ABD ve NATO; Moskova'nın çevreleme kampanyasına son verilmesi için sunduğu anlaşmalara, 'Rusya Ukrayna'yı istila edecek' çığlıkları eşliğinde 1.5 ay sonra yazılı yanıt vermek zorunda kaldı. Yanıtlar ibretlik. ABD ve NATO; Rusya Federasyonu'nun daha önce kendilerine yapmış olduğu ve bizzat reddettikleri teklifleri bugün Moskova'ya sunmakta.

Yazıyı yanıttan süzülenler; 'Kısa ve orta menzilli füzelerin Avrupa'ya konuşlandırılmasının ertelenmesi, tarafların tatbikatlarını birbirlerinin sınırlarının yakınında gerçekleştirmemesi, savaş gemi ve uçaklarının birbirlerine yaklaşabilecekleri mesafenin belirlenmesi' vs. vs.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, NATO'nun 'açık kapı' politikasından taviz vermeyeceklerini, ancak Rusya'nın güvenlik endişelerini tartışmaya hazır olduklarını söyledi.

Rusya, ABD ve NATO'ya 15 Aralık'ta sunduğu önerilerini 17 Aralık'ta dünya kamuoyuna da açıklamıştı. Blinken, kendi yanıtlarının açıklanmayacağı söyledi. Gizli görüşmeler için alan sağlanırsa diplomasinin başarı şansı artarmış! J. F. Kennedy meşhur 1962 Küba füze krizinde ABD'nin Türkiye ve İtalya'daki nükleer füzelerini (jüpiter) kaldırmayı kabul ettiğinde de Hruşçov'dan anlaşmayı gizli tutmasını istemişti. Bu sayede 50 yıl boyunca ABD Küba füze krizini kazandığını iddia edip durdu.

Bu gerilim nereye evrilecek henüz bilmiyoruz. Sovyetleri çökerten fakat yerini alan Rusya Federasyonu'nu 'bitmemiş iş' gören ABD ve NATO, adım adım çevreledikleri hasımlarından 30 yıldır böyle bir net tutum görmedi. Bu kez 'oyunu tam olarak kendilerinin kurup yönetemedikleri' hissiyle zigzaglı gidiyorlar. 'Acaba Putin ne yapacak' başlıklı papatya falları eşliğinde senaryolar saçılarak iki şey yapılıyor:

1- ABD/NATO-Rusya arasındaki bu sorunu 'Ukrayna' olarak kodlayarak bu ülkeyi silah deposuna çevirmek.

+ 'Kötü Rusya saldıracak' histerisini besleyecek şekilde en deneyimli oldukları alana yönelerek enformasyon savaşı başlatmak.

Biden, birgün 'Rusya Ukrayna'yı istila edecek' diyorsa, ertesi günü 'ufak çaplı bir harekata' vurgu yapıyor. NATO'nun 5'inci maddesine Ukrayna tam üye olmadığı için atıf yapamıyorlar ama bu maddeyle harekete geçirilen Acil Mukabele Gücü'nün teyakkuzundan bahsediyorlar.

Öyle bir komediye dönüştü ki, 'savaş tamtamlarına' sonunda Ukrayna bile 'yeter artık panik yaratmayın, ekonomimiz batıyor' diyerek itiraz etti.

Ekonomi zaten batmış, Donbass'ta sivil halka devlet terörü kullanan, faşist unsurlarını üzerlerine salan ve imza attıkları BM onaylı Minsk anlaşmalarını uygulamayan Zelenskiy yönetimi, 'fırsattan istifade daha fazla mali yardım alayım' derken, koltuğundan bile olabilir. Batı'nın eline düşmüş Ukrayna için doğrusu üzülmemek elde değil.

Britanya'nın pandemi kısıtlamalarında düzenlediği partiler yüzünden istifa baskısı altındaki 'ergen' Başbakan Boris Johnson, Ukrayna'da yeni bir 'Çeçenya' hayalleri kurduğunu bile gizlemiyor. Johnson İngiliz medyasının manşetlerine taşıdığı savaş iştahını Ukrayna'ya silah ve özel kuvvet yığarak besliyor.

Britanya tabii AB'den çekip gitti fakat Avrupa kanadı tedirgin. Pek çok uzman Avrupa'nın ve bilhassa Almanya'nın enerji krizinin orta yerinde silah sevkıyatını dışlayarak temkinli durduğuna işaret ediyor. Olası provokasyonun tetikleyeceği bir çatışmada Rusya'ya karşı alınacak sert önlemlerin bumerang gibi dönüp kendilerini de vurması işten bile değil. 45 milyonluk bir karadelik olarak Ukrayna'nın misal bir gerilla savaşı alanına dönmesinin taşıyacağı yeni sığınmacılar ve mali yük de cabası... Fakat bence Biden yönetimi 'müttefiklerin 'kararlılıkla aynı cephede olduğunu' söylerken, haklı. Minik bir provokasyonla Avrupa'nın itirazlarını aşmanın yolu açık. Anglo-Amerikan dünya, Doğu Avrupa'daki muhafazakar müttefikleri ve Türkiye'nin silahlara boğduğu Ukrayna'daki aşırı sağcılar ve Ukrofaşistler provokasyon için çok kullanışlı zemin oluşturuyor.

