MEB, Gazi Üniversitesi ile yaptığı protokolle 1.500 kişiye, kişi başı 3 bin 300 TL.ye öğretmenlik sertifikası verecek. Üstelik üç eşit taksitle…

MEB, Gazi Üniversitesi ile yaptığı protokolle 1.500 kişiye, kişi başı 3 bin 300 TL.ye öğretmenlik sertifikası verecek. Üstelik üç eşit taksitle… Gazi Üniversitesinin açıklamasına göre Milli Eğitim Bakanlığı, kursa katılanların yüzde 30’una atama garantisi veriyor.
Zihinsel Engelliler Sertifika Programına katılacak olanlardan üçer aylık iki dönemde verilecek program karşılığı olarak 3.300 TL katılım bedeli alınıyor (1.500 adaydan toplanan para 4.950 bin TL.). Bu fiyata yeme, içme ve barınma dahil değil.
Atama bekleyen 200 bin ilk ve ortaöğretim öğretmeni adayı varken öğretmen gereksinimini “geçici” yöntemlerle çözmeye çalışan  Milli Eğitim Bakanlığı, özel eğitim okullarında da sertifikalı öğretmenliği yaygınlaştırmaya çalışıyor. Bakanlık, 23 Şubat’ta yayımladığı genelgeyle daha önce sınıf öğretmenlerinin katılabildiği özel eğitim öğretmenliği sertifika kurslarına katılımın koşulları genişletti. Buna göre üniversitelerin sınıf öğretmenliği; okulöncesi, anaokulu, çocuk gelişimi, okulöncesi ile görme ve işitme engelliler öğretmenliği bölümlerinden mezun olanlar da Zihinsel Engelliler Sertifika Programına katılabilecek.
Bakanlık yetkilileri, Zihinsel Engelliler Sertifika Programı açılmasını zihinsel engellilerin eğitim gördüğü kamu ve “özel” özel eğitim okullarının öğretmen gereksinimine bağlasa da bu alandan mezun olmuş ve atama bekleyen adaylar buna inanmıyorlar. Zihinsel engelliler öğretmen adaylarında Şeyda Ak “Bu sav doğru olsaydı zihinsel engelliler öğretmeni olarak atanma koşuluna sahip öğretmenler kapıda beklerken Şubat 2009 atama döneminde bu branştan alınacak öğretmen sayısı 32 kontenjanla sınırlandırılmazdı. Asıl amacın öğretmen gereksiniminin karşılanması olmadığını gösteren bir başka durum da kursiyerlerden alınan paranın miktarı ve programa katılan 1.500 kişiden 400’ünün ödedikleri bedelin karşılığı olarak önümüzdeki dönemlerde atama programına alınmış olmasıdır” diyor.
Haziranda mezun olacak 600 aday hariç, atama bekleyen 200 zihinsel engelliler öğretmeni varken, sertifika programı düzenlenmesinin öğretmen gereksiniminin dışında başka nedenlerden kaynaklandığını doğruluyor.
Bakanlığın taahhüt ettiği gibi kursiyerlerin yüzde 30’unun (450 kişi) ataması gerçekleştirilse bile, geriye kalan 1.050 kişinin 3.300 TL’ye satın aldığı sertifika ile umutlarını uzak bir geleceğe kadar diri tutmaları gerekiyor. Çünkü bu kişilerin kontenjanı sınırlı, öğretmen gereksinimlerini asgari ücretle çalışmayı kabul eden sertifikalı emekli sınıf öğretmenleriyle karşılayan “özel” özel eğitim okullarında iş bulmaları olanaksız. Bu gerçeği bilen adaylar, sertifika programını, öğretmen gereksinimini karşılamaktan çok üniversite ile Bakanlığın birlik olup işsiz üniversite mezunlarının umutlarını paraya çevirmeye çalışmak olarak değerlendiriyorlar.
 Atama bekleyen zihinsel engelliler öğretmenleri, mezun olacak aday öğretmenlerin de katılımıyla yarın Ankara’da ÖZ-DER (Özel Eğitim Derneği) önderliğinde, Milli Eğitim Bakanlığı önünde protokolün iptal edilmesini isteyen bir basın açıklaması yapmayı planlıyorlar. Bakanlığı ve programın yürütücüsü üniversite yönetimini protesto etmeye hazırlanan öğretmen adayları, protokolün iptal edilmesini isterken kendilerini mezun eden üniversitenin böyle bir uygulamanın tarafı olmasını anlamadıklarını söylüyorlar.
Zihinsel engelliler öğretmen adayı Şeyda Ak, üç ya da altı aylık kurslardan geçirilmiş öğretmenlerin dört yıllık lisans eğitimi almış alanında uzman öğretmenlerin yerini tutamayacağını söylüyor. Bu süreç sonunda ciddi özel eğitime ihtiyacı olan çocuklara verilen eğitimin de tartışmalı olacağını anlatan Şeyda Ak, kaygılarını şöyle dile getiriyor: “Yıllar önce ve hâlâ yapılan başka alanlardan sertifikalı öğretmen görevlendirilmesi eğitimin kalitesi tartışılır kılıyor. Her işi uzmanına yaptırmak önemsenmiyor. Günü kurtarma adına yapılan politikalarla eğitimin zedelenmesine izin vermeyeceğiz, iyi ve kaliteli bir gelecek adına biz kendi payımıza düşeni yapıp kamuoyunu uyarmaya çalışıyoruz.”
Benim merak ettiğim bir başka konu da MEB’in akçeli işleri genellikle Gazi Üniversitesiyle yürütmesidir. MEB, 2003’ten beri ders programları ile ders kitaplarının hazırlanması çalışmalarını ağırlıklı olarak Gazi Üniversitesi ile yürütüyor. Milli Eğitim Bakanı’nın açıklamasına göre sadece ders programı komisyonlarında görevli onlarca Gazi Üniversiteli öğretim üyelerine kişi başına 15 ile 20 bin avro ödenmişti.

