Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri, Üç Fidan'ı Attalos Heykeli önünde düzenledikleri basın açıklaması ile andı.

Üç Fidan, Antalya'da da anıldı

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, idamlarının 50. yılında Antalya'da da anıldı.

Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri, Üç Fidan'ı Attalos Heykeli önünde düzenledikleri basın açıklaması ile andı.

Burada okunan açıklamada şunlar kaydedildi:

"Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan…
Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in idam edilmelerinin üzerinden 50 yıl geçti. Deniz ve arkadaşlarının mücadeleye atıldığı o yıllar, başta gençlik olmak üzere işçi ve emekçilerin değişim isteğiyle tüm dünyada ayağa kalktığı yıllardı.
68’li yıllar milyonların eşit ve özgür bir dünya; bağımsız, demokratik bir Türkiye, özerk üniversite, eşit ve parasız eğitim talepleriyle mücadeleye atıldığı bir dönemdi.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan bu mücadele içerisinde yetişmiş gençlik önderleri, Kendi kurtuluşlarını emekçi halkın kurtuluşuyla birleştirdiler. Halkların ve emekçilerin çıkarlarından başka çıkar gözetmediler. 6 Mayıs 1972’de faşist cunta eliyle katledildiler. İdamlarıyla mücadelenin önünün kesilmesi, halka korku salınmak istendi. Ama mücadele sürdü, binlerce Deniz, Yusuf ve Hüseyin doğdu. 3 fidan halkın bağrında, bağımsız ve demokratik bir Türkiye mücadelesinde yaşamaya devam ederken, onları katledenler lanetle anılıyor.

Bugün siyasi iktidar, ülkeyi uluslararası tekeller ve onların yerli işbirlikçileri için bir cennete; işçiler, emekçiler, gençler için cehenneme çevirdi. Salgının, krizin ve savaş harcamalarının yükü halka yıkılıyor. Çalışma ve yaşam koşulları baskı ve sömürüyle ağırlaştırılmakta. Mücadelelerle elde edilen haklar gasp ediliyor. Her yeni güne zamlarla uyanıyoruz. Artan enflasyon karşısında emekçilerin alım gücü düşüyor. Türkiye’nin askeri, ekonomik ve politik bağımlılık ilişkileri iyice arttı. Cumhur ittifakı başta kendi yandaşları olmak üzere bir avuç tekeli ve sermayedarı usulsüz ihalelerle beslemeye devam ediyor.
Kamu kaynakları yağmalanırken doğa ranta ve talana kurban ediliyor.

Emekçiler yaşamını sürdürmek için kılı kırk yarıyor. Ücretlerin insanca yaşayacak şekilde yeniden düzenlenmesi, adil bir vergi sistemi, halkın ihtiyaçlarına göre planlanmış ekonomi politikaları su gibi, hava gibi ihtiyaçlar haline geldi.

İktidar egemenlerin çıkarları için milliyetçiliği ve şovenizmi de kullanarak halkı kutuplaştırıyor. Türkiye’nin dört bir yanında yabancı askeri üsler varlığını korurken silah ve askeri anlaşmalar ile Türkiye, egemenlerin paylaşımı için halklara ölüm ve yoksulluktan başka bir şey getirmeyen savaşların içine sürüklenmeye devam ediyor. Milyonlar göçe zorlanırken, mülteci ve göçmenler pazarlık unsuru olarak kullanılıyor. Emperyalist savaş tehdidinin karşısında tam bağımsız Türkiye mücadelesine ihtiyaç daha da büyüyor

Milyonlarca oy alan HDP’ye yönelik kapatma tehdidi biryanda devam ederken, dün HDP Genel Merkezine yönelik yapılan provokasyon ve baskıyı şiddetle kınıyoruz. Aynı tehdit meslek odalarına, sendikalara halkın acil talepleri için mücadele eden tüm emek ve demokrasi güçlerine karşı da kullanılıyor. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünde ısrar, hakların kardeşliği ve birlikte mücadelesini örgütleme görevi bugün yakıcılığını korumaya devam ediyor.

İktidar, kadınların haklarını ve eşitlik mücadelesini hedef almayı da sürdürüyor. Kadına yönelik şiddet ve saldırılar artıyor. Failler ödül gibi cezalar alıyor ya da cezasız bırakılarak saldırıların önü açılıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen, 6284 sayılı kanunu uygulamayan iktidarın karşısında kadınların eşitlik mücadelesi büyüyor.

İktidarın sürekli beslediği siyasal gericilik üzerinden üniversite gençliği bilinçli olarak açılmayan KYK yurtları nedeniyle tarikat-cemaat yurtlarına muhtaç hale getirildi. Mevcut yurtlarının birçoğunda ise öğrenciler yeterli ve sağlıklı beslenme, düzgün internet bağlantısı, odaların ve diğer ortak kullanım alanlarının temizliği gibi birçok temel gereksinimden yoksun; özgürlüklerinin kısıtlandığı koşullar altında yaşamaya mahkum ediliyorlar.
Ülkede gerçek bir laiklikten ve inanç özgürlüğünden söz etmek mümkün değil. Eğitim ticarileşmiş, niteliksiz ve bilimsel olmaktan uzak. Rektörler atanıyor, üniversitelere iktidarın arka bahçesi olsun diye müdahale ediliyor. Özerk ve demokratik üniversite mücadelesinin kazanımlarının kırıntıları dahi yok edilmek isteniyor. Müfredatlar iktidarın politik ihtiyaçları doğrultusunda dinci-gerici ideolojiyle belirleniyor. Öğrenciler yiyecek yemek, barınacak bir çatı dahi bulamazken hak alma mücadelelerine saldırılıyor.

Bütün bu saldırılara rağmen işçi ve emekçiler, emek ve demokrasi güçleri kendilerine dayatılan bu koşulları reddediyor. Biz biliyoruz ki, bugüne kadar olduğu gibi bugün de Deniz, Yusuf ve Hüseyin’i anmak, onların mücadelesini yükseltmekten geçmektedir. Yaşamlarını fedakarca halkın ortak çıkarları için mücadeleye adayan üç yiğit devrimci en iyi böyle anılabilir.

Denizleri idamını önlemek için ölümü göze alan Kızıldere de katledilen Mahirlerin, devrimci dayanışma ruhu ve mücadele azmi emek ve demokrasi güçlerine birer örnektir.

Bizler; Deniz’in, Yusuf’un, Hüseyin’in ve onlarla aynı dönemde korkusuzca idealleri için ölüme giden Mahirlerin, İbrahimlerin ve tüm devrimcilerin hafızalarda yıllarca diri kalmalarını bugünün görevlerini yerine getirerek mümkün kılabiliriz.

Tüm emek ve demokrasi güçlerini;
Bölgemizde ve ülkemizde her türlü emperyalist varlığa karşı
Her türlü işgale ve emperyalist savaşa karşı
Bölgemizde ve ülkemizde halkların kardeşliği ve dayanışmasını sağlamak için
Mücadeleyi güçlendirmeye çağırıyoruz.
6 Mayıs eninde sonunda bir gün zafer günü olacak!

Deniz, Yusuf, Hüseyin: Sürüyor, Sürecek Mücadelemiz!
6 Mayıs katliamını unutmadık, unutmayacağız!"