Yönetimdeki karmaşa çok yaygın ve girift. Genel olarak iki neden öne çıkmakta: Hukuk yerine kişisel eğilimlerin baskın gelmesi; demokrasinin temel ilkesi olan liyakat yerine, yandaşlık ve/ya kayırmacılığın yaygın bir uygulamaya dönüşmesi.
İşte başlıca dört karmaşa alanı: Anayasa, din, dış politika ve Suriye.

“Yeni anayasaya hayır!”
Başkanlık mı? Yarı-başkanlık mı? Partili cumhurbaşkanlığı mı? Belli değil. Bilinen tek şey, bütün yetkileri “Reis’in uhdesi”ne geçirmek; nasıl ve ne pahasına olursa olsun… Bu yolda, parlamenter rejimi çökertmek için her yol mubah görülüyor. Anayasa’nın geri kalan kısmı umurunda değil zevatın. Her kafadan farklı bir ses çıkması da bundan. AKP’nin derdi yeni Anayasa filan değil; amacı, bunu gündemde tutarak “toplum mühendisliği”ne ivme kazandırmak.

“Öğrenciler camiye…”
“Toplum mühendisliği” çalışması çok yönlü olsa da, esasen din ve mezhep temeline dayanan toptan harekât önde. Öyle ki, dünyevilik konusunda, -Aydınlanma’dan insan hakları çağına kadar- içselleştirilmeye çalışılan değerleri yıkmak için, Batı hedef tahtasında. Hatta, utanmadan sıkılmadan, “kaybedilmiş bir asır”dan söz edebiliyorlar. Batı ürünü olan bütün nimetlerden yararlanmak için de yarışma ikiyüzlülüğünü de hiç eksik etmeden.

Aynı cenah için, “Kâbe” eksenli Doğu ise, “öte dünya” güvencesi. Bu nedenle, Doğu’nun uhrevi değerleri pek makbul.
Heyhat! O kadar saldırganlar ki, Kâbe ile yetinmeyip Ayasofya’yı bile işgal edebiliyorlar; üstelik Anayasa’nın açıkça belirlediği statülerini bir kenara bırakarak…

Şimdi de, “4 gün okul, 1 gün cami” projesi tezgâhlanıyor. Bunun anlamı şu: Zorunlu din dersi yetmedi, seçimlik adı altında yeni zorunlu din dersleri kondu. Bu da yetmedi; imam hatiplere zorla öğrenci yönlendirmesi yapıldı. Hızlarını alamadılar; öğrencileri camilere dolduracaklar…

“Dış politika: Onarımı imkânsız”
Cumhuriyet’in, dünya ölçeğindeki özgünlüğü, “demokrasi ve laiklik uzlaşması” yolunda güçlü temeller atmak ve dış politikada tarafsızlık olmuştur.

Bu ekseni kırmak ve mezhep temelinde “toplum mühendisliği” ve dış politika inşası yolunda on yıllık mesai, hem ülke içinde hem de Türkiye’nin komşuları ve başka devletlerle ilişkilerinde derin hasarlara yol açtı. AK Parti iktidarları, Türkiye’yi güvenilir bir ülke olmaktan çıkarmak için elden geleni yaptı.


Ödenen ağır bedel karşısında; “düşmanlıkları azaltma” söylemi başladı, günahı da Davutoğlu’na yükleyerek neredeyse…
“Müslüman kardeşler” eksenli mezhep politikasından dönüş işareti mi?

İçeride “paralel avı”nın temeli “mezhep siyaseti” değil mi?

Oysa, içte ve dışta kırılıp dökülenlerin onarımı imkansız denebilecek kadar zor…

“Vatandaşlık, ayrımcılık aracı olamaz”
“Suriyeliler vatandaşlığa alınacak…” diye bir açıklama yapıyor “yetki” sahibi olmayan kişi. Ardından, “yetkili ve etkisiz” ne kadar zevat varsa, onu konuşmaya başlıyor. Nereye kadar gidiyor iş? Suriyelileri, TOKİ konutlarına yerleştirmeye kadar.

İtirazlar yükselince; “hayır, hepsini değil, -doktor, mühendis gibi- işe yarayanları alacağız”. Ya gerisi? Mesela doktoru aldınız. Kardeşi veya annesi ne olacak?

Gore adası, 1848’e kadar Afrikalı kölelerin pazarlandığı yer. Ayıklama merkezi, ibret müzesi. Göğüs büyüklüğüne kadar vücut ölçüleri de alındıktan sonra penceresinden gemiye aktarma işleminin yapıldığı oda, insanlığın utanç mekânı.
Sizin ayıklama tarzınız nasıl olacak?

Sahi, TOKİ’nin on binlerce boş konutu mu var? Bu işte bir yanlışlık yok mu? TOKİ, inşaatlarıyla, başta mülkiyet hakkı gelmek üzere, tarihsel, kültürel ve doğal mirası, bu amaçla mı zedeledi yoksa?

“Kaosun kaynağı belli”
Karmaşa yerine “kaos” kullanımı daha uygun düşer yaşananları açıklamak için: “karışık, karmakarışık, düzensiz… Devlet yönetiminde, “görev+yetki+sorumluluk” zinciri bir kez kırılınca, iş kaosa kadar gidebiliyor. En kötü koalisyon hükümetinden bile beter…

İşte bu kaotik ortamda, bir yandan Türkiye Cumhuriyeti çökertilirken; öte yandan bir “paralel devlet” inşası hızla devam ediyor. Külliye adı altında, “5 milyon kitaplı kütüphane”ye varan genişletme çalışması, paralel devlet simgesi. Kütüphane örneği: Külliye’deki yerine, 100’er bin kitaplı 50 üniversite kütüphanesi kurulabilir.

“Paralel devlet” hangi yetki ile inşa ediliyor? Anayasa dışı yönetimden kaynaklanan kaos ortamındaki “fiili durum” dışında yetki arayışı boş bir çaba...