***
GERÇEĞI YALANLA YALANLAMAK
Geçen hafta, din dersi kitaplarında “abdest suyunun alyuvarları çoğalttığı”, “cemaatlerin ülkenin birlik ve beraberliğine katkıda bulunabileceği” görüşlerine yer verilmesi üzerine kamuoyundan gelen tepkilerin ardından Bakan  Çelik’in Talim Terbiye Kurulu Projeler Dairesi Başkanı Namık Sönmez’i gözden uzaklaştırdığını ancak aradan üç yıl geçtikten sonra tekrar eski görev yerine döndürdüğünü yazmıştım. Haberimiz, aynı gün Metin Uca ile Maydanoz programında okunup bir gün sonra da aynı içerikle Hürriyet’te haber olunca Milli Eğitim Bakanlığı “Söz konusu haber baştan aşağı yalan, uydurma ve hayal mahsulüdür. Haberde geçen olayların gerçekle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır” diye zehir zemberek bir açıklama yayımladı. Bakanlığın açıklaması haberi bir gün önce yayımlayan BirGün’e değil, Hürriyet’e idi!
Bakanlık, BirGün’ü muhatap almasa da haberin muhtemel kaynağı biz olduğumuz için  Hürriyet’i ve haberi yapan muhabir arkadaşımız Esra Kaya’yı  savunmak bize düşer.
Bakanlık açıklamasında, Namık Sönmez’in TTKB dışına gönderildiği bilgisinin yalan olduğunu söylüyor. Oysa adı geçen kişi, basında çıkan haberlerin ardından Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nde görevlendirildi. Boş daire başkanlığı kadrosu bulunmamasına rağmen burada üç yıla yakın bir süreyle işlevsiz olarak tutuldu. Bu sürede ise Namık Sönmez’in alındığı dairenin başkanı dört kez değişti. Görevden alındığı bilgisi yalansa, sormak gerekmez mi, Namık Sönmez üç yıl boyunca neredeydi?
Bakanlık, daire başkanının (Sönmez’in) bu konularla uzaktan yakından hiçbir ilgisinin olmadığı söylüyor. İnsanın, yalancının diyesi geliyor içinden… Madem ilgisi yoktu da adamı suçsuz(!) yere neden görev yerinden uzaklaştırdınız. Neden o dönemde “sorumlu görevinden alındı” diye çıkan haberleri yalanlamadınız? Ben yazmadım ama Hürriyet, TTKB’ye tekrar döndürülen Sönmez’in mevzuat dairesine atandığını yazdı. Bakanlık ise açıklamasında TTKB’de bu isminde bir birim bulunmamaktadır diyor. Açıklamayı kaleme alan kişi bilmese de (eğer bugün lağvedilmezse) TTKB’de Mevzuatı Geliştirme ve Değerlendirme Şubesi adında bir müdürlük var.
Gördüğünüz gibi Bakanlık her zaman olduğu gibi yine gerçeği yalanla yalanlamaya çalışıyor. Oysa gerçek gerçektir; Erdal İnönü’nün dediği gibi bir gün mutlaka ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.

***
LAFMACUN
Trabzonspor tesislerindeydik.
Akşam oldu, hava karardı.
Ersun Yanal Hoca "bana müsaade" dedi, antrenmana gitti.
Biz “odadakilerle” sohbeti sürdürdük
Yavuz Donat (Sabah 14 Mart 2009)