Bağımsız tiyatrolar ekonomik çıkmazda. Sahnesini kapatan Tandoğan, “Bu ekonomik krizi fırsata dönüştürmeye çalışanlarda popülarizm etkisiyle çok fazla kayıp olmuyor ama burada sanatın kendisi kaybediyor” diyor.

Türkiye gerçekliği perdeyi de kararttı
Küçük Salon, ekonomik kriz nedeniyle kepenk indirdi. (Fotoğraf: BirGün)

Işıl ÇALIŞKAN

Ekonomik kriz her alanda olduğu gibi özel tiyatroları da olumsuz etkilemeye devam ediyor. Pandeminin açtığı yara henüz iyileşmemişken üstüne önlenemeyen döviz kuru artışı ödeneksiz tiyatroları hayati tehlikeye soktu. Dayanamayıp kepenk indirmek zorunda kalanlar da cabası. Sorun yaşayan yalnızca sahne işletmecileri de değil. Sahnesi olmayıp oyun çıkarmak da bir o kadar maliyetli artık. En çok zarar gören ise bağımsız işlerin peşinden gidenler. Tiyatrocular, kültür politikasının uzun vadeli çözümlerle düşünmesi gerektiğine vurgu yapıyor ve ekliyor: “Bu da özel tiyatro ve tiyatrocuların kurumsal tiyatrolar olanaklarına getirebilecek bir yapı oluşturmak. Hem maddi düzeydeki karşılığını oluşturmak hem de kabul görmek yani bir muhatap yaratmak.”

Tiyatro dünyası ile sorunları ve çözüm önerilerini konuştuk.

NERESİNDEN TUTSANIZ ELİNİZDE KALIYOR

Pandemi döneminde evini kapatıp tiyatroya taşınan Küçük Salon’un işletmecisi Emre Tandoğan, ekonomik krizle birlikte hiçbir destek göremeyince yükü kaldıramadı ve sahnesini de kapatmak zorunda kaldı. Oyunlarını başka sahnelere konuk olarak sürdüren Tandoğan, “Sonrasında sahne bulmak adına çok zorlandık. Çünkü mekânların var olma süreçleri zora düştü. Kendilerini var etmeye çalışırken bir de konuk olacak ekiplerin orada var olma süreçlerindeki sorunlar doğdu. Seyirci sayısındaki azalmalar, oyuncuların yevmiyelerinin ödenmesindeki sıkıntılar, nakliye masraflarının artması… O kadar ucu bucağı olmayan sorunlar silsilesi ki neresinden tutsanız elinizde kalıyor.”

Emre Tandoğan, Küçük Salon işletmecisiEmre Tandoğan, Küçük Salon işletmecisi

Yeni bir proje üzerinde çalıştığını belirten Tandoğan’a krizin etkilerinin oyuna yansımasını sorduğumuzda, “Tek kişilik işler çok fazla hoşlanmadığım bir stil olmasa da mecburen bir ya da iki kişilik işler yapmak gerekiyor. Nakliye olmayacak bir iş tercih ediyorum mümkün olduğunca. Nakliye fiyatları uçmuş durumda. Elde ettiğiniz gelir nakliye masrafının çok üzerinde kalıyor. 100 kişilik bir salonda ayda 4 kere oynayacağımıza 250 kişilik bir salonda ayda 1 kere oynuyoruz ki bütün masraflar bir kereye insin ve olacaksa bütün seyirci potansiyeli oraya yüklensin” yanıtını veriyor.

Ekonominin dışında aşırı bir popülerizm olduğunu gözlemlediğini belirten Tandoğan, “Dizi oyuncularının oynadığı biletlerin 450 lira olduğunu düşünün buralar neredeyse yüzde 100 performans devam edebiliyor. Daha farklı işler denemeye çalışan küçük gruplarda ise sorun daha çok artıyor. Bu ekonomik krizi fırsata dönüştürmeye çalışanlarda popülerizm etkisiyle çok fazla kayıp olmuyor ama bence burada sanatın kendisi kaybediyor. Bu da sanatsal düzeydeki işlerin düşüşüyle sonuçlanıyor. Öte yandan bir öğrenci eskiden ayda 4 tane aktiviteye gidiyorsa şimdi bunu 1’e indirgemek zorunda”

Eğer artışlar erken seçim olmazsa tiyatrolar için ciddi bir kayba yol açacağını ifade eden Tandoğan, kültür politikası açısında kamu ihtiyacı olan bir iş olduğunun farkındalığına vurgu yapıyor. Kültür politikasının uygulayıcıları kabul edilebilecek Bakanlık ve yerel yönetimlerin destek planlamasını yapması gerekiyor. Kültür politikasının uzun vadeli çözümlerle düşünmesi gerekiyor. Bu da özel tiyatro ve tiyatrocuları kurumsal tiyatrolar olanaklarına getirebilecek bir yapı oluşturmak. Hem maddi düzeydeki karşılığını oluşturmak hem de kabul görmek yani bir muhatap yaratmak.

