ABD küresel sistemde iki kutupluluğa zorlayan bir siyasete doğru geçiyor. Ukrayna savaşı buna zemin yaratırken Çin de çok kutupluluktan vazgeçmeye başladı. Ukrayna savaşı Rusya’yı küresel denklemin dışına itme mücadelesi. ABD, NATO, Batı kendisi tek silah atmadan, tek asker kaybetmeden Ukrayna sahası üzerinden, Ukrayna toprakları üzerinde erken (premature) bir küresel savaş yürütüyor. Buradaki asıl mücadele esasında ABD ile Çin arasında.

Ukrayna savaşı ve iki kutuplu dünyaya doğru

Ukrayna savaşı uzadıkça küresel sistemdeki kırılma belirginleşecek, taşlar yerine oturmaya başlayacak. Rusya Kiev ve kuzeydeki diğer şehirleri düşüremeyince, savaşın eksenini askeri olarak daha başarılı olduğu güney ve kısmen de doğu bölgesine doğru kaydırdı. Burada bile neredeyse iki aydır denizden ve karadan kuşatılmış Mariupol’da çelik fabrikasına sığınmış bir grup askerin hala direnç gösterebilmesi şaşırtıcı.

Savaş küresel sistemdeki dönüşümü hızlandırıcı bir etki yarattı, yeni pozisyonları zorunlu kıldı. ABD’nin Batılı müttefikleri Rusya’nın komşu bir ülkeyi topyekûn işgal etmesi karşısında güvenlik konusunun ihmale gelmeyeceğini fark ederek tekrar ABD şemsiyesi altına girdiler. Bu eğilimin ne yöne evrileceğini Ukrayna savaşının gidişatı gösterecek.

OLASI SENARYOLAR

Olası ilk senaryo Rusya’nın Odessa ve civarını da alıp, Donbass bölgesine kadar bir hattı ele geçirdikten sonra Ukrayna’yı denize çıkışı olmayan bir ülke haline getirmesi ve Kiev’i bunu kabul etmeye zorlaması. Böyle bir durumda Putin bunu içeriye ve dışarıya askeri operasyonunun amacına ulaştığı söylemiyle sunacaktır. Batı bu durumda güvenlik eksenli siyasetini ve yaptırımlarını azaltmadan sürdürecektir. İkinci senaryoda Odessa bölgesini ele geçiremeyip Donbass’a yönelen Rus ordusu burada çok sert direnişle karşılaşırsa savaş daha uzun sürer, çünkü buradaki küçültülmüş hedeflerine ulaşamamak büyük bir yenilgi olur. Üçüncü bir senaryoda, doğuda Donbass’ta da hedeflerine ulaşan Rusya, tekrar Kiev’e yönelebilir. Bu olasılıkta da savaşın uzayacağı ortadadır. Bu sırada ABD’nin Ukrayna’ya başta Howitzer topları, helikopter ve radar sistemleri gibi daha büyük ve gelişmiş silahlar vermeye başladığını ve bunun devam edeceğini söylemek gerek. Senaryolar artırılabilir. Rusya’nın hazır başlamışken daha kolay lokma olan Moldova’ya uzanması, belki bir süre sonra yaptırımlar yüzünden Rusya’da iç istikrarsızlık çıkması gibi düşük olasılıklı (Ukrayna’yı işgali de düşük bir olasılıktı!) senaryolar da söz konusu olabilir. Bu tablo krizin daha bir süre devam edeceğini, Putin iktidarda kaldığı sürece yaptırımların artarak süreceğini söylüyor.

Krizin uzun sürmesinin anlamı küresel sistemdeki yerleri belirlemenin gerekliliğinin artması demek. Adını koymak gerekirse ABD bir süredir küresel sistemde iki kutupluluğu zorlayan bir siyasete doğru geçmeye başlıyor. Ukrayna savaşı bunun için yeni bir zemin yarattı. İlginç ve analize değer bir gelişme olarak, Çin de küresel olarak çok kutupluluk söyleminden vazgeçip iki kutuplu bir yapıyı tercih ettiğini göstermeye başladı.

