Müftülere nikâh yetkisi veren tasarı, ayrıntılı düşünülmüş, rejim değişikliğine, medeni hak kazanımlarının kaybına ve yok edilmesine yönelik bir çalışma. Parlamentosunda, Anayasası’na aykırı işlemlerin yapıldığı bir ülkenin geleceğinden korkum var

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü: Müftülere nikâh yetkisi  açık bir Anayasa ihlalidir

SEBAHAT KARAKOYUN sebahatkarakoyun@birgun.net @ssenyaprak

Büyük tepkilere neden olan “müftülere nikâh yetkisi veren tasarı” bugün Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek. AKP’nin “nikâh dairelerindeki iş yoğunluğunu gidermeye yönelik masum bir düzenleme” gibi sunmaya çalıştığı tasarının sakıncalarını, ne anlama geldiğini Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü ile konuştuk. Tasarıyla ilgili “Ajandası farklı olanlarca çok ayrıntılı düşünülmüş, rejim değişikliğine, medeni hak kazanımlarının kaybına ve yok edilmesine yönelik bir çalışma” değerlendirmesi yapan Güllü, düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğunun da altını çiziyor. “Parlamentosunda Anayasası’na aykırı işlemlerin yapıldığı bir ülkenin geleceğinden korkum var” diyen Güllü, kadınlara “şimdi mücadele zamanı” diye seslendi.

»Müftülüklere nikâh yetkisi veren tasarı Meclis kapanmadan önce son dakikada sunuldu. Yeni yasama yılının ilk işi de o oldu. Nedir bu acelenin sebebi?
Bizler kadın cinayetleri, istismar, tecavüzlerle uğraşırken bizim için birden bire ama ajandasında başka konuları olanlar için çok ayrıntılı düşünülmüş, dikkatli incelediğimizde rejim değişikliğine, medeni hak kazanımlarının kaybına ve yok edilmesine yönelik bir çalışma gündeme geldi. Buraya döşenen taşlar Meclis’te daha önce kurulan Boşanma Komisyonu’ndan, tecavüzcüyü koruyan önergeden geçti. AKP iktidara geldiğinden beri başlayan kadını aşağılama sürecini yaşadık. Bu tasarı Meclis’e sunulduğunda da kadın örgütleri olarak tedirginliğimizi hemen dile getirdik. Sayın Cumhurbaşkanı’ndan da bir yanıt bekledik. Boş durmadık, biz çalıştık ama siyaset durdu. Siyasetin konularının fazlalığı, ortamın gerginliği, Türkiye’nin içerde ve dışarıda yaşanan sorunlar… Çok önemsenmedi. Biz Sayın Cumhurbaşkanı’na yazdığımız mektupta da “Düzenlemeleri geri çekin, beraber tartışalım, konuşalım” dedik. Ama bu olmadı ve tasarı altı saat içinde alt komisyondan ardından da aynı sürede komisyondan geçti. Bütün kadınların hayatını yok edecek medeni hak kaybının en önemli sonucu olur bu yasanın çıkması. Bundan sonra daha farklı şeyler de gelecektir. Genel Kurul’dan da geçti diye bakıyoruz ama biz mücadelemize devam edeceğiz, çıkmadık candan ümit kesilmez.

Ülkenin geleceğinden korkum var
»AKP ‘Avrupa’da da kilise nikâhı var, bu imam nikâhı değil, yığılmaları önleyecek’ iddialarıyla tasarıyı savunuyor. Size göre asıl amaç nedir?

İş yoğunluğu cümlesine kargalar güler. Hangi belediyenin önünde taşan dosyalar ya da “Ben evlenmek istiyorum ama gün alamıyorum” diye eylem yapan var? Bu ülkede resmi nikâhın yanı sıra imam nikâhı yaptırmak isteyenlere bir engelleme var da biz mi bilmiyoruz? Bunlar işin laf olsun, torba dolsun gerekçeleri. Kilise, resmi nikâh belgesini ortaya koymadan nikâh kıydıramıyor. 2015 yılında Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bir karar var, siz Türkiye’nin herhangi bir yerinde bir camiye gidip nikâh kıydırabiliyorsunuz, burada bir cezai müeyyide yok. Zaten 2015’ten bu yana bu konuda bir rahatlık var. İmam kadının yaşını sormuyor, hatta kadın gitmeden nikâhı kıyıyor. Siz bunu devlet eliyle yapmak istiyorsunuz. Müftüye verilen yetki müftülüklere verilir oldu, komisyonda. Bu camideki imama ‘al devlet de arkanda, istediğin nikâhı kıyabilirsin’ demek. Hayal dünyasında yaşamayalım, ikametgahlarımız Ankara’da, İstanbul’da olabilir ama biz sahada gezen insanlarız. Yokluğun, yoksulluğun, cehaletin ne aşamada olduğunu biliyoruz. Türkiye hâlâ “Cin çarpmış, cini çıkartmak için cinsel ilişkiye gireceğiz” denildiğinde buna inanan insanların olduğu bir ülke. Eğitimliler kendi hakkını savunur ama asıl eğitimsizlerin hakkını savunmak gerekir. Bu düzenleme Anayasa’ya da aykırıdır. Parlamentosunda Anayasa’sına aykırı işlemlerin yapıldığı bir ülkenin geleceğinden korkum var.

