Almanya’da sosyal demokrat, yeşil ve liberallerden oluşan üç partili koalisyon hükümetinin Ukrayna’ya ağır silah yardımında bulunma kararı geçtiğimiz hafta Federal Meclis’te oylanırken ana muhalefeti oluşturan merkez sağ partileri CDU ve CSU’nun da desteğini almıştı. Diğer muhalif güçler Sol Parti ile aşırı sağcı AfD’nin karşı çıktığı silah yardımı önergesi, meclisteki milletvekillerinin yüzde 85’inin evet oyuyla onaylanmıştı.

Bu sırada gündemde olan kamuoyu yoklamalarında da, meclisteki gibi olmasa da halkın çoğunluğunun (yüzde 55) Ukrayna’ya ağır silah verilmesinden yana olduğu görülüyordu.


Savaşın başından bu yana hem Rusya’ya karşı yaptırımlar, hem de Ukrayna’ya askeri yardım konusunda “yavaş” ve hatta “isteksiz” davranmakla suçlanan Almanya’da bir netlik oluşmuş gibi bir görüntü ortaya çıkmıştı. Ana akım medyaki haberler de Almanya’daki bu birlik havasını büyük bir ilerleme olarak gösteriyordu.

Ancak son kamuoyu yoklamaları bunun yanıltıcı olduğunu ortaya koyuyor. Önde gelen kamuoyu araştırma kurumlarından FORSA’nın gerçekleştirdiği son ankete göre halkın çoğunluğu (yüzde 57) Ukrayna’ya üçüncü ülkelerin yaptığı ağır silah yardımı nedeniyle savaşın tüm Avrupa’ya yayılabileceğinden endişe duyuyor. Daha önemlisi Almanya’nın silah yardımda bulunmasına ilişkin destek ise büyük hızla azalıyor. Hükümetin bu konudaki kararından önce yüzde 55 olan destek oranı yüzde 46’ya gerilerken, buna kesin olarak karşı olanların oranı da yüzde 33’ten yüzde 44’e yükselmiş durumda.

Sözkonusu ankete göre halkın büyük bir çoğunluğu (yüzde 70) savaşın müzakereler ve bir diplomatik çözümle sonlandırılabileceğini düşünüyor. Askeri bir zafere inananların oranı sadece yüzde 24.

İlginç olanı ağır silah yardımı konusunda en büyük desteğin Yeşiller partisi taraftarları arasında olması. Ankete göre Almanya’daki barış hareketi içinden çıkan bu partinin tabanının yüzde 66’sı Ukrayna’ya ağır silah yardımını destekliyor. Onları yüzde 62’yle merkez sağ partilerin taraftarları destekliyor.
Bu arada bir grup aydının Başbakan Olaf Scholz’a hitaben yayındığı açık mektuba verilen kamuoyu desteğindeki artış da anketin ortaya çıkardığı endişelerle örtüşüyor. Başbakan’ı “Üçüncü Dünya Savaşı”nı önlemek için gayret göstermeye ve Almanya’nın Ukrayna’ya ağır silah vermesine karşı çıkmaya çağıran mektubu imzalayanların sayısı kısa sürede 200 bini aşmış durumda.

Bu arada aralarında tanınmış sanatçıların da yer aldığı barışçıların mektubu savaşın başlangıncın beri süregelen ve barış hareketinin büyük güç kaybına neden olan tartışmayı alevlendirdi.

Tabii Türkçesi BirGün’de de yayınlanan mektubu yazan ve imzalayanları “aymazlık, korkaklık, naiflik, egoistlik, tarih bilmemezlik, olan biteni anlamamazlık” suçlayıp, “Ukrayna halkına empati göstermemek ve Ukrayna’nın kendisini savunma hakkını tanımamak” eleştirilerin sesi medyada daha geniş yer buluyor. Ancak başından beri Ukrayna’ya ağır silah verilmesi için hükümeti zorlayan merkez sağ Hıristiyan demokratların bile hiç de dışarıya yansıtmaya çalıştıkları gibi bu konuda birlik içinde olmadıkları görülüyor. Örneğin Almanya’nın doğusundaki Saksonya eyaletinin CDU’lu Başbakanı Michael Kretschmer’in çıkışı bunun göstergesi. Basına yansıyan haberlere göre partisinin başkanlar oturumunda bu konuda bir açıklama yapan Kretschmer, “Scholz’a açık mektup”u neden desteklediğini şöyle gerekçelendirmiş: “Mektup medyanın yansıttığı kamuoyu çoğunluğunu yansıtmıyor, ancak toplumun çoğunluğunun düşüncesini yansıtıyor, benimkini de.”