UKRAYNA SAVAŞININ ANLAMI

Ukrayna savaşı, Rusya’yı küresel denklemin dışına itme, onu en güçlü olduğu yerden, askeri gücü üzerinden zayıflatma ve bu alandaki zayıflığını, yetersizliğini gösterme, ideolojik olarak bu modeli başarısız kılma mücadelesi. Daha büyük, makro ölçekteki küresel mücadelenin bir alt safhası. ABD, NATO, Batı kendisi tek silah atmadan, tek asker kaybetmeden Ukrayna sahası üzerinden, Ukrayna toprakları üzerinde erken (premature) bir küresel savaş yürütüyor. Buradaki asıl mücadele ABD (Batı) ile Çin arasında ve o zaten alttan alta yaşanıyor. Bu ileride sıcak bir savaşa dönüşür mü, bunu olmamasını ummak gerekiyor ama küresel sistemin gidişi daha büyük bir gerilime işaret ediyor. Bu haliyle Ukrayna savaşı bunun bir provası, Batı’nın kaynaklarını ne kadar seferber edebildiği, toplumsal ve siyasi/askeri düzeylerde nasıl bir mobilizasyon sağlayabildiği, Ukrayna savaşında denediği silah sistemlerinin etkinliğinin test edildiği, Çin’in Rusya’nın ne kadar yanında duracağının ölçüldüğü, Hindistan’ın seçime zorlandığı bir simülasyon alanı. Rusya askeri hedeflerinin bir kısmına ulaşsa bile çok yüksek bir maliyeti şimdiden üstlenmek zorunda kaldı.

ÇİN VE ÇOK KUTUPLULUK

Çin, Rusya ile birlikte 1990’ların sonundan itibaren ABD hegemonyasına, tek kutupluluğuna, uluslararası sistemde tek taraflı dayatmacılığına karşı çıkıp, ortak bildirilerinde çok kutuplu bir düzen kurulmasını talep ettiler. Bununla birlikte bir süredir Çin yönetimi çok kutupluluk söylemini daha az kullanmaya başladı. Bunun yerine Çin’in söyleminde daha çok “çok taraflılık” (multilateralism) yer tutuyor. Hatta 4 Şubat 2022’de, işgalden bir süre önce Putin-Şi görüşmesinde yayınlanan bildiride Çin tarafı “Rusya’nın uluslararası sistemde çok kutupluluk talebini not ettik” şeklinde bir ifadeyi tercih ederek bu kavrama mesafe koyduğunu gösterdi. Hatta işgal sonrasında 30 Mart’ta Çin’e yaptığı ilk ziyaretten sonra yaptığı açıklamada Lavrov, “çok kutuplu ve demokratik bir uluslararası sistemin zamanının geldiğinden” söz ederken Çin Dışişleri Bakanlığı yaptığı resmi açıklamada sözlerini dikkatlice seçerek “işbirliğimizde sınır yok” ünlü sözünü yinelerken “hegemonyaya karşı çıkışımızın da sınırı yok” diyordu. Rusya’nın çok kutupluluk sözü atlanıyor, hegemonyaya karşı çıkmanın şekli ucu açık olarak bırakılıyordu. Tabii ki, Çin yöntemi, Rusya gibi ABD hegemonyasından rahatsızlığını saklamıyor ve bunu her ortamda dile getiriyor. Ama uluslararası sistemin yapısında özellikle birçok kutupluluk arayışı yok. Çin kendisini zaten çok uzun bir süredir bir kutup başı olarak görüyor.

Çok kutupluluk uluslararası sistemdeki birden fazla gücün ekonomik, siyasal, askeri açıdan yükselmesi, bunu etkili bir diplomasiyle birleştirerek dünyadaki gelişmeleri daha fazla etkilemeye başladığı, tarafların bir hamle yaparken birbirlerini daha fazla hesaba katmaya başladığı bir sistem. Günümüzde artık Çin’in bir kutup başı olup olmadığı tartışılma konusu olmaktan çıktı. ABD sistemi de gerek resmi açıklamalar, Ulusal Güvenlik Strateji belgeleri, gerekse düşünce kuruluşu raporları vs aracılığıyla Çin’in ABD’nin rakibi olduğunu açıkça kabul ediyor. Bu bir bakıma Çin’in bir kutup başı olduğunun da teyidi anlamına geliyor.

Bu noktada Çin kendisini, Rusya, Hindistan gibi güçlerle aynı klasman ve sıklette görmüyor. Çok kutupluluk vurgusu Çin’i küresel güç liginde bu ülkelerle aynı seviyeye indirmiş oluyor. Oysa Çin artık kendisini ABD’nin muadili olarak görüyor. Ukrayna savaşı Rusya’nın bir kutup başı konumunu daha da zora sokacak. Savaş uzadıkça ekonomik olarak zayıflayacak, Çin’e daha muhtaç hale gelecek.

