İnsanlık tarihi çok savaşlar gördü. Yüzyıl Savaşları, Otuz Yıl Savaşları, I. ve II. Dünya Savaşları (emperyalist paylaşım) bir çırpıda ilk akla gelenler. İrili ufaklı, bölgesel birçok savaşı da unutmamak gerek. Ancak yirminci yüzyılın ilk yarısında, 21 yıl arayla vuku bulan iki savaş diğerlerinden ayırt edici bir öneme haizdi. İkisi de küresel ölçekte, dünyanın yarısının dahil olduğu ilk büyük paylaşım savaşlarıydı.

8 Haziran 1914’te Gavrib Princip adlı bir Sırp milliyetçisinin Avusturya Veliaht Prensi Arşidük Franz Ferdinand’ı Saraybosna’da öldürmesiyle patlayan I. Dünya Savaşı, emperyalist paylaşımın ne tür bir vahşete yol açabileceğini gözler önüne serdi. On beş milyondan fazla kişinin yaşamını yitirdiği, sınırların değiştiği, kitlesel saldırıların düzenlendiği, ilk kimyasal saldırıların yapıldığı savaş bir sonraki için de ilham oldu.

11 Kasım işte bu savaşın, daha doğru bir tanımlamayla I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın bitişinin 100’üncü
yıldönümüydü. 1914-1918 arasında süren savaş, 11 Kasım 1918’de Paris’te ilan edilen ateşkesle son buldu.

TARİHTEN DERS ALINDI MI?
Tabii ki hayır. Kısa bir süre sonra birincisinden de daha büyük bir felakete yol açacak II. Emperyalist Paylaşım Savaşı boy gösterdi. Birincisinden daha kanlı ve korkunçtu. Nazi Almanyası’nın, faşist rejimlerin müsebbibi olduğu savaşta elli milyona yakın insan hayatını kaybetti.

1 Eylül 1939’da başlayan 15 Ağustos 1945 ateşkesiyle son bulan ikinci paylaşım savaşı atom bombalarının kullanıldığı, yeni bir nükleer dönemin kapılarını açarken, İngiliz emperyalizminin de yerini ABD emperyalizminin almasıyla sonuçlandı.

Hafta sonunda, Birinci Paylaşım Savaşı’nın son bulduğu ateşkes ilanının yıldönümünde dünya liderleri Paris’te boy gösterdi. 72 liderin katıldığı tören adeta bir siyasi şova dönüşürken, milyonlarca kişinin yaşamını yitirdiği savaşa dair konuşma ve açıklamalarda liderler timsah gözyaşı döktü.

Aradan geçen yüzn yıla rağmen ders alınmadığı gibi yeni savaşların da tohumlarının ekildiği görülüyor. Yeni bir dünya düzeni kurma çabalarının, pazar kapma ve hegemonya tesis etmenin sancıları yüzyıl önceki kadar şiddetli şekilde kendisini dışa vuruyor.

CEPHELER NETLEŞİYOR
Aslında ne ilkinde ne de ikincisinde savaş bitti. Her iki savaşa da ara verildi o kadar. Şimdi yeni bir dünya savaşının arifesindeyiz. Yirmibirinci yüzyılın ilk çeyreğinde nükseden paylaşım, hegemonya ve nüfuz savaşları fena halde yüzyıl önceki savaşı hatırlatıyor. Ortadoğu tıpkı I. Savaş’ta olduğu üzere yine merkez coğrafya konumunda.

Cepheler, ittifaklar şekillenmiş durumda. ABD, İngiltere, Fransa, Japonya, Almanya’dan özetle Atlantik Cephesi’nden müteşekkil Kolektif Emperyalist Cephe’nin karşısında Rusya, Çin, İran ve de Kuzey Kore’den oluşan Avrasyacı ittifak var. Ortadoğu’da, Güney Batı Asya’da, Asya Pasifik’te bu kamplaşmanın izlerini görmek mümkün.

ABD’nin saldırgan emperyalist politikalarının NATO üzerinden Rusya ve Çin’i sarmalama hamlesinde, iki ülkenin, Pekin ile Moskova’nın kendi aralarındaki ittifakın derinliği belirleyici olacak. Üst üste gerçekleştirilen askeri tatbikatlar, nükleer anlaşmaların bozulması, vekâlet savaşları yaklaşmakta olan kırılmanın işaretleri. Ticaret savaşı, ambargolar, bölgesel çatışmalar, vekâlet savaşları, işgaller, saldırılar. Pazar kapma, hegemonya kurma, kaynakları işgal etme dün de savaşlara yol açtı, bugün de.

Alman Süddeutsche Zeitung’un dikkat çektiği üzere “Yüz yıldan uzun bir süre önce gençleri siperlere süren fikirler zehirli gaz gibi mezarlardan dışarıya sızmaya başladı. Zehir giderek artarak daha fazla ülkeye yayılıyor.” Görünen o ki 20’nci yüzyılın büyük felaketinden alınan dersler yok. Tarih tekerrür edecek.