CDU’lu üst düzey bir politikacının, kendi partisinin aksi yöndeki politikalarına rağmen barış hareketinin çağrısını desteklemesi, Ukrayna’ya silah yardımıyla savaşı daha da uzatmak yerine, zor da olsa diplomasi yoluyla bir sonuca varılması adına olumlu bir gelişme.

Ancak bu çıkışın başından beri bu konuda hükümeti sıkıştıran ana muhalef partisinin savaştan yana tutumunu etkilemesi mümkün değil. Angela Merkel’in siyaseti bırakmasının ardından ortaya çıkan boşluğu dolduran ve partinin liderliğini üstlenen Friedrich Merz’in önceki günkü Ukrayna ziyareti de bunu gösteriyor. Kendi partisinin de oylarıyla seçilen Almanya Cumhurbaşkanı’nı “istenmeyen adam” ilan edip, kapıdan çeviren Ukrayna’ya “durumu bizzat görmek için” giden Merz, ev sahiplerine “Size verebileceğimiz herşeyi vereceğiz” sözünü veriyordu. Halkın çoğunluğunun, aralarına kendi partisinden bir eyalet başbakanının da yer aldığı politikacı ve aydınların endişelerini dikkate almayan Merz’i Kiew sokaklarında ve Rus bombardımanıyla tahrip olmuş yerlerde gösteren haberler medyada tabii ki geniş yer buldu. Bu ziyaretin önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek eyalet seçimleri nedeniyle siyasi reklam olarak değerlendiren eleştiriler ise hiç dikkat çekmedi. Almanya’nın en üst düzey devlet adamına yönelik saygısızlığa rağmen bu ziyareti yapması ise neredeyse hiç eleştiri almadı.

Cumhurbaşkanı Steinmeier’e yönelik tavırdan dolayı Kiew yönetimini eleştiren ve kendisinin orayı ziyaret etmeyeceğini belirten Başbakan Scholz da bu nedenle Ukrayna’nın Almanya’daki büyükelçisinin ağır hakaretine uğramasına rağmen askeri desteğin sürdürüleceğini açıklamaya devam ediyor.
Ancak son kamuoyu yoklamaları, aydınların itirazları önemli.

Yüzyıllardır neredeyse her 50-70 yılda bir Avrupa’nın (ve de bazen dünyanın) büyük bir bölümünü içine alan savaşlar ve bunların neden olduğu yıkımların verdiği dersler, daha da önemlisi kazananı olmayacak bir “nükleer savaş”a ilişkin endişelerin halen etkili olduğu görülüyor.

Bir diğer önemli neden de savaşın neden olduğu hayat pahallığı ve sıkıntıların etkisinin artmaya başlaması. Son anketlere göre halkın yüzde 74’ü “en önemli sorun” olarak fiyat artışlarını görüyor. Hükümetten yapılan açıklamalar da önümüzdeki dönemin daha da zorlu geçeceğine işaret ediyor.

Bütün bunlar savaşı sonlandırıcı girişimler için baskıya neden olabilir.

Fransa’nın yeniden seçilen Cumhurbaşkanı Macron, Putin’le iki saati aşan bir telefon görüşmesi yaptı. Kimi batılı liderler bunu eleştirdi. Ancak o “Moskova’yla ilişkileri sürdürme” konusunda kararlı olduğunu açıkladı. Önümüzdeki günlerde Scholz’u da yanına alarak bir Avrupa insiyatifi başlatabilir mi? Göreceğiz.