Türkiye zeytin yolu
Fotoğraf: AA

Nurhayat TALAY

Mevsim itibariyle Güney Marmara, Ege Bölgesi ve Akdeniz’deki toplam 170 milyon zeytin ağacımızdan altın sıvı zeytinyağı damlıyor. Zeytin, doğanın bu topraklara en kutsal armağanıdır. Zeytin ağacı ölümsüzdür. Asla yok olmaz. Yanar, kül olur ama küllerinden yeniden doğar.

Geçen günlerde Okan Üniversitesi Eğitmen Şefi Elif Edes, Kırçiçeği restoranlarının 38’inci yıldönümü etkinliklerine katıldı. Burada yaptığı konuşmada çok önemli bir konuya değindi: Gastronomi yolu… Fransa’nın pandemi sırasında boş durmayıp 600 kilometre uzunluğunda bir gastronomi yolu çizerek peynir ve şaraplarını dünyaya tanıtmak üzere bir güzergâh belirlediğini, daha ilk yıldan ziyaretçi rekorları kırdıklarını söyledi.

Yıllardır zeytin üreticisi bölgeler arasında tatlı bir rekabet vardır. Manisa’nın zeytin üreticiliğinde hızlı yükselişi nedeniyle Ayvalık bölgesi zeytinyağında en kaliteli üretimin kendilerinde olduğunu, Güney Marmara’da Gemlik en kaliteli sofralık zeytinin kendilerinde olduğunu ileri sürerler ve gerçekten de haklıdırlar. Manisa bölgesinde ise Akhisar hem yaptığı atılımlar hem de zeytin ağacı sayısı ile Manisa lideri olduğunu ileri sürerken, Soma üretim ve kara kömürün toprağa yaptığı element katkıları nedeniyle daha kaliteli üretim yaptığını öne sürer ki onlar da haklıdır.

Muğla özellikle de Milas zeytin varlığı ve kalitesi ile dünyada adını duyururken, İzmir’i bir türlü geçemeyen Aydın zeytinyağı üretiminde çok iddialıdır. Antalya zeytin ağacının milyonlarca yıldır bu bölgenin anavatanı olduğunu vurgular ki onlar da çok haklıdır.

***

Nasreddin Hoca fıkrası gibi oldu çünkü gerçekten herkes haklı. İşte anahtar kelime burada “Herkes”. Yani”Biz”.. Ne yazık ki zeytin ve zeytinyağı üretiminde asla biz olmayı başaramıyoruz. Başta Fransa örneğini o yüzden anlattım. Fransızlar çizdikleri gastronomi yoluyla biz olmayı başarmış ve şimdi bunun ekmeğini yiyorlar.

Güney Marmara’dan Hatay’a kadar haritanın tam yarısını içine alan bölgelerde geniş bir zeytin yolu çizmemiz gerekir. Tabii burada her türlü siyasi, bölgesel, ekonomik kaygılardan uzak tarafsız ve bilimsel olmak gerekiyor. Böyle bir zeytin yolu çizmeye kalkınca tüm şehirlerin, köylerin yerel yöneticilerinin “Bizim oradan geçsin” beklentileri hatta baskıları olacaktır. Oysa bu yolun amacı bölgeleri değil topyekûn tüm ülkeyi kalkındıracak kadar büyük olmalıdır. Elimizdeki hazinenin üzerindeki toprağı süpürüp parlatmak gerekir.

Zeytin yoluyla anlatmak istediğim sadece zeytin ve zeytinyağı çeşitlerimiz değil, sofralarımızda yer alan tüm zeytinyağlı çeşitlerimizdir aynı zamanda. Zeytinyağlı yemeklerimiz bunları hazırlamamızı sağlayan coğrafi tescilli sebzelerimiz ve meyvelerimiz ile hazinemiz çok büyük.

***

İşimiz kolay değil önce kendi içimizde biz olmayı başarıp ardından tüm dünyaya parmak ısırtacak bir çalışmayı yapabilecek güce ve kaynağa sahibiz. Kayıkçı kavgaları yerine bu birliği oluşturabilirsek hem turizmi hem de yerel ekonomileri canlandırabiliriz. Zeytin ekim ayından başlayıp şubat ayına bazı bölgelerde mart ayına kadar uzayan kışın ölü olan turizme büyük bir ivme kazandıracaktır. Turizmin bu pastada yer alması ile birçok alt sektör bundan yararlanacaktır.

Medya, sivil toplum örgütleri, yerel ve merkezi yönetim adeta olimpiyat organizasyonu hazırlıyor mantığı ile her türlü ön yargıdan uzak ortak bir politika oluşturmalı, harekete geçmeli ve bu işin yönetimini bilim insanlarına bırakmalıdır. Ülkemizde artık bu konuda dünya çapında isimler ve gerçekten çok başarılı zeytinciler var. Bu masada yer alanlar bölgeleri birbirleriyle yarıştırmadan ülkemizi dünya ile yarıştıracak bir rota ve yön haritası belirlerse doğanın armağanı zeytin binlerce yıl sonra yeniden Marmara, Ege ve Akdeniz’e can ve nefes katacak, ülkemiz gastronomi alanında bir ilk gerçekleştirecektir. Zeytinde hayallerimizin gerçek olmasını diliyoruz.