1-3 Aralık 2021’de gerçekleşen 20. Milli Eğitim Şûrası ile neyin amaçlandığı ve hangi adımların hayata geçirileceği çok açıktı. Şûra meclis muhalefetinin, muhalefetin önemli bir bölümünün ve eğitim örgütlerinin büyük çoğunluğunun yeterince gündemi olmadı ve atı alan Üsküdar’ı geçti.

20. Eğitim Şûrası’nın karar alma şekli, hazırlanışı ve hazırlık için geçen süre dikkate alındığında bundan öncekilerden farklı olduğu, var olan güncel eğitim sorunlarını tartışmak, çözüm üretmek yerine siyasi iktidarın beklentileri ve hedefleri ile uyumlu şekilde belirlenmiş olduğu oldukça netti. Örneğin salgının ve etkilerinin ciddi bir şekilde yaşanmaya devam ettiği bir süreçte salgının şûra gündemleri içerisine alınmasına dahi ihtiyaç duyulmadı.

Gündemlerin birincisi okulöncesi din eğitiminin kalıcı hale getirilmesi yaygınlaştırılması ve zorunlu eğitim kapsamına alınmasıydı.

Bu adım önce 2022 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda 5 yaşta okulöncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınacağı ve alternatif modellerin oluşturulacağı belirtilerek yer aldı. Sonra da tavsiye kararlar arasına girdi. Alternatif model toplum temelli kurum olarak ifade edildi.

***

Toplum temelli kurumlar ise Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı 4-6 yaş arası kurslar, belediyelerce açılan kreşler ve derneklerce açılan kreşleri kapsıyor. Dernekler, STK’ler denildiğinde ilk aklımıza gelenlerin yirmi yıllık deneyimimize dayanarak cemaatlerin, dini yapıların açtığı yerler olduğunu artık biliyoruz. Okulöncesinde büyük başarıya imza attık diyerek yapılan açıklamalarda ise bu “büyük başarı”nın en önemli bölümünün yüzde 153,4 oranında bir artışla bu yapılarda gerçekleştiği MEB istatistiklerinde yer aldı. 2021-22 eğitim-öğretim yılında toplum temelli kurumlarda öğrenim gören öğrenci sayısı 127 bin 258’e ulaştı.

O Şura’nın ikinci gündemi ise mesleki eğitim başlığıydı. Mesleki eğitim ile piyasa arasında kurulan ilişki, Organize Sanayi Bölgelerine yeni okulların açılacağının müjde olarak duyurulması, çocuklarımızın eğitim hakkının nasıl ihlal edildiğini ve edileceğini Şura öncesi de bize göstermekteydi. Şura ile meslek liselerinin okul özelliğinin tamamen kaldırılması, okulların çıraklık eğitim merkezlerine dönüştürülmesi, sınıfsal olarak en yoksul ailelerin çocuklarının okuduğu meslek liselerindeki öğrencilerin ucuz iş gücü olarak görülmesi ve çocuk işçiliğinin yaygınlaştırılması amaçlanıyordu ve bir yıldan kısa bir süre içerisinde bu amaca da ulaşıldı.

***

MESEM adı altındaki mesleki eğitim merkezlerinde “çocuk işçi” haline getirilen örgün eğitim istatistiklerinde ise büyük bir yalana imza atılarak okulda görünen çocuk sayısı ilk on ay içerisinde bir milyonu aştı. Bizim vergilerimizle bizim çocuklarımız asgari ücretin %30’ u (12. sınıflarda yüzde 50’si) karşılığında sermaye için bedava iş gücü haline getirildi.

Şura’nın üçüncü temel gündemi ise Öğretmenlik Meslek Kanunu’ydu. Siyasi iktidarın hedefleri ile uyumlu, kamusal hizmet üreten kamu emekçisi değil siyasi iktidarın memuru haline getirilen, ücretleri farklılaştırılarak birlikte hareket etmeyi engelleyen koşulları yaratarak, örgütlü mücadeleden uzak, esnek, güvencesiz çalışmaya itiraz etmeyen, mesleğin önüne konulan sıfatlarla eğitimi, öğretmeni piyasalaştırmanın bir aracı haline getiren bir öğretmen profili yaratmak amaçlanıyordu. Kanun da şûranın hemen sonrasında 3 Şubat 2022’de yasalaştı.

***

Amaçlanan hiçbir gündem şaşırtıcı değildi. Mesele yapılmaya çalışılanı engellemek çocukların kamusal, bilimsel eğitim hakkı, eğitim emekçilerinin hakları için hepimizin sorumluluğu olanı yapmaktı. Ücretsiz okul yemeği, yoksulluk/açlık sınırı altında yaşamak zorunda kalan çocuklar için eğitim desteği, eğitim emekçileri için insanca yaşam koşullarını sağlamaktı.

Öğrenci Veli Derneği bir yılı aşkın bir süredir ücretsiz okul yemeği kampanyası yürütüyor. Edirne Veli-Der Edirne’deki tüm okullara ücretsiz su dağıtımı, dezavantajlı bölgelerdeki okullarda ücretsiz okul yemeği dağıtılması mücadelesini sonunda başardı.

Mücadele sonunda kazanılan her deneyim yürünmesi gereken yolu bize gösteriyor.