Kütüphane, bizim çok kıymetlimiz, çünkü en iyi arkadaşlarımız kitapların evi… Bunu bize hatırlatan Kütüphane Haftası dün başladı. Haftanın teması ‘Üçüncü Mekân Kütüphaneler: Yeni Roller, Yeni Yaklaşımlar’

Üçüncü  Mekân  Kütüphane

Türk Kütüphaneciler Derneği’nin 53. Kütüphane Haftası dün başladı. Hafta’nın teması, “Üçüncü Mekân Kütüphaneler: Yeni Roller, Yeni Yaklaşımlar”. Kütüphanelerin dışarıda ve bizde üçüncü mekân sayılma nedenleri farklı olabilir, ya da bir gelişimin farklı basamaklarında olabiliriz ama aynı süreç içinde yer aldığımız şüphesiz. Kısaca anlatmak gerekirse, birinci mekân ev; ikinci mekân işyeri. İnsanların bir araya geldiği üçüncü mekân ise kütüphane.

ucuncu-mekan-kutuphane-264898-1.

Günümüzde her şeyin olduğu gibi Üçüncü Mekân kavramının da mali kısıtlama ile bir ilintisi var. Bu kısıtlamalar devrinde, bir başka deyişe göre “yeni normal” döneminde, kütüphane tanımı da değişmeye başladı, hatta anlamını büsbütün yitirme ihtimali de var. Böyle bir değer yitimi de idarecileri eldeki mekânları yeniden değerlendirmeye götürebiliyor. Sonuçta, özellikle okullardaki kütüphanelerin bir kısmı başka işlere tahsis edilebiliyor. Neyse ki bizde şimdilik bu tehlike biraz uzak görünüyor.

Kütüphaneler her daim halkın toplandığı yerler oldu
A.B.D.’de ise kütüphaneler, kaynaklarını ve hizmetlerini kütüphane dışındaki dijital bir ortama aktardıktan sonra, ortak öğrenme ve etkileşim mekânı niteliklerini kaybetmeye başladı. Kapsadıkları bilgilere kütüphane dışından da rahatça ve eksiksiz olarak erişilebilmesi, öğrencilerinin ayağının kütüphaneden kesilmesi tehlikesini doğurdu. Hatta üniversitelerde, kütüphaneye ilk kez adım atmış son sınıf öğrencilerine bile rastlanıyormuş.

İyi de, kullanıcılar hizmet ya da kaynaklardan yararlanmak için kütüphaneyi ziyaret etmezse, fiziksel bir yer olarak kütüphanenin rolü ne olacak? Bence o rolün şartlarını kütüphanecilerin yaratması gerekecek. Fazla zorluk da çekmeyebilirler, çünkü en eski zamanlardan bu yana kütüphaneler daima halkın toplandığı ve işbirliği yaptığı yerler olmuştur. Kütüphaneciler de eğitim ve araştırmada daima önemli paylara sahiptir.

ucuncu-mekan-kutuphane-264899-1.

Hem bu değişim sadece öğrencileri değil, şehir (halk) kütüphaneleri ziyaretçilerini de etkiliyor. Çözümü de yok değil. Norveç’te kütüphaneler, göçmen kadınlara yardımcı mekânlar olarak yararlarını kanıtlamış. Yeni dili öğrenme kolaylıkları, çocukları oyalama imkânı (çocuk kitaplar, oyunlar, vb.), yemek için dışarı çıkmayı gerektirmeyen kafeler ve kendi ülkesinden gelmiş olmasa da benzer koşullar altında mücadele etmiş hemcinsleriyle yakınlık kurabilmeleri, bu Üçüncü Mekân’ı göçmen kadınlar için değerli kılmış. İşin güzel yanı, bir kısmı kendi ülkelerindeki kütüphanelerin azlığından, ya da ıssız yerlerde, kentin kıyısında oluşundan, kütüphanede konuşma yasağından yakınırken, bazılarının da kütüphanenin en iyi arkadaşları olduğunu söylemeleri.
Kütüphane, bizim de çok kıymetlimiz, çünkü en iyi arkadaşlarımız kitapların evi. Alberto Manguel, ki dünyanın belki de en iyi okurudur, “Geceleyin Kütüphane” kitabında kitapların nasıl bazen birbiriyle kapıştığını, bazen de fısıldayarak anlaştığını anlatır. Onun ‘Hayali Yerler Sözlüğü’nü birlikte çevirdiğimiz Kutlukhan Kutlu ise ‘Kitâbî Ütopya’ başlıklı yazısında, ‘Kitapsever kitaplar’dan bahsediyor. “Kitapların arasında, kitapların içinde geçen kitaplardan. Umberto Eco klasiği Gülün Adı gibi, Ross King’in Ex Libris’i gibi...”

ucuncu-mekan-kutuphane-264897-1.

Bir de, ‘Yâ Kebîkeç’ var ki, n’olur n’olmaz, aklınızda olsun. Eskilerden kalma bu Kebîkeç, bir cin ya da melek. Meğer o zamanlar kitapların başında uygun bir yere ‘Yâ Kebîkeç’ yazarsan haşereler zarar vermezmiş. M. Fatih Köksal, aynı adlı kitabında, bir medrese hocasının, bir mollanın elinde sayfaları delik deşik bir kitap gördüğünü söylüyor. “Şaşkınlıkla; ‘Yâ Kebîkeç’ yazmadın mı buna?” deyince molla çaresiz: “Yazdım, yazdım da kurtlar önce ‘Kebîkeç’i, sonra kitabı yemişler” demiş. Öyleyse kütüphanelerimizi, ille de kitaplarımızı “her türlü haşerattan hıfz içün –aşk ile- ‘Yâ Kebîkeç’ diyelim.” (Tanıtım bülteninden)