Türkiye’de kadın emeği ve istihdamı

ÇAĞLA ÜNLÜTÜRK ULUTAŞ

OECD ülkelerinde kadınların işgücüne katılım oranı ortalaması yüzde 53 düzeyinde iken Türkiye’de yüzde 34’ler düzeyinde. Türkiye’de tarımsal istihdamdaki kadınların, kentlere göçüyle düşmekte olan kadın işgücüne katılım oranları son yıllarda kısmi bir yükseliş seyrindeydi. Ancak salgının emekçi sınıflar üzerindeki ağır etkisi, kadın istihdamı istatistiklerine çok daha çarpıcı biçimde yansıdı. Son yıllarda zar zor elde edilen yükselme eğilimi salgınla tersine döndü. Sadece 1 yıl içinde işgücüne dahil olmayan kadın sayısı 1 milyon 400 binden fazla artış gösterdi. İşten çıkarma yasakları, kısa çalışma ödenekleri ve ücretsiz izin uygulamaları nedeniyle işsizliğin gerçek boyutları halen göz önünde değil. Oysa işsizlik derinleşirken, kadın ve erkek işsizlik oranları arasındaki uçurum da giderek artıyor. TÜİK istihdamda olmayanlardan iş aramak için son dört hafta içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve iki hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan kişileri işsiz olarak kabul ediyor. TÜİK’in dar işsizlik tanımına göre erkek işsizlik oranı yüzde 12’lerdeyken kadın işsizlik oranı yüzde 15 düzeyinde. Ancak tarım dışı işsizlikte kadın-erkek farkı çok daha derin. Erkeklerde yüzde 13, kadınlarda yüzde 18 düzeyinde. DİSK-AR tarafından yapılan hesaplama ise erkeklerin geniş tanımlı işsizlik oranının yüzde 24 olduğunu ve kadınların geniş tanımlı işsizlik oranının yüzde 38’e yaklaştığını ortaya koyuyor. Çalışmaya hazır olduğu halde iş aramayan umudu kırık kadın işsizlerin oranında ise yüzde 171’lik bir artış gerçekleşmiş durumda.

İstatistiklerin bize gösterdiği gibi, tüm toplumda sosyo-ekonomik eşitsizlikleri derinleştiren Covid-19 salgınının kadınların üzerindeki etkisi daha büyük. Ancak yüzyıllar boyu görünmeyen ücretsiz kadın emeği, her zamankinden daha görünür. İpek İlkkaracan ve Emel Memiş tarafından gerçekleştirilen araştırma salgın döneminde artan ücretsiz iş yükünün kadınlar için günde 2,9 saatten 4,5 saate, erkekler için günde 0,3 saatten 1,1 saate çıktığını ortaya koydu. Toplumsal yeniden üretimin yükünü sırtında taşıyan kadınlar, geçtiğimiz bir yılda yaşlıların, hastaların, çocukların, engellilerin bakımını daha da çok üstlendiler, hijyeni sağlamak üzere her zamankinden daha çok vakit ayırdılar, dahası çocuklarının eğitimi için de daha çok çaba harcamak zorunda kaldılar. İçinden geçtiğimiz kriz, kadınlar için eşit ve özgür bir dünyaya açılan yollara daha çok taş koymamız, patriyarkal kapitalizme karşı örgütlenmeye ve dayanışmaya devam etmemiz gerektiğini bir kez daha gösterdi.