Ortak paydaların silinmesi, üç yokluk hali ile sonuçlandı; yokluklar ise, üçlü birleşmeye yol açtı.

Nasıl? Cumhuriyet Anayasalarının parlamenter rejim ortak paydaları kaldırılınca, şu üçlü yok edilmiş oldu: siyasal karar süreci, hesap verebilirlik, denge ve denetim düzenekleri.

Bunun sonucu üçlü birleşme oldu: kişi+parti+devlet.

Bu olguyu görmeden Anayasa tartışmak, tam bir ikiyüzlülükle bilgi kirliliği yaratarak gündemi örtmekten başka bir işe yaramaz.

Haliyle, “darbe anayasası” nitelemesi de hayli geride kaldı. Nedeni şu: 1982 Anayasası, güvenceli olmayan özgürlük anlayışı ve sınırlı olmayan iktidar anlayışı ile eleştiriliyordu. Ya 40’ıncı yılında? Değişiklikler ışığında kısa bir gözlem:

İlk 20 yılında bu denge büyük ölçüde sağlandı: güvenceli özgürlükler ve sınırlı iktidar.

İkinci 20 yılında ise, siyasal iktidarı sınırlayıcı denge ve denetim düzenekleri kaldırıldığı için, özgürlükler de kâğıt üstünde kaldı.

Nasıl oldu? 2017 Anayasa kurgusu, Cumhuriyet anayasalarının parlamenter rejime ilişkin şu üçlü ortak paydasını sildi:

Hükûmetin genel siyaseti Bakanlar Kurulu’nca belirlenir.

Bakanlar, bireysel ve toplu olarak TBMM’ye karşı sorumludur.

Devleti temsil eden Cumhurbaşkanı ve hükûmet birbirinden ayrıdır.

ÜÇ YOKLUK HALİ

OHAL ortam ve koşullarında, istismarcı değişiklik ile, yüz yılı aşkın zaman diliminde oluşan anayasal kurumlar ve kuralların tasfiyesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin “demokratik hukuk devleti” niteliğini zedeleyen üç yokluk hali ile sonuçlandı:

Kurul halinde (ortak/kolektif) siyasal karar süreci,

Siyasal sorumluluk ve hesap verebilir yönetim,

Denge ve denetim düzenekleri.

ÜÇLÜ BİRLEŞME

Bu üç yokluk hali sonucu yürütme ve devlet yönetiminin anayasal olarak tek kişide toplanması, aynı kişinin Anayasa’nın bağlayıcı kuralları ile bağdaşmadığı halde parti genel başkanı olması, devleti ve yürütmeyi parti hâkimiyeti altına aldı. İktidarı kişiselleştirme ve devleti partileştirme, kişi-parti-devlet birleşmesi sürecini başlattı.

Bu üçlü birleşmenin tipik göstergesi, TBMM’de yapılan haftalık AKP grup toplantıları. Parti toplantıları Cumhurbaşkanı yardımcısı, bakanlar ve atanmış birçok kişinin katılımı ile gerçekleşmekte.

Parti Başkanı’nı ayakta alkışlayan bakanların görüntüsü, devlet yönetiminde, hukuk ve liyakat yerine, ‘siyaset, partizanlık ve dalkavukluk’ üçlüsünün öne çıktığını göstermekte. Aynı bakanlar, bakanlıkları ile ilgili yasama sürecine katılma gereği bile duymuyor.

Anayasa dışı birleşme ile, Türkiye Cumhuriyeti kamu tüzel kişiliği ile AKP özel tüzel kişiliği iç içe geçti.

YÜRÜTMESİZ BÜTÇE

Parti toplantıları için TBMM’ye gelen Cumhurbaşkanı, bütçe için Anayasa’nın emredici hükümlerine karşın yılda iki kez bile Meclis’e gelme gereği duymuyor.

Gerçi AKP’li ve MHP’li vekillerin bakanlık bütçelerini firesiz savunmaları yürütme görüntüsü verse de, ‘bütçe’de yürütmenin bulunduğu anlamına gelmez; tam tersine, yasama üyelerinin 2017’de bakanlıklar yürütme dışına çıkarıldığına göre, milletvekillerinin bütçe görüşmelerinde bakanlarla yarışı, kendilerini idari birimlere indirgemek suretiyle parti+idare+devlet birleşmesi görüntüsü ortaya çıkarıyor.

HDP VE ADALET BAKANI

CHP’nin başörtüsü önerisini AKP’nin fırsata çevirmesiyle, bakan olarak atandıktan sonra milletvekilliği düşen ve Anayasa konusunda herhangi bir girişim yetkisi bulunmayan B. Bozdağ, Anayasa çalışmasını başlatmakla yetinmedi; TBMM’de grubu bulunan partileri ziyaret eden AKP heyetinin başında yer aldı.

Medya ve politikacılar bir haftadır HDP ile görüşmeyi konuşadursun, yetkisiz bir kişinin Anayasa turlarına öncülük etmesini fark etmedi bile.

YOL HARİTASI ANLAMI

Son gelişmelerin şimdilik tek yararı, “HDP sendromu” üzerine AKP ve MHP ikilisinin ikiyüzlülüğünü bir kez daha teşhir etmiş olması. Ama bu aynı zamanda, HDP gölgesi üzerinden demokratik hukuk devleti savunucularını hedef alan Millet Masası içindeki bazı siyasiler için de bir uyarı oldu. Bütün bunlar, demokratik hukuk devleti yol haritası üzerine neden daha saydam ve tutarlı olunması gerektiği konusunda ders verici olmalı.