RUSYA’NIN YANINDA KİM VAR?

Savaş Rusya’yı uluslararası alanda zayıflattı. ÇKP kontrolündeki Çin medyası Ukrayna savaşında Rusya’nın söylemini tekrar ederken ve ABD/NATO’yu sorumlu tutarken ve işbirliğimizin sınırı yok derken, Çin yönetimi BM Güvenlik Konseyi ve Genel Kurulu’ndaki oylamada çekimser kaldı. Tıpkı 2014 Kırım ilhakı sonrasında yaptığı gibi. Yaptığı açıklamalarda da güvenliğin bölünmezliği ilkesi gibi Rusya’nın tezini tekrarlarken, egemenlik, toprak bütünlüğü ve sorunların barışçı yollarla çözülmesi vurgusuyla Rusya’nın işgaline karşı olduğunu gösterdi. Kendisini Rusya gibi daha alt seviyedeki bir ülkenin peşine takmak istemedi. Genel Kurul’daki oylamada yalnızca dört devlet Rusya ile birlikte olumsuz oy kullandı. Rusya’nın kurduğu altı üyeli Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün dört üyesi Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Ermenistan bile çekimser kalırken, Rusya’nın nüfuz bölgesi sayılan Orta Asya’dan Özbekistan ve Türkmenistan oylamaya katılmamayı tercih ettiler.

Aslında Rusya kutup başı olmaya bazı açılardan uygun bir güçtü. Bir defa geçmişten gelen bir deneyimi vardı, BM’de veto yetkisi, nükleer silahlar, güçlü olduğu düşünülen bir ordusu, enerji kartı ve en önemlisi nüfuzu altında, ona biat etmiş ülkeler grubu. En azından görüntü böyleydi. Buradaki en önemli sorun Kazakistan dışında bu ülkelerin dünya ekonomisi ve siyasetinde önemli bir yerlerinin olmaması. Ama bu son husus Çin’in en çok zorlandığı açığı. Çin iktisaden çok daha güçlü iken, örneğin onunla ittifak ilişkisine giren ülke yok, Çin hala bir ittifak sistemi kurabilmiş değil. Bir kutup başı ama bir kutbun lideri değil.

ABD VE ÇOK KUTUPLULUK

Geçmişte ABD’li yetkililer, Hillary Clinton, Obama, Chris Burns zaman zaman dünyanın çok kutuplu hale geldiğini söylediler. Bu söylem tabii ki ABD’yi diğerleriyle eşitleyen bir anlayışı yansıtmıyordu, zaten pratikte de öyle olmadı. ABD resmi söyleminde mutlaka buna gönderme yapması gerekirse “çok merkezli” ifadesini kullanılır. Bu sonuçta ortadaki bir gerçekliğin üzerini kapatmanın mümkün olmamasından kaynaklanıyor. Ama fiiliyatta ABD uluslararası sistemi iki kutuplu bir çizgiye doğru zorluyor ve Ukrayna savaşını bunun için kullanıyor.

Çok kutuplu sistemlerde güç merkezleri başına buyruk davranmaya başlarlar. Burada büyük güç ilişkileri oynaktır, ittifaklar esneyebilir, yatay olarak güç merkezleri farklı bağlantıları deneyebilirler. Yine çok kutuplu bir sistemde ideolojinin yeri yoktur. Basit tanımlı bir çıkar kavramı ilişkilerin temel güdüleyicisi olur. Bütün aktörler bu açıdan eşitlenirler, birbirlerine karşı ahlaki bir üstünlükleri kalmaz. Örneğin, AB bir kutup başı olduğunda Rusya ve Çin ile ilişkilerini geliştirebilir, ABD’ye rağmen enerji, ticaret anlaşmaları yapabilir. Hindistan yine Rusya ile yakınlaşabilir, S-400 almak ister. Japonya Rusya ile Kuril Adaları konusunda anlaşma karşılığında ilişkilerini geliştirebilir. Hatta çevredeki Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır, Filipinler, Pakistan gibi ülkeler de, güç merkezi çeşitliliğini avantaja çevirmeye başlarlar ki, son dönemde bunun örneklerini bolca yaşadık.

