Seçim yolunda, kişisel arzu uğruna yönetim biçimleri üzerine estirilen “yalan rüzgârı” ve aynı kişinin “Anayasa dışı seçim kampanyası”, şubat ayından bu yana “Birlikte” köşesine damgasını vurdu.

"MEZARA GÖTÜRECEK DEĞİLİM"
Kişi için yönetim modeli arayışında makul gerekçeler ortaya konabilir miydi? Yasama-yürütme ve yargıya ilişkin yetkileri tekelde toplama üzerine çok şey söylendi; denge ve denetim yolları dışında. Güvence adına akıllarda kalan beyan ise, “mezara götürecek değilim”... Ne var ki, bu söz amacı tamı tamına ele veriyor: “Yeni rejim benim için ve ölünceye kadar yöneteceğim.”
AK Partili seçmenler ne ölçüde ikna oldu, bu popülist ve kişiselleştirilmiş propagandadan? Bunu pazar günü göreceğiz.

"PARLAMENTER REJİM BEKLEME ODASINDA"
12. Cumhurbaşkanı, Anayasa-dışı yönetim iradesini bu sözle ortaya koydu. Anayasal açıdan şöyle okunabilir: “TBMM, Hükûmeti düşüremez; Hükûmet de TBMM’ye karşı sorumlu değil, sadece benim güdümüm altında...”

Cumhurbaşkanı söylem, işlem ve eylemleriyle, “bekleme odası” nitelemesine anlamını verdi. Hükûmeti güdümü altına almakla yetinmedi; kendisi için Anayasa’nın öngördüğü statü yerine seçim meydanlarına inerek, parti başkanları yarışmasındaki fiilî yerini aldı...

Askerȋ darbe dönemleri bir yana bırakılırsa, yürürlükteki anayasal düzende ilk kez tanık olunan bu uygulama, siyasal rejimi nitelendirme arayışını da beraberinde getirdi. Anayasa’nın öngördüğü parlamenter mekanizmayı askıya alarak yönetimi, Anayasa dışına da çıkarmış oldu. Kimisi buna olağanüstü, kimisi de fiilȋ rejim dedi.

Olağanüstü rejim tanımı Anayasa’da var olduğuna göre, “hukuki olmayan”ın karşılığı olarak “fiili” demek daha uygun. Anayasa’nın uygulanması konusunda “gözetme yetkisi”ne sahip bir kişinin bunu yapması ise, “anayasal darbe” şeklinde de nitelendirildi.

Her ne olursa olsun, 10 Ağustos 2014-7 Haziran 2015, “ara dönem” olarak incelenecek ve üzerinde tezler yazılacak...

HUKUK MU, EKMEK Mİ?
Pazar günü verilecek oyların anlamı, ülkeyi hangi parti veya partiler, hangi program öncelikli olarak yönetecek vb soruların hayli ötesine geçiyor. Şu ayrışma, yanıt anahtarını da sunuyor: Hukuka saygı gösteren bir yönetim kurulabilecek mi, yoksa şimdiki gibi veya uzantısı şeklinde “Anayasa-dışı” bir yönetim mi devam edecek?

Gerçi siyasal partiler, maliye ve iktisat öncelikli seçim bildirgeleri hazırladı. Bunlar önemli kuşkusuz. Ne var ki, hukuka olan ihtiyaç, ekmekten daha fazla. Maliyetine gelince, “hukuka saygı, ekmeği üretmekten daha kolay.” O nedenle, “asgari ücret için o paraları nerede bulacaksın?” şeklindeki eleştiriye karşılık, muhalefet partileri, iktidar partisine şunu sorabilmeli idi: “Hukuka saygı için para mı gerekli?”

"ÇALDIĞIMI SÖYLÜYORUM, SEN DE ÇALDIĞINI SÖYLE"
Televizyon programında saz çalıp türkü söylemesini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eleştirmesi ile ilgili S. Demirtaş, şunları söyledi:

“Bugün Cumhurbaşkanı ben saz çaldım türkü söyledim diye bana meydanlarda hakaret ediyor. Ben çaldığım her şeyi söylüyorum. Sen de çaldığın her şeyi söylüyor musun? Sen çaldıklarınla halka kan kususturdun artık. Keşke sen de sadece saz çalsaydın.”

HDP Eş Genel Başkanın’ın, AKP “fiili” başkanı için söylediği sözler, iktidardan halka şöyle de çevrilebilir: Ne ekmek, ne de hukuk.

TIR'LARIN SIR'RI
Aslında, TIR’ların da ekmek için kullanıldığı beyan edilmişti “resmen”. Silâh için kullanıldığı teşhir edilince, şimdi hukuk bir kez daha katlediliyor.

Şu halde, ekmek ve hukuk arasında sıkı bir ilişki var: Hukuk yoksa, ekmekten de yoksun kalınabilir.

Bu süreçte basına yönelik baskı, askeri yönetimde bile daha ılımlı idi.

K. Evren’in yürüttüğü 7 Kasım 1982 Anayasa (ve kendisi için oy) kampanyası bile, bu kadar tehdit edici değildi…

SORUMLU YURTTAŞ SANDIK BAŞINA
Bu nedenle pazar günü verilecek her oy, “hak ve ödev” ikilemini aşan bir anlam taşıyor; hatta sağ-sol veya Türk-Kürt, Alevȋ-Sünnȋ gibi ideolojik-etnik ve mezhebe dayalı ayrım veya önceliklerin de çok ötesine geçiyor: Türkiye (su ve ekmek kaynakları kurutulmamış ülke), Türkiye halkı (hak ve özgürlükleri temel değer olarak kabul eden toplum) ve Türkiye devleti (hukukun üstünlüğü üzerine inşa edilen siyasal yapı) için...

Gelecek tasarımını bu üçlü eksene yönelik yapabilen partiye oy vermek, yurttaş sorumluluğunu yerine getirmek demektir.

Haydi sandık başına...