Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Kaynakların yazdığına göre, Marko Paşa, Sultan Abdülaziz zamanında yaşamış, asıl adı Marko Apostolidis olan ünlü bir Rum hekimmiş. Devlette uzun süre üst düzey yöneticilik yapan bu kişinin başka bürokratlara benzemeyen bir özelliği varmış. Herkesin derdini dinler, kimseyi başından savmazmış. Onun bu “dert babası” özelliği, zamanla Derdini Marko Paşa’ya anlat” sözüne kaynaklık etmiş…

Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’ın 1946 yılında çıkarmaya başladıkları Markopaşa dergisi de adını bu tarihsel kişilikten almıştır. Çünkü onlar da halkın dertlerini dert edinmiş yazarlardı. Markopaşa, etkili bir mizah dergisi olarak o dönemde önemli bir işlev görmüş, tüm baskılara karşın halkın sorunlarını dillendirmekten vazgeçmemişti.

Şimdi Markopaşa dergisi yok ama halkın isteklerine, düşüncelerine duyarlı başa kalemler, yayın organları var…

* * *

“TÜRKÇENİN MARKOPAŞASI”

Türkçenin sözvarlığı zengindir. Sürekli dert dinleyen kişileri anlatmak için “markopaşa” benzetmesi yapılır.

Okurumuz Ahmet Günaysu da bu deyişten esinlenerek bizi “Türkçenin markopaşası” ilan etmiş! Mektubunda diyor ki:

“Sayın Attila Aşut,

Biliyorum, dil duyarlığı olanların sürekli kapısını çaldığı, dert dinleyen, adeta bir ‘Marko Paşa’sınız. Ayrıca okuyucularınızın iletilerini yanıtlama inceliğini de yüklenmişsiniz. Bu işe epey zaman ayırıyorsunuz. Ama okuyucularınızın bilgi dağarcığına yaptığınız katkılar çok değerli; çok teşekkür ederiz...

Dil yanlışlarının yazılı basındaki yaygınlığıyla başa çıkmak mümkün değil. Aydın olmanın bayraktarlığını yapan muhalif basının bu konudaki durumu da içler acısı. Bu acıklı durumu neredeyse kanıksadık. Muhalif TV kanallarının haber programlarındaki dil yanlışları katlanılamaz boyutlara ulaşıyor. Yönetim kademesindekilerin de bu duruma ilgisiz kalmaları ayrı bir isyan kaynağı...

Onlarca örnekten yalnızca iki tanesine değineyim: TV yöneticileri, 'sayısal tablo' ile 'grafik'in anlam farklılığının ayırdında değiller! Bütün 'sayısal tablolar' istisnasız 'grafik' olarak tanımlanıyor. Çok iyi bildiğiniz gibi 'grafikler'de çizgiler ve şekiller kullanılır. Burada sözkonusu olan ‘sayısal tablolar’dır. Bir de ‘sayısal' yerine 'rakamsal' demekten vazgeçsinler. Saygı ve selamlarımla...”

* * *

SAYI VE RAKAM

Söz, “sayı” ve “rakam” kavramlarına gelmişken, bir başka okurumuzun aynı konudan yakınan mektubuna da yer vermek istiyorum. Muharrem Sütcü de bu matematik kavramlarına değindiği mektubunda şöyle diyor:

“Sayın Attila Aşut Hocam,

Gazetemiz BirGün’de yazdığınız günden beri yazılarınızı severek okuyor, her okuduğum yazınızdan da bilgi birikimimi artırıyorum. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Bir süre önce de ‘ondalık sayıların yazılışı ve okunuşu’ üzerine yazdığım görüşümü dikkate alarak köşenizde yer vermenizden dolayı memnun olup cesaretlenerek başka bir konuyu izninizle dile getirmek istiyorum.

Televizyon programlarında bazı sunucuların ve konuşmacıların, gazetelerde de bazı yazarların ‘sayı’ ve ‘rakam’ kavramlarını sözlü ve yazılı olarak yanlış ifade ettiklerini gördüm. ‘Sayı’, TDK sözlüğünde, ‘Sayma, ölçme, tartma vb. işlerin sonunda bulunan birimlerin kaç olduğunu bildiren söz, adet’ biçiminde açıklanıyor. ‘Rakam’ için ise şöyle deniyor: ‘Sayıları göstermek için kullanılan işaretlerden her biri’.

Bu tanımlamalara uygun olarak kavramları yerinde kullanmak gerekiyor. Özellikle pandemi döneminde Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı olgu ve can kaybı gibi günlük verileri yorumlayanların ‘sayı’ yerine genellikle ‘rakam’ dediklerine tanık oluyoruz. Sözgelimi ‘Bugün açıklanan sayılara veya verilere göre’ denmesi gerekirken, ‘açıklanan rakamlara göre’ deniyor. Bazı sunucu ve konuşmacıların, gazetecilerin bu yanlış ifadeyi bilgisizlikten çok özensizlikten kullandıklarını düşünüyorum. Saygılar.”

“Rakam” ve “sayı” sözcüklerinin birbiri yerine kullanılmasının yanlışlığına daha önce değinmiştik. Ama alışılmış yanlışları düzeltmek kolay olmuyor. O yüzden aynı konuları zaman zaman yeniden anımsatmayı yararlı görüyoruz. “Türkçenin markopaşası” olmak da bunu gerektiriyor!