Almanlar yenilince biz de yenilmiş sayılıyor, belki de Arjantin’le aynı kaderi paylaştığımız için ‘mavi-beyaz’ çubuklu formaya geçiyorduk. Arjantin’de erken kalkan darbe yapıyordu. Türkiye’de de öyle. Latin Amerika ülkesinde, 1976’da ilan edilen askeri diktatörlüğün fiili Başkanı Jorge Rafael Videla’ydı. Diktanın başlangıcından 1983 yılına kadar 30 bin kişinin gözaltında kaybedildiği rapor edildi.

30 Nisan 1977 tarihinde Devlet Başkanlığı Saray’ın yakınlarında 14 kadın toplandı. Evlatlarını istiyorlardı. İşte 40 yıllık ‘Plaza de Mayo Anneleri’nin başlangıç hikâyesi buydu. ‘Cumartesi annelerine’ ilham verdi. Kim bilir, belki de üzerinde çok düşünülmeyen, hatta bilinmeyen ama hissedilen bu ortak, yıkık dökük hikâyelerdi sahadaki Arjantin sevgisinin nedeni.

Eski Türkiye… Öyle çok matah bir yer değildi. Ama yine de nahif şeyler vardı. Almanya yenilince biz de yenilirdik mesela. Sonra hep birlikte Brezilya’yı dener, sonunda Arjantin’e geçerdik.

1978 yazına, buz gibi köpüklü bira ve Kempes’in şiir gibi futbolu damgasını vurdu. Televizyonlar henüz evlerde yaygın değildi. Arjantin’in büyüleyici futbolunu izlemek üzere Çiçek Pasajı’na akın eden kitleler, mavi-beyazlılar fileleri havalandırdıkça keyfe geliyordu:

“Çek bir bira daha, aynı Arjantin gibi büyük olsun.”

Velhasıl bira ucuz, Kempes yıldız olunca, Arjantin dünyada şampiyon, Türkiye’de bira markası oldu. Büyük bardakta sunulan biraya ‘Arjantin’ denmeye başladı.

Halkın bira sevgisi buralardan geliyordu. ‘Müseccel marka’, bunu iyi kullandı. Aslında ilk kez 1976 yılında yayınlanan reklamını, geçen bir kaç senede ‘hazır televizyon da evlere girmeye başlamışken’ sıklaştırdı, rakiplerine kapak yaptı:

“Bira bu kapağın altındadır…” Önemli olan müseccel markanın bira olması değil, biranın müseccel marka olmasıydı.

Eski Türkiye de öyle matah değildi ama… Halkın bira içme, keyif çatma, çakırkeyif olma özgürlüğü vardı. ‘Müseccel marka’, üzerine gururla büyük boyda amblemini yapıştırdığı kamyonlarla Türkiye’nin en ücra köşelerindeki bakkallara kadar gidiyor, şişeleri sıra sıra ticari tipteki buzdolaplarına diziyordu.

Bir yenilik: Muhbir firma konsepti

Rahat günlerdi ama devir değişti. Önce televizyondaki reklamlar yasaklandı. Ardından şişeler buzlandı. Geleneksel-muhafazakâr ailede, bira filan içilecek değildi. Dizilerde, filmlerde; şişeler, kadehler toptan kaldırıldı. ‘Müseccel marka’ ve öteki bira firmalarının mallarının taşındığı araçlardaki logolar söküldü. Gizli gizli, suçlu gibi ürün taşır oldular. Saat 22:00’den sonra içki satışı yasaklandı. Valilikler halkın bira keyfine limon sıktı; “Sahil şeridinde, açık alanda bira içmek ahlaka mugayirdir.”

İslam, Türk kültürü, ceddimiz üzerine biraya ayar verip, ahlâk bina ederken… Kimse çıkıp da; ‘Yavuz Sultan Selim, çabuk kafayı bulur, içince şiir okur, II. Selim’in lakabı sarhoştur, 4. Murad Afyon ve alkol merakı yüzünden 36 yaşında sirozdan gitmiştir, II. Abdülhamit ise roma düşkündür’ demedi.

Sadece siyasal İslam’ın ikiyüzlü ahlâksızlığı değil neo liberalizmin ekonomik politikaların, patronun ahlakı bu! Bira, rakı ve sigaraya ödenen paranın yarısından fazlası vergi. Yeni, özel tüketim vergisi (ÖTV) oranları birada yüzde 63, elmas, tekne ve yatta ise yüzde sıfır. ‘İçiyorlarsa bedel ödeyecekler, biz de para kazanacağız’ diyen kurnaz devlet aklı. Bir taşla iki kuş çakallığı. Sultan’ın ‘kraliçeyi’ taklidi: ‘Bira bulamazlarsa, elmas içsinler.’

Halk, bu nedenle sokakta tütün sarıyor, evinde bira yapıyor… İmalat gittikçe yaygınlaşıyor. Fakat satışı 5.7 oranında düşen müseccel marka temsilcisi şikayetçi oluyor: “Evde yapılan bira vergilendirilsin!” Muhbir firma konsepti!

Gücü, gücü yetene… Sıkıysa; içki satışının sınırlanması, sponsorluklarının elinden alınması, reklamlarına ambargo konması, araçlarındaki logoların yasak olmasına tepki koysana!

Eski Türkiye de… Matah değildi ama… Bir racon, bir ahlâk vardı. AKP iktidarı kısa sürede kendi ahlâkına göre biçimlenen, kurum, kurul ve kişiler yarattı.

Zaten yamalı bohça olan, 7 başlıklı, 173 maddeli Anayasa’nın delinmeyen bir tek maddesi yok.

Ne olacak ki ‘özgürlükleri konu alan’ iki maddeyi de iktidara “vergiyi düşür’ demek cesaretini göstermek yerine, “halktan vergi alınsın” deme cüretini gösteren müseccel marka deliversin.

Eski…

Yeni Türkiye artık bu kapağın altında…

Madem öyle iktidara böyle firma; O zaman çek bir Arjantin bol köpüklü olsun.