Bankacı bir geçmişten geliyor. Rothschild & Cie grubunda yüksek maaşlı bir geçmişe sahipti. 2012’ye kadar görev yaptığı sektörde Pfizer’in bir alt dalının Nestle tarafından satın alınma sürecini yönetti. Gerçek bir milyoner. Siyasi kariyerinin ilk zirvesi François Hollande hükümetinde ekonomi bakanlığı oldu.

Sonrası bildiğimiz gibi. “Seçilmiş” bir kapitalist. Neo liberalizmin kurtarıcı prensi. Sistem adamı! Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron… Duruşu, bakışları ve tarzı ile Game of Thornes isimli dizide Jack Gleeson’un canlandırmış olduğu genç ve kötü kral Jofferey Baretheon karakterine benziyor.Ancak Macron sadece bir hayali karaktere olan benzerliğe sıkışıp kalmıyor. “Berbat gerçek dünyanın” siyasi figürler ile de örtüşüyor.

“Ananı da al git” nobranlığını “Fransız asaleti ve kibri” ile şekilsel olarak dönüştürüp süslüyor. “Tembellere”, “aşırılıklara” ve “sineklere” boyun eğmeyeceğini söylüyor. En çok paylaşılan iki anekdot var. Birinde “İşsizim” diyen gence, “Sokağın karşısına geçsem size iş bulurum” karşılığını veriyor. Diğeri ekonomi bakanıyken karşısına çıkan sendikalı bir işçiye söylediği küstah ve aşağılayıcı sözler: “Üzerinizdeki tişörtle beni sindiremezsiniz, çalışırsanız, sizin de takım elbiseniz olur.”

Macron “kravatlı, çağdaş dünyanın” en çarpıcı örneklerinden. Kuşkusuz; Fransa’da “bardağı taşıran son damla akaryakıt zammı” gibi Cumhurbaşkanı Macron’ron damarlarındaki asil “mavi kan” da Sarı Yeleklilerin ortaya çıkışı ve eylemlerin yayılışında tetikleyici oldu. Bir aydır süren eylemlerin geldiği noktada OHAL ilan edilmesi tartışılıyor.

Ne sağcı, ne solcu totocu
Akaryakıt zammı ile Sarı Yelek arasında mantıklı bir bağ var. Zammın ardından, eylemciler araçlarının arkasında bulunması zorunlu “Yüksek görünürlük yeleği” ile alanlara akıyor.

Yeleğin ismi; eylemlerin pratik tarafına vurgu gibi: Orta alt sınıfın isyanı: “Bizi görün!”

Fransız elitist solu; hiç beklenmedik ve alışık olunmayan çarpıcı hareketi “lümpen” kriterleri koyarak eleştiriyor.

Harekete büyük ölçüde taşralılar ve “hor görülenler” nefes veriyor. Aşağı Fransalılar olarak tanımlanıyorlar. Protestocular, yaş profiline göre 40 ortalamasındalar. Çoğunluğunu erkekler oluşturuyor. Asgari ücretli bir işleri var. Hareketin bir fikir tabanına oturmadığı doğru. Üzerinde çalışılmış bir sınıf mücadelesi de değil. Cinsiyetçi sloganlar eleştiri konusu. Eylemciler arasında, işçiler ve köylüler olduğu gibi aşırı sağcılar ya da “ne sağcıyız ne solcu totocuyuz”cular da var.

Bu yönü ile eylemlerin; Tekel İşçileri mücadelesine ya da Gezi Direnişine benzemediği açık.

Arabasına benzin alamayan adamın dramı
Yıllar önce oyuncu Şahan Gökbakar özel bir televizyonda skeç programı yapıyordu. Bu skeçlerden biri; cipli adamın dramıydı. O karakter; aldığı cipe benzin koyamıyordu. Bu yüzden içinde mahsur kalmıştı, orada yatıp kalkıyor ve “yetkililerden” yardım bekliyordu.

Ne kadar benziyor ya da böylesine basit bir şekle indirmek mümkün olabilir mi?” sorusu açık uçlu olsa da Sarı Yelekliler kapitalizmin traji komik yüzünü yansıtıyor: “Herkesin arabası var ama kimse benzin alamadığı için işine gidemiyor!”

2015 Haziran seçimleri öncesi; sonuç analizine yönelik yaptığımız bir alan araştırmasında, memur emeklisi yaşlı biri; elindeki android telefonu gösteriyordu: “Artık her şeyimiz var. Erdoğan sayesinde! İnternet parası fazla gelmese, her yarde canlı canlı mitinglerini de seyredebileceğiz.”

Sarı Yeleklilere, tam buralardan eleştiriler de yöneltiliyor. Yılan bana dokunmuyorsa bin yaşasın diyenler, aslında yılanın kendilerine dokunduğunu fark ettiler! “Akaryakıt zammı geri alınırsa hepsi evlerine dönerler” diyenlerin sayısı da bir hayli fazla.

Bu açıdan; tartışmaları bir nebze Türkiye’dekilere benzetmek mümkün. AKP, seçimi kazandıktan sonra tarlasında ürünü kalan çiftçiye, zammını alamayan memura, işten atılan işçiye yöneltilen sitem gibi: “Beter olsunlar, unuturlar, AKP’ye oy vermeselerdi.”

“Yakarsa dünyayı fakirler yakar”
Eleştiriler, tartışmalar karşıtlıklar yaratılıp üzerine düşünmeye değer. Bazı notaları da ayrıca görünür hale getirmek mümkün. Figaro ve France İnfo Televizyonunun düzenlediği ankete göre Fransızların yüzde 84’ü eylemi meşru ve haklı görüyor. Fransa’da ekonomik programın bir paket olması nedeniyle zam geri alınsa bile eylemlerin durmayacağı yönünde görüş bildirenlerin sayısı da bir hayli fazla.

Macron’un; kulağa tanıdık gelen bir karşı duruşu var: “Bu şiddetin failleri, değişim değil kaos istiyor.”

Eylemciler, bir Porsche’u coşkuyla yakıyor. Duyguları Macron’un anlayamayacağı cinsten: “Bir Porsche… Üstelik bunun benzini de vardır.” Türkiye’deki eylemlerde, cebinde 5 kuruşu olmayan gencin, önüne çıkan bankamatiği parçalamasına benzer bir his.

“Yakarsa dünyayı fakirler yakar hareketinin” üzerinde durulması elzem. Buna her yerde dip dalgası da deniyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; Fransa isyanını kendi perspektifinden değerlendiriyor: “Gezi’yi büyütenler, Fransa’daki terörizmi görmüyor.

Bir tüyo; Kasım ayında “bildiğin soğan” yüzde 45.55 ile fiyatı en fazla artış gösteren ürün oldu.

Sarı Yelekliler de Macron’un çalışmadığı yerden gelmişti.

Dünya artık kapitalizmin ve otoriter rejimlerin üzerinde çok zor dönüyor. Halklar; çıkış yolu arıyor. Bulacağız!