İslamcı otoriter bir devlet yönetimine sahip Malezya bugünlerde çalkalanıyor. Gerekçe yolsuzluk ve usulsüzlükler. Günlerdir başkent Kuala Lumpur başta olmak üzere ülke genelinde zimmetine yedi yüz milyon dolar geçirmekle suçlanan Başbakan Necip Rezzak’ın istifası için protestolar düzenleniyor. Hükümet yetkilileri, para transferlerinin adı açıklanmayan Ortadoğulu kaynaklardan gelen ‘siyasi bağışlar’ olduğunu, ortada bir usulsüzlüğün olmadığını savunuyor. Ancak eski başbakan Mahathir Muhammed de paranın bağış olduğuna inanmadığını söyleyerek, Rezzak’ı istifaya çağırdı.

• • •

Malezya bir dönem Türkiye için rol model olarak gösteriliyordu. Mahattir Muhammed’in temellerini attığı otoriter İslam modeli AKP’nin iktidara geldiği yıllarda çokça tartışıldı. Siyasal İslamcılar nezdindeki sembolik önemi büyük. Başta Ahmet Davutoğlu olmak üzere neo-Osmanlıcıların önemli figürleri burada, Uluslararası İslam Üniversitesi’nde, staj gördü, eğitildi. Birçok kadro bu üniversiteden devşirildi. Kuala Lumpur’dan dönen AKP kadroları, benzer bir modelin Türkiye’ye de transferi için ellerinden geleni yaptı.

• • •

Malezya ve Türkiye birçok konuda benzerlik arz ediyordu. Bir ABD projesi olan “Ilımlı İslam” modelinin iki başat ülkesiydi. AKP’nin giderek otoriterleşip aslına rücu etmesiyle son yıllarda Rezzak’ın ülkesi bir adım daha öne çıkmıştı. AKP tökezleyene kadar her iki ülke de “rol model” olarak İslam coğrafyasına pazarlanıyordu. 2013 yılının ekim ayında Malezya’ya giden ABD Dışişleri Bakanı John Kerry “çok inançlı, modern ve girişimci” olduğunu söylediği Malay ülkesini yeni partneri ve ortakları olarak ilan etmişti. Böylece Türkiye’den boşalan yere Malezya yerleştirilmişti.

• • •

Kerry’nin Malezya övgüleri iktidarının ilk dönemlerinde AKP’ye düzülenlerle aynı. AKP Türkiyesi de benzer sözlerle cilalanıyordu: Modern, girişimci, inançlı. Her iki ülke de bölgesel işlevleri, konumları ve İslam coğrafyasındaki etkileri açısından kollanıyordu. Eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrook Ağustos 2005’te şöyle diyordu örneğin: “11 Eylül’den beri ABD, dünyanın her yerinde ılımlı İslami demokrasiler istiyor. İşte, sadece iki tane var: Türkiye ve Malezya...”

• • •

Washington bu konuda yalnız değildi. “Ilımlı”, otoriter, işlevsel yapı sadece Okyanus ötesinin değil içerideki saltanat sevdalılarının da sevgilisiydi. İçerideki yandaşlar “Kalkınmak için biraz diktatörlük şart” sözleriyle AKP’nin otoriterleşmesine destek sunarken Malezya’ya göndermede bulunuyorlardı. Malezya’nın kalkınmacı İslamcı modeli herkesin ağzını sulandırıyordu. Binalar yükseliyor, inşaatlar sürüyor, IMF’ye yol verilmiş keyifler tıkırdı. Kim neyleder insan haklarını, muhafazakârlaşmayı, artan baskıyı, yaşam alanlarına yönelik saldırıları.

• • •

Ama öyle olmadı. Her iki ülkede de “ılımlı İslam” modeli çuvalladı. Daha doğrusu Türkiye’de çuvalladı, Malezya’da patlak vermeye başladı. Tıpkı AKP Türkiyesi’nde olduğu gibi, Rezzak’ın Malezyası da yolsuzluklara, rüşvete, bürokratik kayırmacılığa boğuldu. Yolsuzluklar arttıkça içerideki baskı, muhafazakârlaşma ve sansür de arttı. Siyasetçiler pisliklerini gün yüzüne çıktıkça dine sarılır oldu. Hem Malezya’da hem de Türkiye’de özellikle son on yıl içinde İslam-laiklik tartışmaları yoğunlaştı. Laiklik tartışması ülke gündeminin de ilk sıralarına taşındı. Öyle ki Rezzak hükümeti, laiklik konusunun televizyon ve gazetelerde tartışılmasını bile yasaklamak zorunda kaldı. Türkiye henüz o aşamaya gelmese de gelişmeler hızla o yönde.

• • •

Türkiye Malezya olur mu? Bir dönemin kült tartışma konusuydu. Birkaç yıl öncesine kadar Himalayalar’dan Çin Denizi’ne bütün bir İslam coğrafyasına model olarak sunulan “Ilımlı İslam modeli” iflas etti. Modelin iki “güzide” ülkesi Türkiye ve Malezya’da siyasal İslamcılar dünyevi tutkularına yenik düştü. Yolsuzluk, rüşvet, adam kayırmacılık, baskı, sansür ve muhafazakârlaşma toplumu boğma noktasına getirdi. Türkiye’nin Malezyalaşma serüveni Gezi Direnişi’ni ortaya çıkardı. Kalkınmacı İslamcı model şimdi de Malezya’yı sarsıyor. Şimdi soruyu tersine çevirme zamanı: Malezya Türkiye olur mu? Göreceğiz.