Tutkularının peşinde koşan bir biliminsanı

AHMET SELİM KAYNAK

Ateşi ve ilk silahı bulan, mağara duvarlarına ilk resimleri çizen, ilk cenaze törenini yapan ve yaşadıkları mağaraları ağaç kütükleriyle destekleyerek ilk mühendislik adımlarını atan insan türü, sanıldığı gibi Homo Sapiens değil, Neanderthal’dir. Genel kanıya göre Neanderthal insanları daha güçlü ve dayanıklı bir tür olmasına rağmen, sosyalleşme ve birlikte hareket etme yeteneği daha üstün olan Homo Sapiens’in bu türü yok ettiği yönündedir. Bunun bir yokoluştan ziyade asimilasyon olduğuna, Homo Sapiens’te Neanderthal genleri bulunduğuna dair iddialar da söz konusu.

Tüm bu bilimsel araştırma ve teorilerden yola çıkarak tamamen Neanderthal genlerinden oluşan bir canlı oluşturmayı, yani kırk bin yıl önce yok olmuş bir türü yeniden hayata döndürmeyi takıntı haline getiren bir bilim adamının maceralarını konu alan “Tehlikenin DNA’sı” adında bir roman kaleme alan Özgür Soy, kitaba yazdığı kısa ama oldukça açıklayıcı önsözde, “Kafamda kurduğum ve yazdığım yıllar boyunca içinde dolaşmaktan zevk alarak okurlarla paylaşmak istediğim bu maceranın ardında ciddi bir araştırma süreci olsa da, kitapta karakterlerin dile getirdiği bazı kuramlar ve teknolojiler kurmacadır” diye uyarıyor ve “Var olmasalar bile bilinen bilimsel gerçeklerle çelişmemesine dikkat etmeye çalıştığım bu önermelerin bilgi olarak değil de maceranın bir parçası olarak görülmesini dilerim” diye ekliyor.

Bilim kurgu, macera, gerilim, polisiye, aksiyon gibi pek çok türün kesişim kümesinde yer alan “Tehlikenin DNA’sı” okurlarına tutkulu bir aşk da vadediyor.

Üniversite tarihinin en genç Genetik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı olan ana karakteri Burak Aksan’ın çocukluğundan beri canlıların, kendi kendine büyüyen, hareket eden, gelişen ve çoğalan Tanrısal makinelerin sihrini çözmeye meraklı. Genç yaşında genetik bilimiyle ilgili pek çok araştırmaya katılan Burak, nihayet tutkusunun peşinden koşmak için harekete geçtiğinde, yaşamın kodlarına, yani Tanrı’nın alanına adım atıyor.

Günümüz İstanbul’unda, bir çöp konteynırında bulunan bir cesetle açılan hikâye, geriye dönüşlerle cinayetin arkasındaki olayları okurla buluştururken günümüzde de Komiser Altan karakteri üzerinden polisiye bir macera sunuyor.

Temponun bir an bile dinmediği, savlarını ve teorilerini sağlam temeller üzerine dayandırmış, karakterleri karton karakterler olmanın ötesine geçerek incelikle boyutlandırılmış bir roman “Tehlikenin DNA’sı”. Keza sıkça değişen, dünyanın neredeyse dört bir tarafına dağılmış mekânlar da gerçeklik hissi verecek şekilde tasvir edilerek hikâyenin inandırıcılığı perçinlenmiş. 1970 doğumlu yazarın ilk kitabı olmasına rağmen acemilikten uzak.

Alfa Yayın Grubu’na bağlı olan Mona Kitap tarafından yayımlanan “Tehlikenin DNA’sı”, “Genom Üçlemesi”nin birinci kitabı. Okuyucuyu kahramanlarının tutkularının peşinden Amerika’dan Türkiye’ye, Rusya’dan İtalya’ya sürükleyen bu macera ve bilim kurgu romanı, devam kitaplarını bir an önce okuma isteği uyandırıyor.