MİNİMAL OYUNLAR AĞIRLIKTA OLACAK

Tiyatro yazarı Özen Yula ise, tiyatro sezonuna ekonomik krizin yansımalarını şu sözlerle özetliyor: “Tiyatro sezonunda pandemi etkisiyle yoğunlaşan az kişili ve yoğun dekor/kostüm kullanılmayan oyunlar bir tür olarak oturmaya başlamıştı. Ekonomik kriz sahne üzerinde de ekonomik kısıtlamaları olumlatan bir duruma dönüştü. Ya da starların rol aldığı ve gösterişli dekor/kostüm kullanan ama bilet fiyatları yüksek oyunlar belirdi ana sahnelerde. Ana sahne dediğim mekânlar prodüksiyon giderlerini yükseltince bu bilet fiyatlarına da yansıdı. Ama orada star dediğimiz oyuncular oynadığı için biletler satılıyor. Seyirci muhtemelen “Gider sevdiğim oyuncuyu canlı görürüm” diye oraya o parayı vermeyi tercih ediyor bir defalığına. Daha çok hikâye anlatıcılığı, meddah geleneği devamı oyunlar çıktı ortaya.” Yula, yeni tiyatro düzeninde de yenilikçi gruplarda minimal oyunların ağırlıkta olacağı görüşünde.

Özen Yula, Tiyatro Yazarı Özen Yula, Tiyatro Yazarı

Yula’ya “Nasıl bir destek tiyatroları rahatlatır?” diye sorduğumuzda, “Kültür Bakanlığı başta salon kiraları, harcamaları, sigorta masrafları gibi konularda ve biletlerden alınan vergi durumlarında destek sağlarsa adının ve varoluş içeriğinin özünü dolduran bir kapsamda çalışmış olur gibi geliyor bana” cevabını veriyor.

ARTIK TEK KİŞİLİK OYUNLAR VAR

Tiyatro eleştirmeni Bahar Çuhadar da, her dönemde kendi yağlarıyla kavrulmak zorunda olan, bilet fiyatı üzerinden KDV ve gelir vergisi kesintisi gören, devlet desteğinden çoğu kez faydalanamayan özel bağımsız tiyatroların pandemi sürecinde “neredeyse ölümcül bir darbe” aldığını ifade ediyor. Bu süreçte dört bağımsız tiyatro mekânını tamamen kaybettiğimizi hatırlatan Çuhadar, günümüzde tiyatroların akıbetini şu sözlerle özetliyor: “Pandemi kısıtlamaları bittiğinde seyirci de tiyatroyu özlemişti ki salonların doluluk oranı umut vericiydi. Ama olumsuz gidişat bitmedi; döviz krizi patlak verdi, fiyatların durmaksızın yükseldiği bir döneme girdik. Hâlâ içinde olduğumuz bu ekonomik darboğaz özellikle bağımsız tiyatroların üretimini olumsuz etkiliyor. Çok küçük salonlarda tüm biletlerin satıldığı oyunlara rastlasak da orta ölçekli pek çok mekân artık salonu dolduramıyor ne yazık ki. Bilet fiyatları 90 TL gibi rakamlardan başlıyor ki bu fiyatlar bir tiyatro yapımını ‘kurtarmak’ için yeterli değil ama her şeyden kısmak durumunda kalan seyirci için de karşılaması zor meblağlar haline geldi. Hâl böyle olunca topluluklar tek kişilik, az dekorlu, düşük maliyetli oyunlara yöneldi. Herhalde bu sezon olduğu kadar fazla tek kişilik oyun olmadı Türkiye tiyatro sahnesinde! Telifli oyunlarda da belirgin bir düşüş var, teliflerin döviz üzerinden olduğunu düşünürsek bu da çok olağan. Tek kişilik, yerli yazarların kaleminden çıkan, hızla üretilmiş hissi veren metinlerle karşılaşıyoruz artık. Sahnede dört veya daha fazla oyuncu görünce “Oo, ensemble oyun! Kalabalık kadro!” der olduk…”

Bahar Çuhadar, Tiyatro Eleştirmeni Bahar Çuhadar, Tiyatro Eleştirmeni

Bağımsız tiyatrolar artan kira giderleri, hızla artan elektrik, doğalgaz maliyetleri ve azalan seyirci sayısı karşısında yaşam mücadelesi veriyor. Oysa özellikle Kadıköy gibi kültür sanatın başkenti olduğu iddia edilen, bundan övünen ilçelerde kültür sanat üreten yapıların yerel yönetim tarafından bir tür kamu hizmeti verdiğinin kabul edilmesi ve türlü çeşit desteklerle donatılmaları lazım.

Prodüksiyon tiyatrolarından bahsetmedim, onlar zaten arkalarında büyük yapım şirketleri, sponsorlar, 250-350 TL bandında sattıkları biletler ve yüksek PR güçleriyle faaliyet gösteriyor.