Din ve milliyetçilik, artık eskisinden de daha iyi bir geçim kapısı. Bunca öteki dünya tantanasının arkasında, bu geçici dünyaya herkesten daha bağlı olan tipler duruyor, en saf duyguları, sonsuz itikadı sömürmek pahasına.

Ucu açık bir son gibiydik!

Alper Turgut

Aile dediğin müzmin kilit, bazen olduğun şey ile olmanı istedikleri şey arasındaki derin boşlukta hapsediyor seni, aslında en trajik hal, en ince, en sevgi dolu, en kırılgan gençlerin, ebeveyn görünümüne bürünen kör inançla, tekinsiz ve tarifsiz hoyratlıkla sınanmasıdır, başlı başına. Kimse de demiyor ha, bu biricik ömür senin, olmak istediğin şey, olmak istediğin yer, her neyse işte, hepsine salt senin karar vermen gerek. Güzelim nahif hayatlara, cennete giden yol buradan geçiyor gibi bir element uydurup hoyratça basacaklar, sonra hepimiz bir aile olacağız, ah ne saadet! Zaten bizde ilk önce, sakın birey olmayın zihniyeti devreye girer, çünkü bilirler ki, bu bilince ulaşanlar, gerçek bir topluma amansızca varmaya çalışacaklar. Ardından lanet olasıca çeşitli renkler, çok sesler, farklı fikirler, yani uygarlık yükselecek, harbiden en büyük korkuları budur!


Cemaat arzularının ana sebebi, cemiyetin fikrine dahi tahammül edememek ve ondan koşulsuz kaçmaktır. Çünkü tarikat öteki tarafa açılan kapı, mürit olmayıp, yurttaş kalmaya çabalayanlar ise bu yakanın, bu tarafın tutkulu savunucularıdır. Yani her türlü tuhaflığın, vicdansızlığın, saçmalığın içerisinde yer alıp, ahireti çantada keklik görmek de koyu cehaletin uzmanlık alanıdır, hani bu kafaya erişmek de beceri ister, sanki. Tarikat ve cemaatlerin en sevmediği, en istemediği, en nefret ettiği şey, sizce nedir? Elbette sualdir. Asla onca emek verdikleri şakirtler uyansın istemezler. Öyle, öyle. Tüm büyük atılımlar, sorgulamakla başlar.

Haliyle bunların da ötesi var. Din ve milliyetçilik, artık eskisinden de daha iyi bir geçim kapısı. Bunca öteki dünya tantanasının arkasında, bu geçici dünyaya herkesten daha bağlı olan tipler duruyor, en saf duyguları, sonsuz itikadı sömürmek pahasına. İnsanları mazluma çevirip yine de mağdur olabilmeyi başaran bir çevre bu en nihayetinde, her koşulda her durumda, sadece ve sadece onlar örseleniyor, eziliyor, ötekileştiriliyor.

Mantığın can verdiği durumlarda, insanın hevesi de kaçıyor, kabul! Diyorsunuz ki, bu oluşumla nasıl mücadele edelim, akıl, izan, vicdan dışına çoktan taşılmış, sabır taşı çatlamış, tahammül aşılmış. Çıldırsak da tutunamayan gençleri ve daha nicelerini, kendi evlatlarını suçlayanlara karşı, onlar bizim de çocuklarımız diye kucaklamak zorundayız. Bana sorsalar, lan gardaş, bir çocuğun hayatı sana bağlı, tereddüt bile etmem, neye inansam ondan soğurum, üstüne deist de olurum, ateist de olurum, hatta ve hatta uzaylı da.

Enes Kara’yı ailesi anlamaz da akranları anlar. Elazığ’dan çok çok uzakta olan İstanbul’da gençler, “Enes Kara vicdanımızdır” diyerek sokağa çıkıyorsa, bu bizi fark edin, sesimize ses verin mesajı çoktan alınmıştır. Bu unutuş değil, sonsuz bir iz oldu, yakın tarihimize çakılan. Ve kimse ölüm güzellemesi yapmıyor bilesiniz, her genç, yaşıtlarının yaşama tutunmasına çalışacak artık, bu yaşlı ve soğuk sorumsuzluğa inat, onlar biricik sorumlu hissediyorlar kendilerini. Bir şeyler yapmayı, çabalamayı çokça isteyerek.

