PISA, 2018'de "Yaratıcı Düşünme Becerisi"ni test etti. Türkiye, 36 OECD ülkesi ortalamasını yakalayamadı. Önemli olan sıralamadaki yeri değil (binde birle de 30. olunabilir), ortalamayı yakalayabilmesiydi. Olmadı. 2021 ve 2024'de yapılacak sınavlarda sonuç değişmeyecek. Hatta daha da kötü olacak. Çünkü PISA, 2021'de matematiksel düşünme ve akıl yürütmeye, 2024'te bilim değerlendirmesine odaklanacak.

Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA), Bir Bakışta OECD'nin Eğitimi, Uluslararası Matematik ve Bilim Çalışması Trendleri (TIMSS), Dünya Değerleri Araştırması, Avrupa Sosyal Anketi ve Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Raporu verileri birleştirilerek elde edilen sonuç, din eğitimine ağırlık veren ülkelerin matematik ve fen bilimlerinde başarısız olduğunu gösteriyor.

Intelligence dergisinde yayınlanan araştırma (2016), din eğitimine kaynak aktarmanın, öğrencilerin zaman ve enerjisini dini uygulamalarla tüketmenin okul ve eğitim başarısına olduğu kadar yaşam kalitesine (sağlık, gelir elde etme) de negatif etkisini tespit ediyorlar. Eğitimde dine daha fazla zaman ve kaynak ayırmanın mutlak bir sonucu da dinin bilimi dışlaması oluyor. İslamcıların iddia ettiği gibi dini dersler çocuklara dinlerini öğretmiyor; çocuğun bilime meyletmesini engelliyor, bilimi okullardan uzaklaştırıyor.

Yukarıdaki araştırmada da yer alan Prof. Gijsbert Stoet (Psikolog), PISA gibi uluslararası sınav sonuçlarının analizinden elde ettiği başka bir makalesinde cinsiyet eşitliği olan ve olmayan ülkelerdeki kadınların matematik ve fen bilimlerindeki başarısını karşılaştırıyor (https://journals.plos.org/plosone/article?id=10.1371/journal.pone.0153857). Sonuç tabi ki tahmin ettiğiniz gibi…

PISA 2021'de Türkiye’yi daha kötü bir sonucun beklediğini görmek için müneccim olmaya gerek yok. Adamlar Bahçeli Matematiği’ni test etmeyecek; Türkiye’nin matematik okuryazarlığını yani matematiksel akıl yürütmeyi, matematiğin yaşayan dünyanın soru ve sorunlarını çözmede kullanıp kullanmadığını ölçecek. Türkiye bu yoldan dönmezse, 2024 PISA daha da zor geçecek; çünkü 2024’ün konusu bilim olacak…

Çinliler diğer uluslardan daha mı zeki?

Türkiyeli, Finlandiyalılardan veya Çinlilerden daha az, Almanyalılar da Türkiyelilerden daha zeki değil. Aynı yaştaki Çinli öğrencinin çözdüğü matematiksel problemi, Panamalı öğrenci çözemiyorsa; Finlandiyalı okuduğunu anlıyor ve anlatabiliyor, Türkiyeli anlamıyor ve anlatamıyorsa sorun zekâda değil, bilinçte demektir.

Bilinç bilmeyle ilgili; insanlar/toplumlar arasındaki bilinç farkını maddi koşulları belirler: Dersi alınan ve bilinmesi gereken konu hakkında bilgisizlik çekiliyorsa o konu öğretilememiş, yanlış öğretilmiş veya öğrenme engellenmiş demektir. Öğrenememe ve öğretememe, öğrenenin öğrenmeye engel durumundan kaynaklanmıyorsa yöntem sorununa işaret eder. Yanlış öğretme ve öğrenmeyi engelleme ise kasıt gerektirir.

İnsanlar, ister Çin'de isterse Şili'de dünyaya gelmiş olsun, aynı biyolojik özelliklere sahiptir. Öyleyse, bizim çocuklarımız Çinli çocuğun çözdüğü problemi neden çözemiyor? Kaldı ki halkımız, en az Norveçliler kadar öğrenmeye istekli ve bu konuda ciddi çaba içinde.

Çocuklarımızın öğrenme güçlüğü yok, bu iktidar döneminde dünyada uygulanıp da bizde denenmeyen eğitim-öğretim yöntemi de kalmadı (Finlandiya’nın 7. sıraya düşmesiyle Çin modeline döneceğiz). Geriye bir neden kalıyor, kasıt! Çocuklarımıza yanlış şeyler öğretiliyor. PISA’nın “Türkiye'de en az ve en çok başarılı öğrencilerin, aynı okulda kümelenmiş” tespiti de gösteriyor ki daha çok yoksullara yanlış yapılıyor.

PISA, öğrenciler arası seçme, yerleştirme ve yarışma sınavı değil. Ülkelerin eğitim politikasını değerlendirir ve bunu raporunda belirtir. PISA Direktörü Andreas Schleicher iki yıl önce Türk eğitim sisteminin dünyaya uyum sağlayamadığını söyledi. Çünkü "Öğrettikleriniz artık gereksiz" dedi. Direktörün diplomatik ifadesini şöyle çevirebiliriz: Eğitim bilimle yapılır, dinle değil...