»Neden korkuyorsunuz?
Korkunun ana noktası yasalar nezdinde garantiye alınmıyor yaşantımız. Alanya’da kolluk kuvveti alkollü olduğu için bir kadını dövdü. Dövüldükten sonra kadın travma geçirdi, adresi kaybedildi, hastane kaydı olmadı. Sivil toplumların ve vatandaşın baskısı ile polis tutuklandı.

Korkum buradan geliyor. Bunun ardından da yayın yasağı geldi. Yayın karartmayla amaç bu görüntüleri unutturmaktır. Suudi Arabistan’ın bile kadına araba sürme hakkı verdiği bir süreçte, biz bunları yaşamaya zorlanıyoruz.

AYM’den geri dönecektir
»Düzenleme Anayasa’ya aykırı dediniz ancak AYM’den son dönem çıkan kararlar da ortada. Bu açıdan da bir güvence ortamı yok.

Bir yasa gayretine giriyorlar ama yanlış bir gayret, AYM’den geri dönecektir. AYM’den dönmediği anda artık rejimi değişmiş olarak kabul edebiliriz. AYM’den dönecek bir yasa için bu kadar emek sarf edip bu kadar enerji harcanmasına üzülürüm. Anayasa’ya rağmen bu düzenleme kabul edilirse bu rejimin adı artık Türkiye Cumhuriyeti olmaz. Bazıları “Müftü de nikâh kıysa ne olacak” diyorlar, müftü nikâh kıyamaz, Diyanet’in personelidir, din işleri ile görevlidir. O zaman yarın hastanenin doktoru da kıysın, avukat da kıysın diyebilecek misiniz? Eğer AYM Anayasa’ya aykırılığı görmezden gelirse kadın hareketi olarak farklı eylemler düşüneceğiz. Kadınlar burada herhangi bir siyasi taraf değil. Toplumu oluşturan iki kesimden birine, erkeklere sonsuz hak, kadınlara ise “Sen bir dakika dur, kim oluyorsun, azdın, haddini aştın, kıyafetine dikkat et, erken yaşta evlen, eşine itaat et” diyorsun.

turkiye-kadin-dernekleri-federasyonu-baskani-canan-gullu-muftulere-nikah-yetkisi-acik-bir-anayasa-ihlalidir-363758-1.

Kadınlarla alıp veremedikleri var
»Tasarıdaki beyana dayalı nüfus kaydı da son derece sakıncalı sonuçlar yaratacak değil mi?

Kadınlarla bir alıp veremedikleri var, din adamları, siyasiler kim ağzını açsa kadınlar... “Bu 1950’lerden beri de kullanılan bir maddeydi, eski dönemde niye itiraz etmediniz” deniyor. Eski dönem itibari ile itiraz edilecek bir nokta yoktu. Köyde altı ayında kar olan yerlerde ilçe ya da nüfusa gidip bildirirdiniz. Şimdi “Beyan usulüyle kaydı mülki idare amirlikleri, aile hekimleri kontrol edecektir” dersen ben orada kuşkulanırım. Aile hekimleri nerede var? İllerde, ilçelerde varsa sen beyan usulünü illere getiriyorsun demektir. Neden beyan usulü illere geliyor? Buradaki senin kulağı arkadan gösterme metodunu gördüm, sen o sokaklara giderken ben dönüyordum. Zaten buydu bizim sıkıntımız, köylerde de yeni doğanları nüfusta bir başkasının üzerine kaydediyorlardı. Şimdi sen bunu kente getiriyorsun. Dede, baba, babaanne kim giderse gitsin beyanı kabul edecek bir nüfus dairesi ve kimlik verecek. Bu düzenleme de erken yaş evliliklerini artıracaktır.

Rastlantı değil
»Müftülüklere nikâh yetkisiyle ilgili tasarı tek değil. Buna paralel eğitimde de müfredattan, ders kitaplarına, sicili bozuk vakıflarla işbirliği protokolü imzalanmasına, din görevlilerinin okullarda derse girmesine kadar pek çok gerici uygulama rastlantı değil sanırım.

Bu ülkenin nikâhla ilgili bir sorunu var mıydı, yoktu. Fol yok, yumurta yokken neden bu konu gündeme geldi? Amaç oy aldıkları seçmene “Sen dindarlık istiyordun, al sana dindarlık” mesajı vermekti. Bütün bunlar bir siyasi referans. Eğitimde akademik çevreleri, sahada çalışanları işin içine katarak yapılacak değerlendirmelere göre adım atsalar ne olur, kıyamet mi kopar? Evet, onlar açısından kıyamet kopar. Çünkü sorgulamayan birey yetiştirmek istiyorlar. Kadınların sorgulamalarından çekindikleri için ağızlarını kapatıyorlar, ufuklarının, algılarının değişmesini engellemeye çalışıyorlar. Ülkenin geçmiş mücadelesinin , kurucu değerinin isminin yok edildiği, kadını aşağılayan, saçma sapan geleneksel baskıları referans alan kitaplarla ülkenin çocuklarının, gençlerinin beyinlerini yıkamaya çalışıyorlar. Elbette rastlantı değil bütün bunlar. Akşam rüyasını görüp sabah uygulamaya geçmediler. Son 15 yıl içinde bilinçli bir şekilde alıştırarak, tepkileri zayıflatarak gelinen bir nokta.

turkiye-kadin-dernekleri-federasyonu-baskani-canan-gullu-muftulere-nikah-yetkisi-acik-bir-anayasa-ihlalidir-363759-1.