2022 Türkiye’sinin başkentinde, cin çık, cin çık, cin çık denilerek, yüz kez oklava darbesi alan ve ardından da hacamat yapılan bir kadın öldü. Aslında öldürüldü. Böylesi bir cehaleti, nereye koyacağız bu asri çağda, inanın iktidarlar gider, iktidarlar gelir. Peki, bu can alan can yakan cehalet nasıl yeryüzünden silinecek, bu kararlı karanlığın seçimiyle memleket yönetiliyor üstelik. Bunca yılda birçok benzer habere gittim, eşlerini önce şeyhine vereni de gördüm, cinsel yönden kullanılanı da, tarikat liderinin son model zırhlı lüks arabasının geçtiği yolu öpen mürit de gördüm, şans getirsin diye cüzdanında kurutulmuş kurt k.çı taşıyanı da, say say bitmeyecek gariplikler, acayip işler gördüm. Eğriye eğri, doğruya doğru, insanın insanı kullanmaktan asla vazgeçmeyeceğini, inancın en sıkı, sağlam ve muntazam bağ olduğunu, bilinçlenmekten kaçanların, aslında tüm bu yaşananlardan ders almadığı gibi, kısmen memnun kaldığını da bildim, gördüm, işittim, hissettim.

Tek bağnazlar, yobazlar da değil ki mevcut sorun, yahu arkadaş, kendine solcuyum diyen dahi, kıyasıya mücadele veriyor büyük burjuvaları koruyacağım diye, onları hararetle savunuyor, yeşil sermayeye yeğdir diyor, iktidar yancısı holdinglere nazaran daha iyidir diyor. Diyor da diyor. Bunun iyisi kötüsü mü var, vahşi kapitalizmi taşıyan birçok devasa sütun düşünün, içlerinden birini seçip, bakın bu ince işçilikle süslenmiş, malzemesi çok daha sağlam görünüyor, sanatsal bir yanı da var sanki, ya kıyamam, çok cici bir varsıl, zenginliği hem maddi hem de manevi. Hahhaytttt!

2022’ye nasıl girdik, hiçbir fark yokmuş değil mi? Yine müthiş aymazlık, yine aynı önemli paçavralar, yine sıkışmışlık hissi, yine kaçalım mı buralardan fikri, yine girilip gelişemeyen düşünceler, yine ucu açık sonlar. Zavallı 2021 yılının suçu yoktu, tonla laf yedi, azar işitti, onca belayı, 365 gününe yedirdi. Şimdi ahali anılar canlanınca yine ve yeniden sövecek. Yapacak bir şey de yok, az önce izledim, cin girdiğini iddia ettiği kadınla konuşan hoca, cince konuşma Türkçe konuş, seni anlasınlar diyordu, dalga sandım, yok ciddi ciddi video çekilmiş ve paylaşılmıştı. Alttaki yorumlar, bu ucuz tiyatroya kızmakla değil, hocanın olmayan hünerini alkışlamakla meşguldü. Tezgâhını kurup cini suçlayan, seneyi haydi haydi suçlar. Gözünün yaşına bile bakmaz.

Son olarak, bir gözlemimi paylaşmak isterim, meşhur kuş serisi (şahin, serçe, kartal) arabalarını süsleyerek, içini beşleyerek, son ses cıstak cıstak ara sokaklarda dolaşan ibişler gerçekten çok azaldı. Kadıköy’ün renkli, sesli, bol çişli gecelerinde, sabaha karşı arabeskin damardan değil de uyurken kulaktan alınan ve yataktan zıplatan bir şey olduğunu, naçizane deneyimlemiş ve çözümlemiştik. Hal böyleyken, genel kitlenin ‘Apaçi’ dediği atarlı delikanlıların, bölgelerine çekildiğini, yerini zengin arabalarıyla bangır bangır müzik çalan şımarık zibidilerin aldığını görüyoruz. Sosyal tahlile gel, benzin izin vermiyor, magandalık bile sınıf atlamaya çalışıyor, tam gaz. Poffff!