek delegeler girebiliyor. Ben bir işçi olarak giremiyorum. Böyle bir kongreden ne bekleyebilirim ki?”

Cargill işçisi gibi İ.Y. de Türk-İş’te komple bir değişime ihtiyaç olduğunu, ancak bunun şu aşamada mümkün gözükmediğini vurguluyor: “Aynı yönetim tek listeyle giriyor seçime. Karşısına bir güç, aday çıkma ihtimali bu yapı içinde mümkün görünmüyor, zaten müsaade etmiyorlar. Geçmişte bu yönde çabalar oldu, Sendikal Güç Birliği Platformu vardı örneğin, ama onlar da seçim odaklıymış ki dağılıp gittiler. Ben hiçbir şey beklemiyorum, hiçbir şeyin değişeceğini sanmıyorum.”

Tüpraş işçisi, kongreye dair umutsuz olsa da Türk-İş’teki sendikal anlayışı ancak işçilerin değiştirebileceğini de söylüyor. “Niye yukarıdan bir şeyler bekliyoruz ki, sınıf örgütlenmesi yukarıdan aşağıya mı olur?” diye soran İ.Y., sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Biz yıllardır birilerinin gelip bir şekilde bir şeyleri değiştirmesini umduk hep. Oysa işçi örgütlenmesi tabandan yukarı olduğunda bir anlam kazanır ve mücadelenin gereklerini yerine getirir. Bizim taban olarak yapmamız gereken de bu. Sendikaların bürokratik yapılarını bir şekilde dağıtmaya yönelik girişimlerde bulunmak zorundayız. Somut olarak nasıl yapılır bu? Net bir cevabım yok bu soruya ama harekete geçmemiz gerekiyor. Neden? Çünkü geçinemiyoruz, en yalın cevap bu. Hiçbirimiz geçinemiyoruz. İktidar, tüm haklarımıza göz dikmiş durumda. Tabandan bir şekilde, işçi meclisleriyle, komitelerle artık bir şeyler yapmalıyız.”