Bomba ve füze seslerinin eksik olmadığı Zaporijya’ya halk korku içinde yaşıyor. Kentin merkezi Ukrayna’nın, nükleer santral bölgesi ise Rusya birliklerinin elinde.

Ukrayna’dan İzlenim: Zaporijya Nükleer Santralı’na 33 km mesafede yaşamak!
Fotoğraf: BirGün

İsmail DAYE/Zaporijya

Dünyanın gözünün çevrildiği Zaporojya’da son günlerde bomba sesleri gece gündüz aralıksız devam ediyor. Yaşadığım yer Zaporojya Nükleer Santralı’na kuş uçumu 33 km uzaklıkta. Aramızda nehir var. Bu yazıyı yazarken dışarıdan çok güçlü bomba seslerini işitiyorum. Evin temelini sarsan türden.


Dün gece de 03.00 sularında şiddetli patlamalarla uyandım. Önce yaşadığım yerleşim birimi Bilenkoe’de bu patlamaların olduğunu sandım. Biraz panikledim. Sonrasında sesler kesildi. Komşular da aynı sesleri duymuş olmalı ki onların da konuşmalarını duydum.

Söylendiğine göre önceki gece Rusya’nın kent merkezine attığı füzeler bizim tam karşımızdaki Vasilivka’dan fırlatılmış. Beni gecenin bir yarısında yerimden zıplatan füzeler. Bir hafta öncesinde de füzeler ile vurulan Şevçenko bölgesindeki motor fabrikasının vurulduğu söyleniyor.

Nehrin iletkenliği dolayısıyla bomba sesleri buradan çok güçlü şekilde duyuluyor. Nükleer santral çevresinde çatışmalar bütün hızı ile devam ediyor. Rusların nükleer santralin çevresini mayınladıkları bildiriliyor.

Nükleer santral herkesin bildiği gibi Çernobil’den daha büyük. Her hangi bir sızıntı ya da patlama durumunda. Önce en yakınında olanlardan birisi olarak bizi, sonrasında da çevresini ve de Türkiye dahil bütün Avrupa’yı, Rusya’yı etkileyecek. Hem de belki insanlık tarihinin görüp göreceği en büyük felaket olarak.

KORKU VE ENDİŞE

25-30 büyük fabrika ile tam bir sanayi kenti olan Zaporijya çevresiyle birlikte bir milyona yakın nüfusa sahip. Kentin şu anda yüzde 60’ı Rusların denetiminde. Kent merkezi Ukrayna güçlerinin elinde.

Sabah kent merkezine gitmem gerekiyordu. Bu olağanüstü duruma karşın yine de gittim. Yaşadığım kent genelde neşeli, eğlenceli bir yer olarak bilinir ama şu sıralar insanlarda ruhsal olarak büyük sıkıntı söz konusu. Gülen insana artık rastlamaz oldum. Kenti çok sakin ve neşesiz buldum. Daha öncesinde her şeye karşın parklarda tek tük müzik guruplarına rastlardım. Artık insanlarda belki müzik aletlerini eline alacak ruh hali kalmadığından sanıyorum ortalarda hiç birini görmedim. Kentte restoranlar, kafeler açıktı. Tek tük müşteriler gördüm.

Konuştuğum insanlar korku ve endişe içindeydiler. Döviz kurlarını gösteren tabelalar Ukrayna yetkilileri tarafından iki hafta öncesinde yasaklanmıştı. Genel olarak bu yasağa uyulmuş ama hala sokaklarda döviz panolarına rast geldim. Yasaklanma nedeni olarak da dövizin speküle edildiği ileri sürüldü. Şu an resmi kurda dolar 36 grivna olmasına karşın piyasada 40 civarında. Devlet bankası Oşat’ın şubeleri önünde bekleyen insanlar gördüm. Nedeni bankalarda dövizin daha ucuza satılıyor olması.

Kentin en büyük alış veriş mağazasına gittim. Kapısının önünde çok sayıda insan gördüm. Öğle 12.00 olmasına karşın alışveriş mağazası açılmamıştı. Parklar da çok sessiz ve sakindi. Daha öncesinde parklarda yapılan müzik yayınlar yoktu. Tek neşe kaynağı, ailelerin çocuklarını oyun için parka getirmeleriydi.

KUŞLAR MÜLTECİ Mİ OLDU?

Yanımda ekmek götürmüştüm. Kuşlara veririm diye düşünmüştüm. Sağıma soluma epey bir bakındım hiçbir kuş görmedim. Neredeyse kendi kendime panikleyecekken birden ağacın üzerinde bir serçe gördüm. Çok sevindim. Sonrasında da tek tük de olsa birkaç güvercin görünce onlara yönelerek elimdeki ekmeği armağan ettim. Daha öncesinden biliyorum park güvercin dolu olurdu. Büyük oranda ortadan kaybolmuşlar. Hayvanlar bile artık bomba, füze seslerine dayanamamış olmalı ki kendi terk etmişler. Nereye sığındılar ya da mülteci olarak gittiler doğrusu bilmiyorum.

Zaporijya’dan çok yoğun bir göç olduğunu biliyorum. Daha önce konuştuğum bir kentli 320 kişilik apartmanlarında sadece 75 kişinin kaldığını söylemişti. Fakat dışarıdan yani Rusların denetimi altına giren bölgelerden ya da yoğun çatışmaların olduğu yerlerden çok sayıda sığınmacı kente geldi. Bu sayının 200 binin üzerinde olduğu söyleniyor. Benim yaşadığım yere de gelenler oldu. Üç sığınmacı Pologi’den geldi. Evlerine gitmek istiyorlar ama çatışmaların sürmesi çok tedirgin ediyor.

BEN NEDEN KAÇMIYORUM?

Buranın zenginleri, oligarkları kaçtılar. Kentteki bütün iş adamı, çalışanlar Türkler de buradan gittiler. Uzaktan buranın normalleşmesini bekliyorlar. Burada yedi yıldır kurduğum ilişkiler, dişimle tırnağımla yarattığım insanca bir yaşam ortamı nedeniyle bir miktar da zorunluluktan buradayım. Eğer buradan, birlikte olduğum insanları terk edip gidersem kendi yüzüme, dostlarımın yüzüne nasıl bakacağıma dair gurur yüzünden bekliyorum.