Türkiye enerjide dışa bağımlı durumda ve bağımlılık giderek artıyor. Duble yol, köprü ve neredeyse artık ilçelere uzanan havalimanlarıyla oy toplayan iktidar aslında Türkiye’yi daha fazla petrol bağımlısı yaptı

Türkiye’nin başı petrolle belada

Türkiye'de 2016 sonunda, petrolün birincil enerji talebi içerisindeki payı yüzde 31’e çıktı. Onu yüzde 28 ile kömür ve doğalgaz izliyor. Doğalgazın neredeyse yüzde 99’u, petrolün de yüzde 93’ü dışarıdan geliyor. Bu durumda doğalgaz daha kritik gibi görülebilir ama onun çaresi var. Türkiye isterse elektrik üretiminde doğalgazın payını daha da azaltacak güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelebilir. Binalarda doğalgazın payını azaltmak için de enerjiyi verimli kullanabilir ya da Dikili ve Sandıklı’da olduğu gibi jeotermal enerjiden faydalanabiliriz. İşe doğru binalar ve kentler kurarak başlarsak doğalgazın payı daha da aşağılara iner.

Petrolde dışa bağımlılığı azaltmak ise daha zor. Türkiye’nin birincil enerji tüketiminin sektörlere göre dağılımını incelediğinizde nedeni görülüyor. Ulaştırmanın payı yüzde 20’ye çıkmış. 2012’de bu rakam yüzde 17’ydi. Sanayinin payı yüzde 25, kömür ve doğalgazla çalışan termik santralların payıysa (çevrim sektörü) yüzde 23. Özetlersek, bir yerden bir yere gitmek, ticaret ve mal taşımak için harcanan enerji neredeyse ülkenin sanayisinin harcadığı miktara eşit ve hemen hemen hepsi ithal petrolden elde ediliyor.

Türkiye’nin 22 milyonluk araç filosunun yüzde 54’ü otomobillerden, yüzde 3,8’i ise kamyonlardan oluşuyor. Bu tablo da gösteriyor ki, petrolün çoğu bireylerin ister ticari ister keyfi, bir yerden bir yere ulaşması için harcanıyor. Uçaklarda da durum aynı. Avrupa’da ise iş insanlarından politikacılara toplu taşıma kullanımı yaygın. Bisikletle işine giden başbakanlar var bizde makam aracından geçilmiyor. Toplu taşımanın özendirilmesi için başta siyasetçilerin otomobil sevdasından vazgeçmesi gerek. Özellikle de her yere metro yaptık diyen belediye başkanlarının. İşe gidip gelirken bizler gibi otobüse, metrobüse binin de görelim samimiyetinizi...

Türkiye’nin enerji ithalatı faturasında petrolün doğalgazın önünde olduğu da pek dile getirilmez. 2012’de 60 milyar dolarlık rekor enerji ithalatının 31,5 milyar doları ham petrol ve petrol ürünleri, 23 milyar dolarıysa doğalgaz kaynaklıydı. Hem çevreyi kirleten hem de bütçeyi delen diğer günahkârın adını pek duymazsınız.
turkiye-nin-basi-petrolle-belada-410931-1.
Birilerinin petrole dokunmak istemediği ortada ama iş giderek kötüleşiyor. Petrolün enerji tüketimindeki payıyla beraber petrol fiyatları da artıyor. Brent petrolünün varil fiyatı 70 dolara geliyor. Altı ay önce 48 dolardı. Ülkede ulaşım kara ve havayoluna bağlanmış, kentlerde ise toplu taşıma, sağlıklı kentleşme modelleri ihmal edilmiş. Herkes otomobil almaya özendiriliyor. Ülke ekonomisi adeta otomobil ve petrol üzerinden alınan vergilerle yürüyor. İnsanlar trafikte sıkıştıkça daha fazla petrol tüketiyor, böylece daha fazla vergi ödüyor. Öyle garip bir ülkede yaşıyoruz.

Duble yol, köprü ve neredeyse ilçelere kadar uzanan havalimanlarıyla oy toplayan iktidar aslında Türkiye’yi daha fazla petrol bağımlısı yaptı. Enerjideki dışa bağımlılık sorununu da bu yüzden çözemiyor. Etrafınızda, “otoyol yaptılar, köprü yaptılar” diye mırıldanan biri varsa ona, petrolde İran, Irak ve Rusya’ya nasıl bağımlı olduğumuzu hatırlatın. Trene binmek yerine gaza her bastığında, köprü ve otoyollardan her geçişinde Türkiye’nin döviz kaybettiğini bilsin. Milliyim diye gezinen birinin her şeyden önce yaşadığımız otomobil imparatorluğuna karşı çıkması gerek. Aracından yakıtına, köprüsünden uçağına her şeyi ithal olanın enerjisi nasıl milli olur?