ABD küresel üstünlüğü açısından bu gidişatı sürdürülemez bulmuş olmalı. ABD, Brexit sonrasında İngiltere, Kanada, Avustralya gibi ülkeleri iyice yanına çekmişti. Ukrayna Savaşı aracılığıyla AB ve Uzak Doğu’daki müttefiklerini kendisine yakınlaştırdı. Hindistan ise bir tercihe zorlandı. ABD iki bakan yardımcısını Yeni Delhi’ye gönderdi, gerekli uyarıları yaptı, ayrıca İngiltere dışişleri bakanı, en son da Başbakan Johnson Yeni Delhi’nin yolunu tuttu.

ABD, Putin iktidarda olduğu sürece Rusya’yı yanına çekemeyeceğini anlamıştı. ABD’li yetkililer Rusya’yı bir süredir Çin’in “vassal”ı olarak tanımlıyorlardı. O yüzden mutlaka Çin’in yanında olacaksa, bunun zayıflamış bir Rusya olmasını tercih ettiler. Bu gidişle Rusya yalnızca Batı değil, Çin karşısında ya da yanında da zayıflamış olacak.

ABD stratejisi müttefiklerini kendisine yakın tutup, Rusya’yı zayıflatıp, Hindistan’ı da tarafsız siyasetinden döndürüp bir seçime zorlamak. İki kutuplu sistem bunu dayatmaya başlayacak. Hindistan Bağlantısızlık geleneği olan bir ülke ve bu politikaya elinden geldiğince direnecek. Gidişatı izleyeceğiz.

İki kutupluluk beraberinde idelojik bir kamplaşmayı da getirecek. ABD küresel sistemde güç mücadelesine dayalı bir çekişme görüntüsü vermek istemiyor. O zaman ABD ile Çin, ikisi de dünyada nüfuz mücadelesine girmiş, ikisinin de aynı haklara sahip olduğu bir mücadeleyi kabul etmiş olur, ABD’nin kendisine ve sistemine atfettiği moral değerlerin bir anlamı kalmaz.

ABD kendisini “hür dünya”nın lideri olarak görüyor ve dünyaya öyle sunuyor. Mücadeleyi Realist bir eksenden alıp, ideolojik ve ahlaki bir eksene çekmeye çalışıyor. Bu denklemde dünya demokratik ülkeler ile otokrasiler arasında bölünecek. Biden’in demokrasi vurgusu, demokrasiyi dış politikasının merkezine yerleştirme söylemi, kişisel bir merak değil, küresel siyasetteki dönüşümün gereği. Bu şekilde hem iç meşruiyet üretecek, hem de mücadele “iyi” ile “kötü” özgür ile baskıcı yönetimler arasında yaşanacak.

Bu stratejinin başarısı yalnızca ABD’ye bağlı değil. AB ve Hindistan gibi birlik ve ülkelerin Ukrayna savaşı sonrası buna ne kadar uyacaklarıyla da ilgili.

MEŞRUİYET ORTADAN KALKTI

Rusya, Ukrayna işgaliyle kısa süreli bir yönetim değişikliği yaratıp uluslararası sistemdeki konumunu bir üst seviyeye çıkarmayı hedefledi. Bu şu an gerçekleşmemiş görünüyor. Bu zorunlu bir savaş değildi. Putin’in kendi ağzından Ukrayna devlet, Ukraynalı millet değil dedikten sonraki bütün gerekçeler - burada neo-Naziler var, bir gün NATO’ya girebilir, silah deposu yaptılar gibi- boşa düşmüş oluyor. Rusya’nın eski Sovyet cumhuriyetlerindeki bağları hala yeterince güçlüydü, diplomasisi çok etkin çalışıyordu, bağlantıları devam ediyordu. Baltık cumhuriyetleri ve Ukrayna dışındaki bütün eski Sovyet cumhuriyetlerinde bir şekilde ve bir gerekçeyle Rus askerleri bulunuyordu. Elinde kullanabileceği, Reelpolitik’in marjları içinde çok sayıda araç vardı. Sınıra asker yığmak bile, ki uluslararası hukuka aykırıdır, çok daha fazla diplomatik manevra imkanı yaratmıştı. Ukrayna’nın NATO üyesi olmasına itirazı son derece meşru iken, topyekûn işgal ve bunu beceremeyince şehirleri yakıp yıkmaya varan bir şiddete başvurması bu meşruiyeti ortadan kaldırdı. Ukrayna halkının küresel çekişmeye kurban edilmesinde başrolü oynadı. Grozni, Halep ve Mariupol yıkımları Rusya’nın hanesine yazılacak, böyle hatırlanacak.