Saray rejiminin yol açtığı tahribat ülkeyi geri dönülemez bir yola sürüklemek üzere. Özellikle tek adam rejimi ile beraber yasama, yürütme ve yargının bir kişide toplanması krizi giderek derinleştirdi. Krize yönelik doğru politika izlemekten uzaklar. Kriz, hem ekonomik hem de toplumsal anlamda yurttaşı nefes aldıramaz hale getirdi. Raporlar ve veriler ise yaşanan vahim tabloyu gözler önüne seriyor.

Türkiye’nin dört yıllık çöküşü: Uçuruma sürükledi

POLİTİKA SERVİSİ

Türkiye, ekonomiden, adalete hiç olmadığı kadar büyük bir krizle karşı karşıya. Krizin temelinde ise ülkeyi 20 yıllık süreçte uçuruma sürükleyen AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisi oldu. Merkez Bankası rezervleri dibi bulmuş, pandemiyle beraber ekonominin dengesi kaybolmuşken Erdoğan’ın inatla gerçekleştirdiği faiz indirimleri hızlı bir ekonomik çöküşe yol açtı. Çöküşün nedeni olarak ise birçok uzman başkanlık sistemini işaret ediyor. Başkanlık sistemiyle birlikte 2017 sonrası hem politikada hem de ekonomide izlenen adımların Türkiye’yi geri dönülmesi çok zor bir yola soktuğu ve bunun sonucu olarak AKP’yi kolay bir seçim ortamının beklemediği fikri hâkim.

Diğer taraftan Saray yönetimi ise çözüm için 2023’ü işaret etmekten öteye gidemiyor. Çözüm önerisi ya da krize yönelik atılacak adımlar yerine AKP içerisinde sürekli 2023 seçimi dillendiriliyor. Hatta daha da ileriye giderek 2071’in yol haritasın bile çiziyorlar. Ancak güncel veriler Erdoğan ve AKP için trenin çoktan kalktığını gösteriyor.

SAĞLIKTA SONUNCUYUZ

Erdoğan, sağlıkta özellikle şehir hastaneleri üzerinden başarı hikâyeleri anlatırken rakamlar bunun tam tersini söylüyor. OECD’de sağlık harcamalarının GSYH’ye oranı temel alındığında Türkiye, 38 ülke içinde sonuncu sırada yer bulabildi. Türkiye’nin hemen üstünde ise sırayla Lüksemburg yüzde 5,4; Meksika yüzde 6,2 ve yüzde 6,3 ile Macaristan geliyor. TÜİK’in 2020 yılı verilerine göre ise Türkiye’de kişi başı sağlık harcaması 2 bin 997 TL oldu. Bu veriler dikkate alındığında Türkiye’de yapılan 100 liralık genel sağlık harcamasının 78 lirası devletten, 22 lirası özel sektörden geldi. 16,7 lirası ise hane halklarından geliyor. Özellikle pandemi döneminde ülke sağı sisteminin makyajı tam anlamı ile döküldü. Covid 19 pandemisinden ölenlerin bile tam hâlâ yayımlanmadı. Şehir hastanelerinin ve kışkırtılmış sağlık talebinin yarattığı kaos devam ediyor. Randevu almak bile imkânsız hale geldi.

turkiye-nin-dort-yillik-cokusu-1033173-1.

TEK ADAM REJİMİ KURUMSALLAŞTI

Karar alma süreçlerini hızlandırdığı iddia edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, iddia edilenin aksine kritik önemdeki birçok kamu kurumunda hantallaşmaya yol açtı. 2018 yılının 24 Haziran’ından bu yana başkanlık sistemiyle yönetilen Türkiye’de bu süreçte sular hiç durulmadı. Ekonomiden iç ve dış siyasete kadar hemen her konuda olumsuz görüntüler ortaya çıktı. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) önemini kaybederken yasama, yürütme ve yargı tek bir adamın elinde toplandı.

HALK İRADESİ HİÇE SAYILDI

2019 yerel seçimlerinin üzerinden henüz 1 yıl bile geçmeden Erdoğan’ın talimatıyla birçok il ve ilçeye kayyum atamaları gerçekleştirildi. İlk olarak 18 Ekim 2019 tarihinde Hakkâri Merkez Belediyesi'ne, Hakkâri Yüksekova Belediyesi'ne ve Mardin Nusaybin Belediyesi'ne kayyum atandı. Geçen yıllar boyunca HDP’nin tek bir belediyesi kalmadı. CHP’nin kazandığı Yalova belediyesi de benzer bir uygulama ile gasp edildi. İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere büyükşehir belediyeleri her türlü baskıyı yaşadı.