Hiç kimse 'ekonomisi, altyapısı dağıtılmış, ahlaki ve entelektüel olarak hadım edilmiş, neonazi mazisinde yaşamaya yönlendirilmiş, nüfusu küskün bir ülkeyi Rusya tümden ele geçirip de ne yapacak' diye sormuyor.

Misal Avrupa'da Irak'ta rejim değişikliği ve işgale giden süreçteki gibi savaş karşıtı bir cephenin de bulunmadığı, pandemi koşullarında herkesin kendi derdinde olduğu bir ortamda Anglo-Amerikan aklına gün doğuyor.

NEYİ NASIL PLANLIYOR, NEYİ NASIL YAPIYORLAR?

Geçen hafta dikkatlerden kaçan bir belge, jeopolitik hedeflerle savaş komplosunun nasıl kurulduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Hiçbir yerde çevrildiğini yahut haberleştirildiğini görmedim. En azından İngilizce bilenlerin aslını okumasını tavsiye ederim. https://www.middleeasteye.net/news/iraq-war-full-secret-memo-how-bush-blair-plotted

2002 yılında ABD ve Britanya'nın Irak işgaline giden süreçte uluslararası planda yasallık yokluğu, Saddam'ın olmayan kitle imha silahları, yine hiç olmayan el Kaide bağlantısı, mantar bulutları yalanları ifşa olalı çok zaman geçti. Fakat linkteki bilgi notu çok daha öncesine, aslında hepsinin nasıl planlandığını ortaya koyuyor. Bilgi notunun içeriği kısmen Britanya'daki Irak soruşturması sırasında 2010'larda sızmıştı. Fakat tamamı ilk kez Middle East Eye'da yayınlandı. İşlevi kalmamış gibi görünse de yöntemlerin hiç değişmediğinden hareketle yaklaşılmalı

Notun yazarı dönemin Britanya Başbakanı Tony Blair'in ulusal güvenlik baş danışmanı David Manning. Irak kampanyasının ilk planları yapıldığında Blair'e George W. Bush'un Teksas Crawford'daki çiftliğinde eşlik eden isim. Bush ve Blair'in 5-7 Nisan görüşmelerine ait bu bilgi notunu Manning 8 Nisan'da Britanya Dışişleri Bakanı Straw'un danışmanı ve genelkurmay başkanı dahil 6 üst düzey isme gönderiyor.

Notta açıkça anlatılıyor. Bush-Blair baş başa ve ekipleriyle birlikte Crawford'da, daha ortalıkta savaş planları yokken, henüz CENTCOM'da küçük bir hücre kurulmuşken, Saddam'ı devirme kampanyasını planlıyorlar.

Özeti silah müfettişlerini Irak'a bir kez daha kendi koşullarında gönderip,

Irak yönetiminin dünyayı beyhude yere kitle imha silahları bulunmadığına iknaya çalışması. Saddam silah denetçilerini kabul ederse bu kez insan hakları sicili ve şeytanlaştırma eşliğinde savaşın halkla ilişkiler stratejisinin kurulması, yani halka satışı. Bu 'enformasyon savaşı' ile Avrupa'da ikna olmamış müttefikleri yanlarına çekmek.

Manning'in notlarına göre, W. Bush Saddam'ı devirirlerse yerine kimin geleceğini hiç umursamıyor. 'Ilımlı laik bir rejim olursa iyi olur tabii' tutumunda. Amerikan tarafının bir tek Türkiye'yi Irak'ın parçalanması halinde bir Kürt devletinin kurulmaması konusunda güvence vermekle ilgilendiği anlaşılıyor. Bush şahsen rejim değişikliğini halka nasıl satacaklarıyla da pek ilgili değil. O iş yani 'savaş PR'ı Blair'in alanına giriyor.

Not, bir yıl önceden dünyayı savaş ve işgal planına ikna etme komplosunun nasıl yapıldığını gösteriyor. Günümüz Ukraynası'na kolaylıkla uyarlanabilir

Elbette Rusya Irak değil. Bu 'enformasyon savaşını' hakikate dökemezlerse 'kararlılık sergiledik, Ukrayna'yı işgal edemediler' de diyebilirler. Ne de olsa insanlar yalanlara doymuyor. Komploculara yapıp ettiklerinin hiçbir bedeli de yok. Tony Blair örneğindeki gibi sonunda 'şövalye' de olabiliyorlar, ama hiç rezil olmuyorlar.