Türkiye’nin bir beka sorunu, yani bir varlık yokluk sorunu var mı, yok diyen taş olur, elbette ki var! Eğer 17 yılda 60 milyar dolarlık özelleştirme yapmış, üstüne de 360 milyar dolar borç almışsanız, ama buna rağmen ekonominizin geldiği nokta burasıysa, üretim yoksa, işsizlik alıp başını gitmişse, milyonlar açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyorsa, ortada elbette […]

Türkiye’nin bir beka sorunu, yani bir varlık yokluk sorunu var mı, yok diyen taş olur, elbette ki var!

Eğer 17 yılda 60 milyar dolarlık özelleştirme yapmış, üstüne de 360 milyar dolar borç almışsanız, ama buna rağmen ekonominizin geldiği nokta burasıysa, üretim yoksa, işsizlik alıp başını gitmişse, milyonlar açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyorsa, ortada elbette ki bir beka sorunu vardır.

Hazine garantili yollarla, köprülerle, şehir hastaneleriyle bir avuç müteahhide halkın kuşaklar boyu para aktarmasına yol açacak bir saadet zinciri kurarsanız, bir beton ekonomisi inşa ederseniz, tabi ki o ülkede bir beka sorunu olacaktır.

Ekonominin bağımlılığını azaltmak adına, kalkınma adına, sanayileşme adına, refahı artırmak adına hiçbir şey yapmıyor, planlı programlı bir iktisat politikası izlemiyorsanız beka tehdidiyle baş edebilir misiniz?

Uluslararası şirketlerin çıkarları için tarımı ve hayvancılığı bitirmişseniz, köylünün üretim yapmak için bir nedeni kalmamışsa, soğan ve et ithal eder hale gelmişseniz, insanlar üç kuruş daha ucuza sebze meyve yemek için “varlık kuyrukları”nda sıra bekliyorlarsa muhakkak ülkenin bekası tehdit altındadır.

Gelir dağılımının düzelmesi adına tek bir adım dahi atmamışsanız, vergi yükü hala emekçinin, yoksulun sırtındaysa, milyonlarca kişi sendikasız, güvencesiz çalışıyorsa, işçiler her gün üçer beşer yaşamını yitiriyorsa bu bir beka meselesi değildir de nedir?

Ordu da dâhil devletin bütün kurumlarını bir cemaate teslim edip kadrolaşmasına izin vererek o cemaatle yıllarca iş tutarsanız, bir cemaatin darbe kalkışmasında bulunacak kadar güçlenmesine göz yumarsanız, bir cemaati tasfiye ederken başka tarikat ve cemaatlerin önünü açarsanız, o ülkenin bekası elbette ki tehlikeye düşecektir.

Tarikat yurtlarında, dershanelerinde, okullarında küçücük çocukların hayatlarının çalınmasına, organize bir kötülüğün çocukları diri diri toprağa gömmesine ses çıkarmazsanız, failleri korur, gözetir, kollarsanız memleketin bekasını tehlikeye düşürmüş olmaz mısınız?

Üniversiteleri bilim yapamaz bir yer haline getirir, liyakate önem vermez, her yere eşi dostu doldurur, gençlere bir gelecek vadetmez, insanları ülkesine küstürürseniz, beyin göçünün sıradan bir vaka haline gelmesine yol açarsanız ve ülkenin en eğitimli, en akıllı kesimleri akın akın yurtdışına giderse, o ülkede doğal olarak bir beka sorunu olacaktır.

Oy uğruna toplumu tam ortasından ikiye bölüp kutuplaştırır ve size oy vermeyen milyonları terörist ilan ederseniz, illet, zillet derseniz, beka tehdidi dediğiniz şeyi bizzat kendi ellerinizle yaratmış olmaz mısınız?

Sınırlarınızın ötesinde birtakım işler çevirip komşu ülkelerde rejimi değiştirmek gibi girişimlerde bulunur, emperyal hayallerle dış politikada maceracılığa soyunursanız, ülkeyi emperyalist güçlerin oyun sahası haline getirirseniz, sürekli pazarlıklar üzerine kurulmuş bir siyaset izlerseniz ülkeyi bir beka tehlikesiyle karşı karşıya bırakmış olmaz mısınız?

Sorular çoğaltılabilir ama mesele anlaşılmış olmalı. Türkiye’nin elbette ki bir beka meselesi vardır ama bu hem iktidarın iddia ettiği gibi bir mesele değildir hem de bizzat iktidarın izlediği politikaların bir neticesidir.

Türkiye’nin beka meselesi, ancak eşitlikçi ve özgürlükçü bir gelecek perspektifle, kalkınma ve sanayileşmeye dayalı halkçı, kamucu ve bağımsızlıkçı bir ekonomi modeliyle, akılla, hukukla, bilimsel eğitimle, liyakatle, barışçıl politikalarla çözülebilir. Meselenin bizzat kaynağı olanların ise meseleyi çözme ehliyeti yoktur.