YOLSUZLUĞA KARŞI EN BAŞARISIZ ÜLKE

Avrupa Yolsuzlukla Mücadele Grubu’na (GRECO) göre Türkiye, 46 ülke içinde tavsiyeleri yerine getirme konusunda başarısız olan 13 ülke içinde yer aldı. Raporda yer alan bilgilere göre, Türkiye geçen yıl GRECO’nun milletvekili, hâkim ve savcılarla ilgili yaptığı 31 tavsiyenin ortalama yüzde 51,6’sını yerine getirmedi, yüzde 38,7’sini kısmen yerine getirdi. Diğer taraftan 180 ülkenin kamu sektörü yolsuzluğuna göre sıralandığı 2021 Yolsuzluk Algı Endeksi'ne göre Türkiye 38 puanla 180 ülke arasında 96’ncı sırada yer aldı. Türkiye ile aynı puanı paylaşan ülkeler, Arjantin, Brezilya, Endonezya, Sırbistan ve Sahra-Altı Afrika’da küçük bir krallık olan Lesoto oldu.

BASININ ÖZGÜRLÜĞÜNDE AVRUPA SONUNCUSU

TBMM gündeminde yer alan sansür yasası ile ülkedeki basın giderek daha çok susturulmaya çalışılıyor. Uzun süredir basın özgürlüğünün olmadığı ülkede bu yasa ile beraber Saray, istediği kişiye ceza verme yetkisini eline almış olacak. Diğer taraftan Türkiye, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün her yıl açıkladığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde de bu yıl 180 ülke içerisinde 149'uncu sırada yer aldı. Raporda basının özgür olmadığı tek Avrupa ülkesi olarak Türkiye yer aldı. Gazeteciler yaptıkları haberlerden dolayı gözaltına alınmaya, tutuklanmaya devam etti. Başta sosyal medya yasası olmak üzere 2020’de çıkarılan sansür yasasının daha gelişkini Meclis’in yeniden gündeminde.

EĞİTİMİN NİTELİĞİ GERİLİYOR

Ülkedeki en büyük sorunlardan biriyse eğitim olarak görülüyor. Özellikle eğitimin giderek niteliksizleştirilmesi öğrencilerin gelişimine de büyük zarar veriyor. Eğitim Sen “2021-2022 Eğitim Öğretim Yılı Sonunda Eğitimin Durumu” raporunda birçok sorun ele alınıyor. Eğitimin niteliğinde yaşanan gerilemenin sürdüğüne dikkat çekilen raporda, eğitimde ticarileşme ve eğitimi dinselleştirme uygulamaları, çocuk ve gençlerin dini cemaat ve vakıfların kreşlerine ve yurtlarına yönlendirilmesi, çocuklara yönelik taciz ve istismar vakalarının artması, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik uygulamasının sürmesi gibi çok sayıda sorunun geçtiğimiz öğretim yılına damgasını vurduğu belirtildi.

AYM VE AHİM BAĞLAYICI OLMADI

Erdoğan, ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM) ve Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kararlarına da uymayarak kendi bildiğini okumaya devam etti. “Siyasi tutuklular” eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın tutuklanmalarının Anayasa’ya aykırı olduğu ve bir an önce serbest bırakılmaları gerektiğine dair karar verilmesine rağmen bu karara uyulmadı. Kavala ve Demirtaş’a beraat çıkmadı.

HER GÜN YENİ BİR KADIN CİNAYETİ

Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış kararı büyük tepkiler topladı. Danıştay Savcısı’nın İstanbul Sözleşmesi’nin feshi kararının iptali talebini sürekli yinelemesine rağmen Erdoğan bildiğini okumaya devam ediyor. Bu süre içerisinde ise kadın ölümleri, tacizler artarak devam ediyor. Türkiye’de yaşayan kadınların sokağa çıkmaya korkar olmasının altında ise Saray yönetimi yer alıyor. İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararından itibaren ülkede 300’ü aşkın kadın erkekler tarafından katledildi, yaklaşık 300 şüpheli kadın ölümü meydana geldi.

turkiye-nin-dort-yillik-cokusu-1033174-1.

EKONOMİYE GÜVEN DİBE VURDU

TÜİK tarafından aylık olarak yayımlanan Tüketici Güven Endeksi, tüketicilerin maddi durumları ve ülke ekonomisine yönelik değerlendirmeleri ile harcama ve tasarruf eğilimlerini gösteriyor. Başkanlık döneminde tüketici güveninde ciddi bir gerileme yaşandı. Ekonomik kriz, Covid-19 salgını ve artan pahalılık tüketici güven endeksinde çakılmaya sebep oldu. Haziran 2018’de 90,6 olan tüketici güveni Haziran 2022’de 63,4’e geriledi. Bu durum halkın ekonomiye güvenmediğini ve geleceğe ilişkin karamsar olduğunu gösteriyor.