Kültürel mirasa sahip çıkma hassasiyetiyle Mimar Sinan’ın Mağlova Su Kemeri’nde performans sergileyen Geeva Flava üyeleri bu deneyimi, “Zamanın gölgesinde bir şeyler yankılanıyor gibi” şeklinde yorumluyor.

Uç Geeva uç!

Işıl ÇALIŞKAN

Kendine özgü tarzıyla caz, rock, halk müziği ve progresif türlerini harmanlayan Geeva Flava, kültürel miras ve tabiata sahip çıkma hassasiyeti gösteren özel bir performans videosu kaydetti. Aybars Gülümser, Burak Erensoy, Arda Semercioğlu ve Atakan Türkan’dan oluşan ekibin İstanbul’un Kuzey Ormanları’nın akustiğini ölçtüğü video, Mimar Sinan’ın 1554-1562 arasında inşa ettiği Mağlova Su Kemeri’nde çekildi. Balbazar Records ve Gülbaba Records ortaklığıyla hayata geçirilen proje için grup “Nadas” ve “Aquatic” isimli iki parçayı seslendirdi. Grup üyeleri, Mağlova Su Kemeri Performansı’nı salgın döneminde zor durumda kalan ve hayata veda eden müzik emekçilerine adadı.

Grup üyeleriyle performanslarını konuştuk.

Mağlova Su Kemeri ile ilgili bir performans sergileme fikri nasıl doğdu?
Aybars Gülümser:
Hepimiz İstanbul’a aşığız ya da bir şekilde bağımlıyız diyelim. Biraz olsun onun kültürel mirasına sahip çıkmak istedik.
Üzerimizdeki kara bulutları dağıtmak, toprağa tutunarak bir an için de olsa durmak ve gökyüzüne bakmanın hâlâ mümkün ve bedava olduğunu hatırlamak, vurdumduymaz “yokuş aşağı” tavrımızın geri dönülmez sonuçlarına dikkat çekmek istedik. Bir de, 36 metre yüksekliğindeki bir su kemerinde birlikte müzik yapmak oldukça cezbedici bir şey tabii. “Neden olmasın ki?”

ZAMANIN GÖLGESİNDE BİR ŞEYLER YANKILANIYOR

Mimar Sinan’ın eserinin üzerinde performans sergilemek nasıldı?
Arda Semercioğlu:
Sizden büyük yapıların, kişilerin ve varlıkların olduğunu kabul etmek büyüleyici bir his yaratıyor ve bu sizi gelişmeye sürükleyen bir düşünce. Mimar Sinan da bu anlayış çerçevesinde saygı duyduğumuz birisi. Herkes Mimar Sinan köprüyü inşa etti diye bilir. Aslında ondan önce Roma döneminde Hadrianus tarafından yapılmış olan kemer, doğal sebeplerden ötürü yıkılıyor ve sonrasında Sinan kemeri baştan inşa etmiş. Belki Mimar Sinan da bu düşünceye sahipti, bu şekilde gelişti. Ya da kim bilir belki Hadrianus’un yeterli olmadığını düşündü ve onun üzerine bir şeyler koymak istedi. Soruya geri dönecek olursak, bilinmez ama ilginç bir his var, zamanın gölgesinde bir şeyler yankılanıyor gibi.

Tabiatın talan edilmesi gibi somut bir konuyu müzikle ifade etme tecrübesini nasıl anlatırsınız?
Atakan Türkan:
Biz kaosun hâlâ çok fazla alanda hüküm sürdüğüne inanıyoruz. Amacımız bunu durağan hale getirip ortadan kaldırmaya teşvik etmek değil. Bu birçok canlı gibi insan doğasında da yüksek dozda bulunan bir eğilim. İnsanın doğasına yabancılaşması; onu altere etmesiyle, değiştirip yozlaştırmasıyla alakalı bir şey bizce. Yıkıcı talan gücü her ne kadar ehlileştirilip kaotik olarak havalı ya da yapıcı bir şekilde kullanılabilse ve biz de bu güce ara sıra başvursak da, içinde yaşadığımız gerçeklikte bu kimliği koruyarak parmakla işaret ettiğimiz “kirlilik” kavramının daha tahammül edilebilir bir yerde durmasına yardım edeceğini düşündük.

Enstrümantal müziğin avantaj ve dezavantajları neler?
Aybars Gülümser:
Dezavantajı yaşadığımız çağda daha baskın halde. Nicelik açısından. Çoğu insanın müzik dinlediğinde bir alışkanlık olarak aradığı ve güvenmek, heyecanlanmak, sinirlenmek istediği bir insan sesi oluyor. Buna alternatif şeyler de var, biz biraz oraları tercih ediyoruz. Yine de vokali müziğimizden çıkartmak gibi bir ısrarımız yok. Hatta mümkün olan her fırsatta değerlendiriyoruz. Avantajı da tabii ki bir dil özelinde, direkt olarak aktarılan sözün kısıtlamasında kalmamak. Özgür kalması. Uç Geeva uç.

DÜNYA GEEVA FLAVA’YI DUYACAK

Bu projeyi salgın döneminde zor durumda kalan ve meçhule karışmasına engel olunmayan müzik emekçilerine adamışsınız. Duygularınızı alabilir miyiz bu konuda?
Arda Semercioğlu:
Bizim elimizden müzisyen olarak ne gelir? Üretmek. Öncü olabilmek. Dayanışma sağlayabilmek. Göz önündeki beş yıldızlı müzisyenler, müzik esnafları ve tuzu kurular bu duruma kayıtsız kalıyor diye biz de bir köşeye pusacak değiliz.

İnsanlar ellerindeki gücü, bağlantıları, kurumları neden kullanmıyorlar? Zaten Kültür Bakanlığımızdan direkt olarak bir destek alabilme şansını geçtik; bu tür desteklerin küçük varsayılan müzisyenlere ne kadar çok yardımı dokunacağını tahmin bile edemezsiniz. Sadece maddi bir destekten de bahsetmiyoruz. İnsanı bir bakış, bir söz bile küllerinden tekrar doğurabilir. Belki Mağlova video’sunun sonundaki mektup sana, bana, ona yazılmıştır. Belki de onlara. Dileriz ki kendi değerini görmeyen ve kendini yok etme eğilimindeki tüm sanatçılara, düşünürlere ve güzel insanlara gitsin o sözler. Dünya Geeva Flava’yı öyle ya da böyle duyacak. Tıpkı dağlar, çayırlar gibi.