Anamın dili sıcak evim, soğuyacak bir gün
türkçe olsun ilk ölüm duyurusu
kendi dilimizde tadalım yokluğu önce
öğreniriz acıyı savrulduğu başka dillerde sonra

dilin avazı yetmez çığlığı taşımaya
taşar komşu dillere parça parça
kardeş dillerin kucağında sarar ölümü
anamın dili, sıcak evim, soğuduğunda bir gün

II
ömrümce kurduğum bütün cümleler köhne
yıkılıyor bir bir ölünce dil
kurşunlarla konuşuyor sınırlarda dilim

ne denli derinden olsa
alır bir o kadar derinden kederi
siler yürekteki sisi
bir türkü bir şiir.
dil öldü mü bitti bil
ne düş, ne kederin derini.

III
eski çığlıklarımı bir bulabilsem
gülüşlerin eski duvarlara kazılı neşesini

olsa eski çığlıklarım dilimde
alırım güle güle
türkçe bir ölümle gelse

şimdi yitirilmiş bir çığlık
hangi sessizlikte aranır


IV
biliriz her sözden bir iz kalır
her sözde az biraz kahır vardır.
konuşan kurtulur yükünden
düşer dinleyenin yüzüne, ince bir iz verir,
kara bir kahır çizgisi.

Biliriz her ölümden nice söz kalır
bıçak ette kalırmış ya girince cana birden
biz hangi bıçağız; yalnız ve kansız
biz nasıl kalmışız; hangi ette
hangi şehirde, hangi sözü dilinde ölen bir ülkede
sarın artık sözün ölümlerini
cenazeye yetişelim, bir avuç yaralı harfle

ette kalmış bir bıçak gibi
kalmak isterdik belki vardığımız akşam şehrinde

dil öldü, çöktü yol
ette kalmış bir bıçak gibi ölüm
kaldı dilimde
kötü bir bıçağın keskin ucuna açtık göğsümüzü

türkçe bir ölümle ölmeliyim
kardeş insanlar duysun kendi dillerinde
ölümler taşımamalı dilim sağken,
uzak yakın, dünyanın hiçbir toprağına.
hiç tanık olmasın dilim çaresiz ölümlere
ölümün utandığı ölümleri söylemesin dilim

ölüm dedikçe kendi dilimde
cinayete yorarlar belki bunu
onca kıyımın ortasında
harfler düşüyor bir bir yere
sayısız dillerin yasında

biliriz her sözden bir kalır
ölür türkçe, çözülmez bir giz olur
biliriz bıçak ette kalsa yenilir
biliriz çığlıklarla uçurumlar geçilir
biliriz bütün ölümsüz sözleri, şarkıları ya,
anamızın süt kokulu ninnilerine dönemeyiz.
döner durur o zaman işte ette kalan bıçak
acımızı kimselere söyleyemeyiz.

 Ölümlerin asıl yaşamanın tali olduğu bir zamana döndü hayatımız. Dilimiz sürekli ölüm taşıyan bir yük katarı oldu. Bu hafta bu nedenle bu şiirle anlattık meramımızı…