‘Türkiye’de IŞİD’: Okumadan anlaşılamaz

MUSTAFA K. ERDEMOL

Irak’ı işgal ederek günümüze kadar süren kaosu yaratan ABD, Irak’ı kendi büyüttüğü radikal cihatçı ülkelerle baş başa bıraktığında sadece 800 kadar savaşçısı olduğu bilinen, o dönem adı da Irak İslam Devleti olan küçük bir örgütün tüm dünyaya korku salacağı akla bile gelmiyordu.

Ebubekir Bağdadi Liderliğindeki o örgüt, çok değil iki yıl sonra, 2013’de, sayısı on bine ulaşmış savaşçısıyla, büyük bir emperyal saldırıya uğrayan Suriye’de de büyük topraklar ele geçirecek, adına Şam’ı da ekleyecekti. Herkesin Irak Şam İslam Devleti olarak tanıdığı IŞİD o gün bugündür gündemimizde. Yani, birçok etkenin yanı sıra IŞİD’in ortaya çıkışındaki asıl nedenin ABD Ordusu’nun 2011 sonunda Irak'tan çekilmesi olduğu biliniyor.

İslamcı şiddet deyince ilk akla gelen örgüt El Kaide’yi bile zamanla unutturacak kadar vahşi yöntemleri olan IŞİD’in en belirgin özelliği sadece “kafirleri” değil, Müslümanları da hedef alması. El Kaide’den ayrılan en önemli yanı bu. Yeri gelmişken iki örgüt arasındaki kimi farkları da vurgulayalım; bu IŞİD’i, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı Müslüman ülkeler için neden daha tehlikeli yaptığını anlamamıza yol açar. El Kaide, Müslüman ülkelerde rejimleri devirmeyi hedefleyen, bununla yetinen bir örgüt, IŞİD ise düpedüz ülkeleri yönetme hedefine odaklanmış durumda. İlan ettiği Halifelik(!) bu hedefin somut ifadesi. İkinci bir fark da her ikisinin amacı şeriat olmakla beraber taktik açıdan El Kaide’nin öncelikle cihat, IŞİD’in ise “terör” odaklı örgütler olmaları.

Bu anlayışlar üzerine inşa edilmiş bir propaganda tarzları var. El Kaide, cihat için daha çok Müslüman ülkelerden, IŞİD ise Müslüman ülkelerin yanı sıra batı toplumlarının hoşnutsuz kesimlerine mensup genç nüfustan militan devşirmeye yöneldi. IŞİD’in en çok taraftar topladığı ülkelerden biri de Türkiye. Eski İçişleri Bakanı Efkan Ala, Türkiye'de IŞİD üyesi oldukları gerekçesiyle bin 77'si yabancı uyruklu 4 bin 734 kişinin gözaltına alındığını, 514’ü yabancı bin 416 kişinin tutuklandığını açıklamıştı. Yani Türkiye IŞİD için hem istasyon (yabancı savaşçılar açısından) hem de bir merkez durumunda.

Türkiye’nin IŞİD’e karşı gerekli önlemi almadığı hatta destek verdiği iddiaları da sık sık gündeme geldi ama buna rağmen IŞİD Türkiye’yi de hedef alan kanlı eylemler gerçekleştirdi. Hatta örgüt bu eylemlerden önce Suriye’de kontrol ettiği Bab, Membiç, Cerablus gibi bölgelerde camilerde okudukları hutbelerde, Gaziantep, Nizip, Karkamış ve Kilis'te eylem yapacağını duyurmuştu da.

Türkiye’nin hedef olmasının nedeni, IŞİD’in ülkemizde yararlandığı avantajların yok olmasını önlemek. Çünkü örgüt Türkiye’de uzun süre çok ama çok rahat, deyim yerindeyse “at oynatabilmiş” bir örgüt. Bunu İsmail Saymaz’ın “Türkiye’de IŞİD” adlı kitabında ayrıntısıyla okuyabiliyoruz. Saymaz kelimenin tam/tüm anlamıyla baş döndürücü bir kitap kaleme almış. IŞİD’in Türkiye’deki örgütlenmesi isim isim veriliyor kitapta. İnanılmaz bağlantılar kurmuş Saymaz. Gözümüzün önünde nasıl bir tehlike olduğunu, bu tehlikenin ihmal edilerek nasıl büyütüldüğünü okuyoruz şaşkınlıkla.

IŞİD’in Türkiye’de yaygınlık kazanırken nasıl bir yöntem kullandığını, mevcut siyasi/dini ortamın da bu uğursuz örgütün işini kolaylaştırdığını kitabı okurken anlamak mümkün. Güvenlik güçlerinin ihmale varan duyarsızlıklarının da örgütün kanlı eylemlerinin önlenememesinde etkili olduğunu kitabı okuyunca daha iyi anlayabiliyoruz.

IŞİD hakkında yazılan kitaplardan çok farklı bir kitap Saymaz’ınki. “Ülkeleri yönetme hedefine odaklanmış” IŞİD’in, hedef aldığı ülkelerden biri olarak Türkiye’de hiç de azımsanmayacak bir taban bulduğunu bu kadar iyi anlatan bir çalışma yayınlanmadı bugüne kadar. Saymaz çok önemli bir çalışmaya imza atmış oldu.

“Türkiye’de IŞİD” araştırmacılıktaki titizliğiyle bilinen, dikkatli bir gazetecinin kitaplığımıza kazandırdığı değerli bir çalışma olarak övgüyü hak ediyor.