Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” (md.2).

“Cumhuriyetin Temel Organları”, Yasama, Yürütme ve Yargı’dır (md.75-160)’dır.

Özetle, tanımı madde 2’de yapılan Cumhuriyet’in sacayağını oluşturan temel organlar, görev+yetki+sorumluluk çerçevesinde madde 75 ve devamında düzenlenmekte.

Şu halde Türkiye Cumhuriyeti, ‘değerler, kurallar ve kurumlar’ ekseninde şekillenmiştir. Kurumlar, kurallarla işler ve yönetilir. Değerler, kurumların kurallara bağlılığı ölçüsünde ortaya çıkar ve korunur.

Ne var ki, kurumları kaldırma ve işletmeme veya yok etme çabası sürekli.

KURUMLAR

-Hükümet lağvedildi: Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu olarak Yürütme’nin Hükümet kanadı, 2017’de kaldırıldı. Tarihimizde ilk kez, kurul halindeki siyasal karar düzenekleri yok edildi; tek kişi yetki tekeli kuruldu. Dahası, teknik anlamında da Cumhuriyet ile bağdaşmayan bir düzenleme yapıldı: atanmış yardımcının Cumhurbaşkanı’na vekâletle Cumhuriyeti temsil ve yürütme yetkilerini tek başına kullanabilmesi, Cumhuriyet’in özüne aykırı.

-TBMM’ye darbe yapıldı: TBMM Başkanlık Divanı, 11 kişi ile Genel Kurul’a 1 Nisan darbesi yaptı. Seçmen, AKP-MHP’ye TBMM’de sayısal üstünlük verdi; ama temsilcileri, genellikle olduğu gibi Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması yasa önerisi görüşmelerinde yoktu. Teklif, CHP-HDP-İYİ P. vekilleri oyları ile reddedildi. Ne var ki, TBMM Başkanı, İçtüzük md.13’ü çiğneyerek AKP-MHP’li Divan temsilcileri oylarıyla Genel Kurul’daki oylamayı, 24 saat sonra iptal ettirdi.

-“Anayasa Mahkemesi kapatılsın”!: Beklentileri doğrultusunda karar vermeyince Anayasa Mahkemesi’ne saldırıyı alışkanlık haline getiren Cumhur İttifakı ortakları, işi kapatma tehdidine vardırdı. Bütün söylemini HDP’nin kapatılması üzerinde yoğunlaştıran D. Bahçeli, iddianameyi Başsavcılığa iade etmesi üzerine bu kez okları AYM’ye yöneltti. 2017 değişikliğiyle yargı bağımsızlığını zedeleyen siyasal zevat, imdi ‘Anayasa Mahkemesi kaldırılsın” diyerek “Anayasa suçu” işliyor.

KURALLAR

Cumhur İttifakı, kurumları lağvetme, itibarsızlaştırma ve yıpratılmayı, kurallara uymamayı, alışkanlık haline getirdi.

Hukuk Devleti, hukuk kuralları bütünü olduğuna göre, yöneticileri hukuka inanmayan bir toplumda devletin varlığı da sorgulanır.

Sosyal devletin asgari gereklerinin yerine getirilmediği Covid-19 ortamında yaşam hakkı da büyük bir tehdit altında.

Siyasetin, cami ve avlularında yapıldığı bir Devlet, laik olabilir mi?

İnsan haklarına dayanmayan yönetim, demokratik değildir. “İfade özgürlüğünün toplu kullanımı”na karşı, Yargıtay dahil, resmi kurumlar seferber edilebiliyorsa, hukuk ve yargıdan söz edilemez.

DEĞERLER

İnsan Hakları Eylem Planı açıklaması ve İstanbul Sözleşmesinden çekilme çelişkisi, insan haklarının temel değer olarak içselleştirilemediğinin açık bir belirtisi değil mi?

Madde 2, kurumlar ve kurallar yanısıra, değerlerle de yüklü: toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı, Atatürk milliyetçiliği örgüsü, maddede öngörülen hukuki kavramları besleyici ve tamamlayıcı değerler.

Cumhur İttifakı liderlerinin söylemleri, bu temel değerleri sürekli aşındırıyor ve yok ediyor.

“YENİ BİR DEVLET KURULUYOR” MU?

Özetle; kurumlar, kurallar ve değerler bütünü olarak Cumhuriyet, “milli irade” istismarı ile yıkım sürecinde. AKP-MHP ikilisinin Anayasa’yı askıya alıcı söylem-işlem ve eylemlerine ivme kazandırması, sözüm ona “yeni devlet kuruluş” söylemi ile meşru kılınamaz. Zira, sözde yeni devlet, Türkiye Cumhuriyeti’nin tasfiyesi anlamını taşır.

Bu “yıkım harekâtı” karşısında, demokratik Cumhuriyet yanlıları, aralarındaki ikincil farklılaşmaları acilen gözden geçirmelidir. Demokratik cumhuriyet için, “laiklik-yurttaşlık-eşitlik-özgürlük-haysiyet” temel kavram ve değerleri ekseninde dayanışma ağlarını örmek yaşamsaldır.