Kadınlar kararlı
»Tepkilerin bilinçli bir alıştırma süreciyle zayıflatılmasından söz ettiniz. Nereye kadar varır bunun sonu?

Ülkedeki birlikteliğin yapı taşları bozuldu. Sokakta yürürken kadına omuz atan bir erkek modeli, yurttaşlar arasında husumeti körükleyen bir sürecin sonucu. Sistemi değerlendirip yan yana gelip mücadele vermekte sıkıntılar yaşandı. Ancak şimdi ucu herkese dokunmaya başladı. Yapılan yanlıştan kendi çocukları da zarar görüp bütün okullar imam hatibe çevrilince, ekonomide alarm zilleri çalınca daha önce sesi çıkmayanlar da “Ahh” diye bağırıp “Bana da dokunmaya başladı, sistemde arıza var” demeye başladılar. Ama süreçten cesaret alanlar bilsinler ki böyle bir yere varılamaz. ‘Ben yaptım oldu’ diyenlere ‘Siz yaptınız ama olmayacak’ diyoruz. Kadınlar bu sisteme karşı mücadelede kararlı.

Amaç rejim değişikliği
»16 Nisan’daki başkanlık referandumu cesareti, cüreti artırdı mı?

Ben 16 Nisan öncesindeki kampanya sürecine dikkati çekmek istiyorum. Sahada “Hayır” kampanyasını yürütenlerin önemli bir çoğunluğunu kadınlar oluşturuyordu. Yeterince tepki gösterilmediğini düşünenler, halkın Türkiye Cumhuriyeti’nin yıkılmasına onay vereceğini düşünüyorlarsa bu büyük yanılgı olur. Bugün ülkede sokak hareketleri yoksa bu yurttaşların sağduyulu yaklaşımından kaynaklanıyor. Müftülere nikâh yetkisi, müfredatı, ders kitaplarını değiştirmek, yarın başka benzer adımlar…

Bunların hepsi rejimi değiştirmeye yönelik adımlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Biz ideoloji partisiyiz” dedi. Dayatılan ideolojiye karşı “Kimse sokağa dökülmüyor, oldu-bitti” diye düşünmesinler. Kadınlar bu ülkenin Kurtuluş Savaşı’nda omuz omuza mücadele ettiler. Sabırla bekliyoruz. Kadın hareketi kazanımlarını korumaktan, mücadeleden vazgeçmeyecek, çağdaşlıktan ödün vermeyecek.

»Kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz, ensest olaylarına her gün yenileri ekleniyor. Farkındalık mı bu, olaylar mı arttı size göre?
Gazetelerde, televizyonlarda gördüğümüz, şiddet, taviz, tecavüz, ensest haberleri, doğramalar, kesmeler, cinayetlerin ardı arkası kesilmiyor. Her şeyin ilki vardı. Eğer bir olay meydana geldiğinde net bir tavır ortaya konulmazsa devamı gelir. Eğer bir emniyet müdürü Münevver Karabulut cinayetinin ardından “Kızını dövmeyen dizini döver, bu saatte kızın dışarıda ne işi var” demeseydi, arkasından Özgecan Aslan cinayeti, Ayşe Paşalı cinayeti olmazdı. Saldırganları cesaretlendiren yaklaşımların, cezasızlığın yansımalarıdır, sokaklarda yaşanan kadına saldırı olayları. Bu gidişle daha da artacak.

Ne sözümüz ne yapacaklarımız bitti
»Bu olumsuz tablo karşısında kadınlara neler söylemek istersiniz?

Kadın- erkek herkes ama özellikle kadınlar geleceklerini karartacak, yaşam tarzlarını değiştirmeye yönelik bir sürece karşı mücadele etmeliyiz. Biz kadın örgütleri olarak önderlik etmeye, yol göstericiliğine devam ederiz ama kadınlar bilsinler ki bugün bu mücadeleyi yapmazlarsa en az 50 yıl geriye gidecekler. Bugün kendileri için, çocukları için gelecekleri için mücadele etmek zorundalar. “Kadınlara hakları altın tepside sunuldu, mücadele etmeden kazandılar, kıymetini bilmiyorlar” diyorlar. Oysa altın tepside sunulmadı, biz önceki kuşağın mücadele ederek elde ettiği haklara sahip olarak doğduk. O nedenle fazla mücadele etmeye gerek duymadık belki ama şimdi mücadele zamanı. Ne sözümüz bitti ne de yapacaklarımız. Bunu herkes iyi bilsin.