Bülent Yüksel ile radyo da yaptığımız konuşma esnasında ; bir şeye çok sinirlendiğini söyledi” Bu futbol yapılanması nedir?.. ” diye.
Aslında haklı olduğu nokta var; çünkü herkes bir yapılanmadan söz ediyor ama içeriği konusunda bilgi veremiyor.
Sanki bu kelimenin arkasına saklanılıyor gibi bir hava var ortada…
Öncelikle bizim kendimize ait bir “kurumsal” futbol anlayışımız yok.
Yani ‘ekol’…
Hal böyle olunca bir takım savunma mekanizmaları geliştirilerek zaman kazanılacak cümleler ve kelimeler ortaya atılarak süreç içinde tekrar bir zaman kazanma stratejisi ortaya konuluyor.
Ama nafile zamanlar oluyor bu süreçler…
İşte 2008 Terim dönemi...
Hiddink dönemi…
Ve Avcı dönemi…
Ortada futbola ait ve bizim Ulusal takıma ait hiçbir şey yok.
Sadece teknik adamların kendilerine ait günlük ve maçlık stratejileri var.
O yüzdendir ki sonuçlar bu kadar iniş ve çıkışlıdır.
Hele hele dönem; siyasi ve bir takım insan gücü etkisi altındaysa durum daha da vahimleşiyor.
Futbol bu süreç de “güçler” için bir araç haline geliyor ki maçın ve kadroların bir önemi kalmıyor.
Neyse Bülent Yüksel’in haklı olduğu kaygılarına açıklık getirelim.
Yapılanma; bir oyuncu tercihi değildir.
Yapılanma; süreklilik arz edecek prensipler silsilesidir.
Tabiî ki bu sürece uygun oyuncular belirlenecek ama önemli olan prensiplere uygun oyuncu havuzu belirlenip bu kadro istikrarı ile oyun anlayışının oturtulmaya çalışılmasıdır.
Bu zaman dilimi içinde skor olarak istediğinizi alamaya bilirsiniz ama uzun vade de başarı kaçınılmaz olur.
İşte Löw ve Almanya…
Van Gaal ve yeni kadrosu ile Hollanda.
Geçiş dönemi kadrosu ile uzun vade kadroyu iç içe sokarak istenilen yapıyı kurmak futbol adına istikrarı sağlar.
Acı olan ise bizim ne Löw dönemini ne de Van Gaal dönemini yaşayamayacağımızın  gerçeğini bilmemizdir.
Teknik yapı içinde isimler gelip geçecek fakat aynı tartışma yıllarca sürüp devam edecek.
Bundan emin olabilirsiniz.
Çünkü kimsenin futbol kaygısı yok.
En azından Bülent Yüksel kadar…