2016’da vizyona giren 110 yerli filmden sadece 11 filmde yönetmenlik koltuğunda bir kadın bulunuyor. Pek çok ülkenin olduğu gibi Türkiye’nin de kadın yönetmenler konusundaki karnesi oldukça zayıf

Türkiye’de kadın yönetmenler nerede?

Geçen hafta sinema sektöründe kamera arkasındaki cinsiyet adaletsizliğini masaya yatırmıştık. Sinemanın ilk yıllarında yönetmenlik, yapımcılık, senaristlik gibi kamera arkasındaki rollerin pek çoğunda, kadınların yüzde 50'ye yakın bir oranda bulunduklarını biliyoruz. Ancak 1930'lara gelindiğinde bu durum dramatik bir şekilde değişmişti. Hollywood’da ve diğer pek çok ülkede sinema sektörü endüstrileştikçe, kadınların kamera arkasındaki varlıkları yavaştan yok oldu. ABD ve İngiltere'deki günümüzdeki istatistikler kabaca gösteriyor ki çekilen 100 filmden sadece 10'unda bir kadın yönetmen imzası bulunuyor (kadın senaristler ise yüzde 13).

İstatistiklerdeki anormal derecedeki dengesiz oranlar, kamera arkasındaki rollerin dağılımının ve hatta iş tanımlarının, erkeklerin elinde olduğunu gözler önüne seriyor.
Uzun yıllardır bu durumun sinema sektöründe kanıksanmış olması, sinema sanatının yaratıcı evreninin, ideolojisinin ve estetik dünyasının erkek egemen bir bakışla sınırlı kalmasını da son derece doğal karşılamamızla sonuçlandı. Sanki yedinci sanatın içerisinde kadınların yaratıcı olarak bulunmamaları normalmiş gibi gelmeye başladı. Geçen hafta İngiliz yönetmen Andrea Arnold BBC'de verdiği röportajda bu adaletsizliğe dikkat çekmişti: "Erkek hikayeleriyle büyüdük. Filmlerin çoğunu yazan ve yönetenler erkek - ve onlar insan ırkının sadece yarısını oluşturuyor."

Türkiye'deki durum

Andrea Arnold'un röportajını okuduğumda Türkiye'deki bazı verilerin dünyayla benzerlik taşıyıp taşımadığını merak etmeye başlamıştım. Bu amaçla boxofficeturkiye.com'un verilerini tarayarak son 3 yılda vizyona giren yerli filmlerden kadın yönetmene sahip filmlerin istatistiğini çıkardım. Ne yazık ki ortaya çıkan sonuç, hiç şaşırtıcı değil ki diğer ülkelerdeki verilere paralellik gösteriyor. 2016 yılının ilk on ayında şu ana kadar vizyona giren toplam 101 filmin sadece 11 tanesinin yönetmenlik koltuğunda bir kadın bulunuyor (%10,89). 101 film arasından 25 film 100 bin izleyici barajını aşmış durumda; bunların arasından ise 21 tanesi erkek yönetmen, 2 tanesi kadın yönetmen, 2 tanesi de iki yönetmene (bir kadın bir erkek) sahip (%16).

Durumun finansal, kültürel ve sosyolojik açıdan farklı boyutları var. Ancak sinema sanatının estetik ve ideolojik sınırlarının sadece erkek egemen bir bakış açısınca şekillenmesini istemiyorsak, bu "yol"u kadınlar için kısaltacak her türlü öneriyi tartışmaya açmak gerekir.

2015'te vizyona giren 136 yerli filmden 16 tanesinin yönetmenlik koltuğunda bir kadın bulunuyor (%11,76). 136 film arasından 46 film 100 bin izleyici barajını aşmış; bunların arasından ise sadece 3 film kadın yönetmene sahip (%6,52). 2014'te ise vizyona giren 112 yerli filmin 15'inin yönetmenlik koltuğunda bir kadın bulunuyor (%13,39). 112 film arasından 32 film 100 bin izleyici barajını aşmış; bunların arasından sadece 2 filmde bir kadın yönetmen imzası bulunuyor (%6,25).

turkiye-de-kadin-yonetmenler-nerede-196186-1.

Göze çarpanlar

Kadın yönetmene sahip filmlerin oranında artış bir yana yıllar arasında azalma var. Bu yıl gişede varlık gösteren filmler arasında kadın yönetmenlerin çektikleri filmlerde bir artış göze çarpıyor. Yine de rakamlar olması gerekenin epey gerisinde. Son üç yılın ortalamasına baktığımızda, son üç yılda vizyona giren yerli filmlerin sadece yüzde 12,03'ünün kadınlar tarafından yönetildiğini görüyoruz. Son 3 yılda 100 bin barajını aşan 103 filmden sadece 9'unun yönetmenlik koltuğunda bir kadın bulunuyor (%8,73). Bu ortalama bizi ABD'nin biraz ilerisine, Avrupa ve İngiltere'nin biraz gerisine yerleştiriyor. Ki bu da Türkiye'deki sinema sektörüne de tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi bazı yükler getirmeli. Bu kontekst çerçevesinde pek çok ülkede pozitif ayrımcılık uygulanmasından, fon dağılımlarında yönetmenliklerin düzenlenmesine kadar konuşulan farklı başlıklar var.

Meselenin oldukça girift bir kültürel boyutu da olduğu açık. Dünyadaki sinema trendleri bağlamında yönetmenlik koltuğuna uzanan yol, öyle ya da böyle bir şekilde, kadınlar için daha zor hale getirilmiş durumda. Bu durumun finansal, kültürel ve sosyolojik açıdan farklı boyutları var. Ancak sinema sanatının estetik ve ideolojik sınırlarının sadece erkek egemen bir bakış açısınca şekillenmesini istemiyorsak, bu "yol"u kadınlar için kısaltacak her türlü öneriyi tartışmaya açmak gerekir.