Almanya Deniz Kuvvetleri Komutanı Kay-Achim Schönbach’ın istifasına yol açan sözleri, Transatlantik cephedeki Ukrayna çatlağının derinleştiğinin göstergesi. Ne diyordu Alman komutan? Geçen cuma Hindistan’da katıldığı Rusya-Ukrayna krizinin ele alındığı oturumda Schönbach, Batılı devletlerin Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etme ihtimaline yönelik endişesini saçmalık olarak nitelendirmişti.

Rus lider Putin’in saygıyı hak ettiğini ifade eden Schönbach, "Çin’e karşı Rusya’ya ihtiyaçları olduğunu" da şu sözlerle vurguluyordu:

“Bir demokrasi olmamasına rağmen bu büyük ülkenin ikili ortak olarak yanımızda olması, Çin’i bizden uzak tutabilir."

Sosyal medyaya düşen özet oturumdaki sözler küçük çaplı bir depreme ve Kiev-Berlin arasında krize yol açsa da aslında Almanya ve Avrupa içindeki önemli bir kesimin bakış açısını yansıtıyor. Kiev ile Berlin arasında da krize neden olan bu bakış açısı nedir?

1) Rusya’ya ihtiyacımız var: Almanya içinde Schönbach gibi hatırı sayılı bir kesim ABD’nin peşine takılarak Rusya’nın üzerine bu derece gidilmesinin ülkenin çıkarlarına aykırı olduğu görüşünde. ABD’nin sistematik yaptırımlarının Almanya’ya zarar verdiğini, Moskova’nın önemli bir ekonomik partner olduğu dillendiriliyor. Rusya’ya sert tepki konusunda çekinceler sürerken Moskova’yla diyaloğun sürdürülmesi savunuluyor. Daha da ağırlaştırılacak ekonomik yaptırımların bedelini ağır ödemekten korkuluyor.

2) Rusya’yı ‘tarafsız’ kılalım: Almanya ve Fransa hattında bir başka hâkim görüş de asıl düşman/rakibin Çin olduğu, Pekin ile girişilen küresel hegemonya savaşından galip çıkılmak isteniyorsa Rusya’nın Çin’den koparılması gerektiği yönünde. Moskova’nın en azından “tarafsız” bir hatta tutulmasının Avrupa’nın ve de haliyle Batı’nın çıkarına olacağı vurgulanıyor.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in “Yalta döneminde değiliz. İki büyük güç arasında nüfuz bölgeleri için sınırlar çizilmesi 2022 yılına ait olamaz” sözleri de esasında ABD’ye gönderilen bir mesaj.

Alman egemenlerinin gazetesi FAZ’dan Gerd Koenen dünkü yazısında “Alman sosyal demokrasisi, Rus siyasetine ilişkin tarihsel anlayışıyla her zaman övünmüştür. SPD liderliğinin Putin’in planlarını gerçekten görüp görmediği şüpheli görünüyor” diyerek Atlantikçi bakışı özetliyordu.

ABD-AB GÖRÜŞ AYRILIKLARI

ABD liderliğindeki ‘kolektif emperyalist’ cephe Rusya’ya karşı Ukrayna’ya yığınağı artırırken cephe gerisinde oluşan çatlaklar şaşırtıcı değil. Bu cephenin her bir aktörünün kendi çıkarları söz konusu ve pek çok meselede görüldüğü üzere her ülke kendisini önceleyebiliyor.

Büyük güçler arası stratejik rekabetin derinleşmesine paralel olarak Transatlantik camia içinde boy göstermeye başlayan çatlaklara iki örnek verelim:

1)Berlin’den Kiev’e silah yasağı: Berlin yönetimi savaş çanlarının çaldığı Ukrayna’ya silah yardımı yapmayı reddetti. Olaf Scholz hükümeti savaş ve çatışma bölgelerine silah satmayacağını açıkladığı için eleştirilerin odağında bulunuyor.

2) İngiliz/Amerikan sevkıyatına izin yok: Almanya kendi menşei silahları satmama kararı alırken aynı zamanda İngiltere, Kanada gibi ülkelerden gönderilen silah sevkıyatı için hava sahasını da kapattı. İngiliz, Amerikan, Kanada uçakları Almanya yerine Danimarka-Polonya üzerinden Ukrayna’ya uçabiliyor.

ABD’NİN AVRUPA'YA KARŞI HAMLELERİ

Almanya ve Fransa içlerinde dizginsiz bir şekilde ABD ve İngiltere’nin peşinden gidilmesine dair itirazlar olsa da mevcut yönetimler Washington’ın emirlerini kimi itirazlara rağmen yerine getirmeyi sürdürüyor.

1) Doğu Avrupa/Baltıklar’ı yanına almak: Sadece Ukrayna değil, İran, Irak, Suriye cephelerinde de yaşanan itirazları gören Washington, kendi alternatiflerini çoktan oluşturmaya girişti. İngiltere’yi AB’den koparan ABD, Paris-Berlin hattına karşı Doğu ve Orta Avrupa ülkelerini yanına çekmeye başladı. Polonya, Çekya ve Baltık ülkeleri resmen ABD’nin Avrupa’daki Truva Atı’na dönüştürüldü.

2) Atlantik’e karşı Pasifik ittifakları: Atlantik’te yaşanan anlaşmazlık ABD’yi Pasifik’teki müttefiklerine yönlendirdi. Eylül 2021’de ABD-İngiltere-Avustralya arasında Çin’e ve de Rusya’ya karşı savunma paktı AUKUS kuruldu. Aynı tarihlerde ABD, Hindistan, Japonya ve Avustralya’nın oluşturduğu “Dörtlü Güvenlik Diyaloğu” (QUAD) Zirvesi düzenlendi. QUAD liderleri Washington’da ağırlandı. Her iki Hint-Pasifik İttifakı ABD-Avrupa ilişkilerine gölge düşürdü.

İŞGAL SAÇMALIĞI VE SENARYOLAR

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceği yönündeki ABD-İngiliz propagandasının alıcısı olsa da kuşkular da artıyor. VOA News’teki haber analizde Fransız Le Monde gazetesi ortak tavra rağmen “Ukrayna’yı saran tehditlerin gerçekliği” konusunda anlaşmazlık yaşandığını yazdı. Gazeteye göre Avrupa, ABD’nin, “Rusya’nın her an saldırabileceği” şeklindeki alarm veren yaklaşımını desteklemiyor.

Kuşkular, restleşmeler, askeri yığınak devam ederken kimi itirazlara rağmen “Yaşlı kıta”nın ana aktörleri ABD ve NATO’nun peşine takılarak Ukrayna krizinde Washington’ın yanında saf tutmayı sürdürüyor. Büyük bir dezenformasyon eşliğinde yapılan NATO/ABD yığınağının alev alması küçük bir kıvılcıma bakıyor. Bu gerilimli iklimde ABD’nin arkasında saf tutan siyasal İslamcıların “arabuluculuk” söylemlerini ise kimselerin ciddiye aldığı yok.