Tweet atmaktan fazlası gerekiyor

MEHMET EMİN KURNAZ

Mahir Ünsal Eriş’in Karakarga Yayınları'ndan çıkan son kitabı ‘Diğerleri’ geçen günlerde raflardaki yerini aldı. Eriş, 'Öbürküler' serisiyle başlayan ve üçleme olmasını dilediği kitabında 70’lerin devrimci mücadelesine omuz vermiş gençlerin samimiyetini mizahi üslubuyla anlatıyor. Aydın-halk ilişkisini de irdeleyen Eriş, 'Diğerleri'ne konu olan dönemde, halka ve devrimcilere inanan, güvenen kitlelerin olduğunu vurguluyor. Eriş “Şimdi herkesin her şeyden korktuğu ama hiçbir şeyi yapmaktan da geri durmadığı tuhaf bir çağı yaşıyoruz” diyor.

► Kitabı Kemal Tahir'in hatırasına adamanızın nedenini sormak istiyorum. Ben sizinle Kemal Tahir arasında daha çok samimiyet, naiflik noktasında, özellikle dilde bir yakınlık görüyorum.
Bir üçleme olmasını umduğum bu 'Öbürküler' serisinin her kitabını sevdiğim, edebiyat maceramda bana yol göstermiş yazarlara adamak istedim. Kemal Tahir'in de benim için önemi büyüktür. O Türkiye'nin ciğerlerinden gelen hırıltıdır. Öfkelidir, bilgedir, alaycıdır, açlıkla terbiye edilmiş bir milletin tokluğa tamah etmemiş aydınlarından biridir. Muhteşem de bir yazardır. Adımın onunla aynı kitabın sayfalarında yer almasından elbette onur duyarım.


HALK AYDINLARA HİÇ O KADAR GÜVENMEMİŞTİ

► 'Diğerleri’ bir dönemin en samimi anlatımlarından biri bana göre. Duvarlara orak-çekiç şekli verilmiş Ş'lerle yazan, yoksulların badanalarına, tamiratlarına koşan devrimci gençler belki bugün de var. Ancak değişen çok şeyin olduğunu da kabul etme gerek. 80 darbesiyle yaşanan kırılma dönemlerinde doğmuş biri olarak o günlerle bugün arasında en belirgin farklar ne sizce?
Elbette farklar var. Ama dikkat çeken bir özellik sanırım şu. Bu ülkenin aydınları artık halka eskisi kadar güvenmiyor. Halk aydınlara zaten hiç tam anlamıyla güvenmemişti ama 'Diğerleri'nde anlattığım dönemde en azından halka, devrimcilere inanan, güvenen halk kitleleri vardı. Şimdi herkesin her şeyden korktuğu ama hiçbir şeyi yapmaktan da geri durmadığı tuhaf bir çağın içinden geçiyoruz.

► O isyanı meşale gibi bugüne taşıyan kuşaklar kendini en net biçimde Gezi'de ifade etti. 'Diğerleri'ni bugüne uyarlasanız nasıl bir gençlik anlatırdınız?
Bugüne uyarlayan anlatıların ortaya neler çıkardıklarını gördük. Kimse alınmasın ama Gezi'yi artık romantik bir gençlik anısı düzeyine indiren bu iktidar karşısında artık tabir-i caizse 'hâlâ o abdestle namaz kılmanın' bir manası yok gibi geliyor bana. Gezi'de kazanılan hemen her şeyin maalesef artık kaybedilmiş olduğunu düşünüyorum çünkü. Bizim romantik belleğimizde destansı bir deneyim gibi yer eden o ayaklanmayı yaratan kuşak şimdi artık sadece heştegli tivit atıyor. Ben dahil, kendimi bundan ayrı bir yere koymuyorum açıkçası.

CİDDİYETİ BİRAZ GÜLÜNÇ BULUYORUM

► Kitapta bir taraftan dönemin acımasız sertliği, katliamlar, sokak sokak yayılmış çatışmalar anlatılırken birden ironi ve mizah anlatıma dahil oluyor. Mizahın hayatınızdaki yeri nedir?

Ben ciddiyeti biraz gülünç buluyorum. İnsanın öleceğini bildiği halde çıldırmıyor olması bana hep tuhaf gelir çocukluğumdan beri. Meğer öyle değilmiş, işi mizaha vurarak çıldırmamanın yolunu buluyormuşuz. Ya da belki böyle böyle çıldırıyoruzdur. Queen'in şarkısındaki gibi, 'Hafiften deliriyorum!' halidir belki mizah dediğimiz şey.

► 'Diğerleri'ni roman ile öykü arasında, daha çok novella olarak tanımlamak pek de yanlış olmaz diye düşünüyorum. Siz nasıl tanımlıyorsunuz?
Aslına bakarsanız belki de kitapla ilgili en merak etmediğim konu bu. Ben hikâye anlatmaya özeniyorum yalnızca. Biçimsel adlandırmalar bana daha tali geliyor bu açıdan. Ama novella diyorlar genelde, konudan anlayanlar.

► Kitapta illüstrasyonlar da dikkat çekiyor. Görünce aklıma hemen çocuklukta okuduğumuz kitaplar geldi. Uzun uzun bakardık hatta özellikle 'resimli kitapları' seçerdik. Siz neden tercih ettiniz?
Bu aslında sevgili Kutlukhan Perker'in fikriydi. Bu kelimeden hoşlanmıyorum ama onun projesiydi. Sen yaz, ben çizeyim dedi bana. Ben de ilk gençlik yıllarımdan, onu şahsen tanımadığım zamanlardan beri çok hayranlık duyarım Perker'e. Onunla birlikte bir şey yapmak imkânı doğunca sevinçle giriştim tabii. Benim için harika bir hatıra. Dilerim onun için de, okuyanlar için de öyle olur.

TARAFTARLIK ZOR ZAMANLARIN TUTKUSU

► Mahir Ünsal Eriş'i aynı zamanda sıkı bir Gençlerbirliği taraftarı olarak biliyorum. Kara Kızıllar sizde ne ifade ediyor?
Takım tutmanın hiçbir mantıklı açıklaması yok aslında. Ama şunu öyle iyi biliyorum ki, Ankara'da çok zor zamanlar geçirdiğim bir dönem olmuştu. O dönemde Gençlerbirliği'nin eski maçlarını açardım YouTube'dan, onları dinleyerek uyurdum. Öyle bir sevgi bu. Bambaşka bir duygu, bir akrabalık, bir aşk hissi. Yenmekten, yenilmekten, küme düşmekten, çıkmaktan tamamen bağımsız bir şey.